25.1.1991 tarihinde, Beyazıt Camii çıkışında Müslümanların emperyalizm ve Yahudi aleyhtarı protesto gösterilerinde açılan ve muhtevası pek anlaşılamayan "SADDAM SEN ORADAN. BİZ BURADAN!" pankartı üzerine düşüncelerimi açıklamak istiyorum: Saddam'ın daha önce yaptıkları bizim de malumumuz olmasına rağmen, şu an Amerika ve Batı ile hesaplaşma içinde olduğu bir gerçek. Eğer Saddam yenilirse Amerika ve Batı, dünyada ve İslam ülkelerinde rahatça at oynatabilecekler, yok Saddam Amerika ve müttefiklerine kafa tutmayı becerebilirse Amerika ve Batı'nın üstünlük imajları silinecektir. Sovyetlerin çöküşünden sonra, Amerika’nın da 17 milyonluk müslüman bir ülkeyi dize getirememesi sonunu hazırlayacaktır. Bundan sonra da ancak İSTİKBAL İSLAMINDIR mesajı gündemde olacaktır.
Amerika ve Batı mitinin yıkılması açısından, Saddam ne olursa olsun, ülkesi Müslüman bir ülke dahi olmasa, Amerika’nın yenilmesi Müslümanların menfaatinedir. Bunu şöyle bir misalle açıklayabilirim: Vietnam’la Amerika bugün savaşsa ben belki hayatımda hiç Vietnam’ı bilmesem bile Vietnam'dan yana tavır alırım.
Nasıl ki, bundan 15 sene önce GÖLGE ve AKINCI GÜÇ dergilerinde emperyalizme karşı savaşan Eritre, Filipin, ve Filistin'deki savaşçıların mücadelelerini destekleyip, dışarıdaki hareketlerden buraya bir moral güç devşirme siyaseti güderken, o zaman da bize karşı gelen sesler var idiyse, maalesef bugün de olabilmektedir. Bizim Türkiye’de yaptığımızın Saddam'ın ordusuna netice itibariyle hiçbir faydası yoktur. Fakat siyasetimiz: SADDAM ORADA AMERİKA VE BATI'YA VURURKEN, BİZİM DE BURADAN EMPERYALİST AMERİKA VE BATI'YA KARŞI TAVIR ALMAKTIR. Zamanında, “İran İslam Devrimi”nde Amerika’ya ve Şah'a karşı Müslüman halkın ayaklanıp ihtilâli gerçekleştirmesini destekledik ve özellikle Türkiye'deki Müslümanlara "BURADA DA OLABİLİR" imajını işlemeye çalıştık. Fakat hiçbir zaman Humeyni'nin resmini alıp "İmam Humeyni!" diye yürümedik. İran İslam Devrimi daha halk ayaklanması safhasındayken Rahmetli Metin YÜKSEL'le beraber Türkiye’de İran’la ilgili.'SEN ORADAN KIRACAKSIN ZİNCİRİ BEN BURADAN. BİRGÜN MUTLAKA KAVUŞACAK ELLERİMİZ" başlıklı ilk afişi de biz hazırladık. Nasıl ki o zaman İran’daki halk hareketini desteklerken İrancı veya Şii olmadıksa, bugün de Saddam’m nezdinde Müslüman Irak halkının emperyalistlere karşı savaşını desteklerken Saddamcı veya Baascı olmayız. Böyle olanlar veya olacaklar kendilerine baksın. Biz dışarıdaki bir hareketin Türkiye'deki İslami harekete olabilecek faydasını devşirmek gayesindeyiz. Yoksa dün İran'da ayaklanan halka burada onları desteklemekle bir faydamız olmadığı gibi, bugün de Saddam’ın füzelerine bir katkımız yoktur. Mühim olan, dışarıdan gelen mesajları, buradaki İslami hareketin motive edici unsuru olarak kullanabilmektir. Bunun için, faraza Vietnam'dan gelen bir haber de bu faydayı sağlayabilecekse kullanılabilir.
Dün İran'daki İslami hareketi desteklerken Şiaya medhiye düzmediysek, bugün de Irak'ı desteklerken Irak’taki Baas modelini benimsememiz mümkün değildir. Bizim İslami modelimiz BÜYÜK DOĞU-İBDA Ruh ve Anlayış Sistemi’dir. Ama, İslam'ı tatbik için tutarlı bir sistematikten yoksun olanlar için, destekledikleri kişi veya kurumların modellerini de benimseme tehlikesi herzaman mevcuttur. Strateji ve taktik icabı bir görüşe ve harekete destek vermek de kendi öz sistemine malik olanlar için mümkündür. Biz, İslam'ın asrımıza tatbiki manasında bir sistem ve modele sahibiz. Bizimle temas edenlerin belki bizim rengimize bürünmeleri mümkündür.
