Filistin Alimler Birliği “Mescidi Aksa’nın yıkılması an meselesi” diyor. İsrail, Kudüs’te İslâm medeniyetine ait Osmanlı da dahil ne varsa yok etmeye çalışıyor… İsrail geçenlerde bir uyarıda bulundu “Mescidi Aksa her ân çökebilir. Müslümanlar namaza gelmesin” diye.
Bütçe görüşülüyor mecliste. İşsizlik, pahalılık, cari açık ve zamlar devam ediyor. Dünyanın en pahalı benzini bizde; benzine yapılan son zamlar sabırları taşırdı. Verginin vergisini ödüyoruz. Önce ÖTV konuyor, sonra o rakam üzerinden KDV yani bir vergi daha alınıyor.
Son yumurtalı protestolar üzerine “ama poliste bir insan” diyenlere, Akit yazarı Sibel Eraslan “ama hepimiz de zaten polis değiliz” diye güzel cevap vererek “polisin sanatının şiddeti,şiddet uygulamadan durdurmak olduğunun” altını çizdi. Kanunu uygulayacak olan polis, vatandaş gibi duygularına göre davranamaz. Zaten vatandaş da her zaman duygularına göre davranamıyor, karşısına kanunlar çıkıyor.
Bilhassa devlet üniversitelerinde TKP gençlerinin bir yandan “özgür düşünce” den bahsederken diğer yanda başörtülü öğrencilerin özgürlüğüne tavır almalarını aynı yazısında şöyle eleştirir Sibel Eraslan: “Üniversitelerde yeni polislere ihtiyacımız yok!” ’Doğru diyor Sibel Eraslan.
TKP nin derdi, emperyalizm değil, AKP üzerinden din düşmanlığı ve başörtüsü düşmanlığı yapmaktır.
OECD eğitim raporunda Türkiye nal topluyor. Laik- çağdaş eğitimin geldiği nokta.
Tevhidi Tedrisat kanunuyla eğitimde birlik sağlanacaktı falan filan, hepsi hikâye. 1928 Harf İnkılabı ile bu millet bir gecede cahil bırakıldı ve o gündür bu gündür değişen bir şey yok. Önce irfanı katlettiler sonra ilmi. Eğitim dedikleri ise öğretim aslında; öğretimde bile sonlardayız. Eğitim ise ayrı bir facia ya da hiç yok. Ahlaksız eğitim olmaz ve zaten seküler- çağdaş öğretimde ahlâkın da yeri yok. Amaçsız nesillerle ilim de olmuyor, öğretim de olmuyor, eğitim de olmuyor.
Modernleşme hastalığı bizi hasta etti.
Batı, teknik üstünlüğünü sömürgeleştirmede kullandı ve dünyada fizikî üstünlük sağladı; fakat Batı başta kendi insanı olmak üzere ruhları sakatladı.
Batı, sömürgelerine de modernleştirmeyi dayattı ve onların dinî ve millî isyanlarının önüne geçmeyi amaçladı. Kendi gibi ama kendisinin efendi olduğu bu sistemle, sömürgelerde köle nesiller yetişmesini sağladı. Çünkü modernleşmeye râm olmak, onun merkezi olan Batıyı da efendi kabul etmek manasına geliyor ve asıl varken taklitçisine de zaten kölelikten başka vazife düşmüyordu. Batılılar gibi olmaya çalıştıkça, daha çok onların kölesi oluyoruz. Sistem öyle kurulmuş. Modern kölelik dedikleri bir tuzak bu.
Millî Gazete’den Ebubekir Sifıl, modernist anlayışın temsilcisi Hayrettin Karaman’m İslâm ölçü ve hükümlerini nasıl eğip büktüğünü delilleriyle beraber serdettiği yazı dizisinden sonra “usûl zemininde hareket etmek- 3” başlıklı yazısında, gerçek fıkıhçının talak, lian, icar, seleme lerini bilmek değil, işin özünü yakalamak ve bir jandarma gibi İslâm binasına içten ve dıştan girenleri enselemek olduğunu şu tesbitlerle gösteriyor: “Modern zamanlarda İslâm dünyasının ve ülkemizin içine sokulduğu ‘değişim’ süreci, sürecin başlarında laikçiler tarafından yürütülüyordu. Dinine- diyanetine bağlı halka ‘dayatma’ suretinde gerçekleştirilmek istenen bu değişim, tabiî olarak ters tepiyordu.”
“Şimdilerde (yani “postmodern” aşamada) ise önemli bir değişiklik yaşıyoruz. Değişim talebi artık bizden/aramızdan birileri tarafından dillendiriliyor. Daha “içeriden” bir dil söz konusu. Dolayısıyla bu ‘yeni’ aşamada dönüşüm lehine farklı bir etki gözleniyor.”
İçerideki hırsıza dikkat, farkına varana kadar tahribatı çok fazla olabilir, demek istiyor Ebubekir Sifil. İslâmlık iddiasında bulunanın ismi “Ahmet, Mehmet”, lakabı “hocaefendi”, etiketi “ilahiyatçı” ve hatta başı sarıklı olması yeterli değil. İslâma muhatap anlayışı temiz olmalı, ilmi kadar nisbeti ve irfanı da sağlam olmalı. İlmi ledün sahibi Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun eserlerinde derin tecritlerden sonra “aczin idrakı” diye alimin edebi bahsini işaretlemesi boşuna değil.
Ebubekir Sifil yönetimindeki Rıhle Dergisi’nin onuncu sayısında modernleşme- dünyevileşme illetine dikkat çektiğini, hakkı teslim ve duyurmak vazifemiz olarak belirtelim.
Baran Dergisi 205. Sayı
16 Aralık 2010