Her zaman söylüyoruz. Çünkü doğru her zaman geçerli! Aile, en büyük erozyonu muhafazakâr siyasetin iktidar döneminde yaşıyor. Ama aileyi bu erozyondan çıkaracak ana düşünce ve çözüm de yine muhafazakâr anlayıştan doğacak. Çünkü dünyada bütün muhafazakârlar aileyi önemsiyor. Onun çökmeye ve erimeye doğru gidişi üzerinden endişe duyuyorlar. Bunu gidermek için de çeşitli teşebbüslerde bulunuyorlar.

Türkiye, Özal ile beraber aileyi devlet düzeyinde ele alan çalışmalara başladı. Ancak Aile Bakanlığı, AK Parti döneminde kuruldu. Aile ile ilgili kurumsal girişimler, popüler faaliyetler ve bazı araştırmalar yapıldı. Fakat halen bir aile siyaseti ortaya çıkmış değil. Yani Türk toplumunun bütünselliğini ve dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak aile sorunlarını tespit eden ve bunlara çözümler sunan bir genel politikadan yoksunuz.

Şimdi, önemli bir adım atıldı. Hükümet, 2025 yılını Aile Yılı ilan etti. Toplumu, ilgili kurumları, STK'ları, akademik çevreyi seferber etmek açısından önemli bir karar. Çünkü aile meselesi, tek bir kurumla ve tek bir faktörle ilgili değil. Bütün devlet kurumları ve toplum yapısının harekete geçirilerek bir bilinç uyanışı olmalı önce. Bu başlangıçtan sonra, ona ilişkin yapısal çözüm önerileri ortaya koymak ve bu konuda adımlar atmak gelir.

Aile, en temelde toplumsal yapıyla, kalkınmayla, iş hayatıyla ve değerlerle ilgili. Kapitalist kalkınma içinde sadece ev alma, araba alma, tatile gitme, kariyer yapma güdüsüyle doldurulmuş ve bununla kuşatılmış kurumsal ağ içindeki insanlar geç evlenmek ister, çocuk yapmak istemez, önceliği kariyere verir. Hele bir de kredi boca ediliyorsa insan üzerine...

Aile üzerine önce muhafazakâr siyasetin genel politikasını tespit etmesi gerekir. Aileyi bütün toplumsal yapıyla ilişkili olduğunu düşünerek bunu yapmalı. Sonra Türk aile değerlerinin özsel olan (evet öze inanıyorum!) ve çağımıza da hitap eden boyutlarından yararlanmalıdır.

Aile üzerine bir dizi "hakiki akademik" araştırmalarla mevcut durum öğrenilmelidir. Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar ve bulgular üzerine yine "hakiki çalıştaylar" yapılmalı. Medya platformları, üretilen yeni yaklaşımlar ve bulgular doğrultusunda bilgilendirilmeli. Kamu medyası ve klasik medya zemininden yararlanılmalı. Aileyi, çocuğu, anneyi ve babayı vurgulayan, restore eden, saygınlığını üreten çeşitli diziler ve filmler desteklenmeli. Bu programlarda kesinlikle anne ve baba paradokslarını ve sadakat sorunlarını yaşayan kişiler aktör olarak değerlendirilmemeli. Yani her gün elbise değiştirir gibi dost değiştiren, anne ve baba olmayı aklından geçirmeyen kişiler olmamalı.

Konvansiyonel ve sosyal medyada anneliği, babalığı ve evliliği aşağılayan, dışlayan ve küçümseyen yaklaşımlara karşı RTÜK, "Türk ailesini koruma" ilkesini herkese eşit uygulamalı. Sosyal fenomenlerden evli olanlar, anne ve baba saygınlıkları olanlar aile konularında teşvik edici fonlarla desteklenmeli.

Abbas ve çetesi ucuz hesaplar peşinde koşuyor Abbas ve çetesi ucuz hesaplar peşinde koşuyor

Üniversiteler, kendi ortamlarında aile etkinliklerini yine hakiki biçimde düzenlemeliler. Araştırmalar teşvik edilmeli, yapılan nitelikli çalışmalar ödüllendirilmeli. STK'nın aile konusundaki çalışmalarında sosyolog, psikolog, PDR, psikiyatr ve sosyal hizmetçi gibi alanla ilgili uzmanların varlığı desteklenmeli. Bunlardan yararlanmayanlara fon sağlanmamalı ve işbirliğine gidilmemeli.

Aile Yılında ömür boyu nafaka ve kadının beyanının esas alınması gibi uygulamalar hemen gözden geçirilmeli. Feminist perspektife dayalı yaklaşım ve pratiklere karşı mesafe içinde olunmalı. Ne dünyadaki aileye bir faydası oldu, ne de Türkiye'ye faydası olur. Bir hafta önce, bir İngiliz aristokrat kadın, 55 yaşlarında feminizm peşine takılmakla yalnız kaldıklarını, çocuksuz kaldıklarını itiraf etti. Türkiye'nin en milli olacağı alan, aile konusudur. Bu nedenle çağdaş dünyayı yok saymadan milli varlığından beslenen bir aile modeli üzerinde ısrar etmeli.

Yeni Aile Yılımız hayırlı olsun!

Prof. Dr. Ergün Yıldırım