Saddam'ın zalimliğine gelince: Bir kere biz, siyasi tavrımızı. Körfez Savaşı denilen olay üzerinde ortaya koyuyoruz. Daha önceki yıllardaki olaylar üzerine değil. Dolayısıyla, Körfez Savaşı'nda müttefik güçler denilen şeytan ittifakı karşısında Saddam zalim midir, yoksa mazlum mudur? Bunun tahlilini yaptıktan sonra, sonuca göre ortaya görüş koymalıyız. Yoksa Saddam’ın daha önceki günahlarını şimdi zikretmek, Amerikan taraftarı politikaların işine yarar ve onların politikalarını güçlendirmekle neticelenir. Tekrar ediyorum: Biz politikamızı bugünkü şartlar için ortaya koyuyoruz. Politika düz bir çizgi değildir; yarın şartlar ve kimlikler değişince devamlı aynı takımı tutan taraftar ruhiyatıyla davranmayacağımız acıktır. "Taraf”ımızın bir tarafını da böylece ortaya koymuş olalım.
Saddam güçlenecek başımıza bela olacak, diyenler de samimi değillerdir. Başımızdaki ABD işbirlikçileri, sırf Amerikan politikalarını halka kabul ettirebilmek için bu tezi kullanıyorlar. İdarecilerimiz Saddam'ın bizim için tehlike arzedeceğinden değil, şimdi efendileri için tehlike arzettiğinden böyle söylüyorlar. Eğer samimi olsalardı, Saddam'a bugün değil, Halepçe katliamında karşı gelirlerdi. Kimyasal silahların masum Kürt halkına kullanıldığını saklamaz, dünyaya ifşa ederlerdi. Eğer samimi olsalardı, Kerkük Türklerine karşı Saddam'ın senelerden beri uyguladığı baskı ve işkence politikasına karşı tavır alırlardı. Bulgaristan'daki soydaşlarımız ezilirken pasif politika izleyenlere ne oldu ki, bugün bizi ilgilendirmeyen ve ABD’yi rahatsız eden bir mevzuda aktif politika izliyorlar? Eğer samimi olsalardı, Saddam bu kadar silahlanırken kendi silahlı kuvvetlerini hantallaştırmazlardı. Türk ordusunun hava savunması ve füze sistemlerinin bu kadar zayıf olması başlı başına bir skandaldır ve sorumlularının hesap vermesi gerekir. Demek ki ülke savunmasını yeterince düşünmemişler. Bunların hesabı verilmezken, Amerikan çıkarları Saddam'ın ezilmesini gerektirdiği için, "Saddam bizim için tehlike oldu", demek ne derece samimidir? Ben şu kanaatteyim ki, bizim tepemizdeki güçler bu ülkenin menfaatleri için değil, Amerikan menfaatleri için tavır alıyorlar. Eğer bir kara harbine girmezsek, bunun sebebi, askerimizin kanının akmaması değil, Amerika bunu bizden istemediği içindir. Savaşın sonunda galip geleceğini hesap eden Amerika, Ortadoğu'da Türkiye'ye bekçilik görevi vermek ister. Bekçinin görevini hakkıyla yapabilmesi için, bekçiyle Araplar arasında bir kan davasının girmemesinin doğru olacağını Amerika hesaplamakta ve Türkiye’ye böyle bir rol biçmektedir. Tabii ki Suriye ve İran faktörü de unutulmamalıdır.
Olayların encamını tam olarak bilemeyiz, her hesap üstünde Allah’ın hesabının olduğuna inanan kişileriz; Amerika ve müttefiklerinin 5 saatte işini bitireceklerini söylemelerine rağmen, hesaplarının tutmadığı Körfez Savaşı’nda, Müslümanların menfaati Saddam’ın Amerika karşısında ayakta kalmasındadır. Saddam’ın ezilmesi Amerika karşısında ezilen Müslüman halklara bir gözdağıdır.
"SADDAM SEN ORADAN BİZ BURADAN" pankartını eleştiren tasavvuf düşmanı tescilli bir çatlağın ve "provokasyona gelme" sendromuna tutulmuş İrancı "yeryüzü" insanının gözünde, kendisinden farklı gören herkes provokatördür. Velev ki; mümin ola, hakkı söyleye...Sürekli bir nöbet halidir bu!.. Bu iddiada bulunanların yeri, Cuma gösterileri değil, resmi ağızların, Amerikan güdümlü politikaların yanıdır. Bunu anlamadıkları sürece, ortaya koydukları tavırlar sözde karşı oldukları Amerikancı politikaların işine yarar.
MESELE, SADDAM’I SEVMEK MESELESİ DEĞİLDİR; MESELE, AMERİKAN VE YAHUDİ EMPERYALİZMİNDEN NEFRET MESELESİDİR!!!
Not: Bu yazı Körfez Savaş devam ederken yazılmıştır.
Haftalık Taraf Dergisi 1. Sayı 1 Mart 1991