Üniversiteler, milli şuurun ve ilmin ocağı olmalı, İslâm medeniyetinin ruh köklerine dayalı bir yapı üzerine inşa edilmelidir. Üniversitelerdeki eğitimin amacı, sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda fertleri gerçek hürriyeti hak ve hakikate tâbîlik anlamında özgürleştirmek olmalıdır.
Eğitim, daha doğru bir ifadeyle talim ve terbiye, Rab ile irtibatlı bir süreç olarak tanımlanabilir. Bu süreç anne karnında başlar ve hayatın sonuna kadar devam eder. Rab, mürebbi olarak bize doğru yolu gösterir ve terbiyenin kelime anlamıyla da bağlantılı bir biçimde, ferdin fıtratına uygun şekilde şekillendirmesini bekler.
İslâm'a göre eğitim, ferdin davranışlarında kalıcı izler meydana getirerek ruhî ve aklî cihetten arınmasını, İslâm ahlakıyla donatılmasını, böylece kendine ve fıtratına dönmesini sağlamak amacını taşır.
Günümüzde ise, küresel iblis sistem olarak adlandırılan çeşitli dijital araçlar, çocuklarımızı fıtrattan uzaklaştırmaktadır. Denetimden uzak ve kontrol edilmeyen sosyal medya gibi platformlar üzerinden yüklenen aşırı negatif enerji, gayri ahlakî paylaşımlar, gençler arasında agresif tutumlar, kimlik ve ruh kaybı ve şiddet gibi olayları tetiklemektedir. Bu olumsuz gelişmelerden kurtulmanın yolu, aileden başlayarak ilk önce Batıcı laik eğitim modelinden çıkmaktan, okullarımızda ve tüm hayat sürecimizde insan fıtratını bozmayan ve bilakis besleyen bir eğitim modelini benimsemekten geçer. Bunun için de evvela eğitimcilerin eğitilmesi gerekmektedir. Zira eğitim fakültelerinden mezun olan ve öğretmenlik yapanlar da fıtrata ters bir eğitim modelinden geçmektedir. Çocuklara da doğru olan davranışı kazandıramamaktadır.
Eğitim, terbiye ve talim süreci bebeklikten başlar ve özellikle gençlik döneminde hayatî bir öneme kavuşur. Gençler, hayatlarının bu döneminde edindikleri bilgilerle, ileride kullanacakları sermayeyi biriktirirler. Ancak gençler, bugün birçok tehlike ile karşı karşıyadır. Bu tehlikelerden en büyüğü, bireyselleşmeyi dayatan ve özgürlük adı altında gençleri ailelerinden ve köklerinden koparmaya çalışan küresel şeytani düzenlerdir. Çocuklar ve gençler, internet ve sosyal medya aracılığıyla hakikatten ve Allah'a kulluktan uzaklaştırılarak bireyci bir hayata itilmektedir. Bu tehlikeli vaziyet, gençleri sadece manevî değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik olarak da olumsuz etkilemektedir.
Bu durumla mücadele etmek ve gençleri korumak için, İslâm'a dayalı, peygamberlerin örnekliğinde bir eğitim modeli hayatî önem taşır. Bu eğitim modeli, gençleri yalnızca bilgi ile donatmakla kalmaz, aynı zamanda onları sâf ilim ve tefekkür seviyesine ulaştırmak için öğrenme metodlarını da gösterir. Üniversiteler, bu bağlamda milli şuurun ve ilmin ocağı olmalı, İslâm medeniyetinin ruh köklerine dayalı bir yapı üzerine inşa edilmelidir. Üniversitelerdeki eğitimin amacı, sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda fertleri gerçek hürriyeti hak ve hakikate tâbîlik anlamında özgürleştirmek olmalıdır.
Büyük Doğu-İbda fikriyatı, bu anlayışın merkezinde yer alır. Bu fikir, İslâm'ın ve peygamberlerin öğretilerine dayalı bir toplum düzeninin yeniden inşasını hedefler. Müslümanlar için özgün bir yol haritası sunar ve fertleri, yalnızca dini değil, aynı zamanda sosyal ve entelektüel olarak da donatır. Bu yol haritası, gençliği ve dolayısıyla geleceği kurtarmanın anahtarıdır.
Aylık Baran Dergisi 34. Sayı, Aralık 2024