Yaklaşık beş yıldır seçim üstüne seçim… Diktatör diye yaftalanan şahsın başında bulunduğu bir ülkede seçim üstüne seçimlere tanık oluyoruz… Bu nasıl bir diktatörse ülkesinde seçim üstüne seçim yaptırıyor… Siyasi hedeflerini gerçekleştirmek isterken halkının teveccühünü arıyor… Milletinin iradesine başvuruyor… Dışardan bakan vicdanlı, normal zekâ seviyesine sahip bir yabancının Cumhurbaşkanını diktatör diye yaftalayan birine “ulan ahmak diktatör seçim üstüne seçim yapar mı? Muhaliflerine seçime katılma imkânı tanır mı? Diktatörün hâkim olduğu bir yerde seçimde katılım oranı yüzde doksanları geçer mi?” diye söyleyeceği bir süreç. Evet yaklaşık beş yıldır seçim üstüne seçim… Seçimle yatıp seçimle kalkıyoruz… Kimine göre seçime gide gide seçimle ilgili konuşa konuşa artık bıktık, artık yorulduk… Fakat bu son seçimin katılım oranı bu iddiayı çürütüyor… Seçim yorgunu olan bir milletin yorgunluğundan ve bıkkınlığından dolayı seçime katılım oranının az olması gerekirdi… Oysa tam tersi… Cumhuriyet döneminin katılım oranı en yüksek seçimi… Televizyonlarda izlediğim kadarıyla siyasetçi ve yorumcuların dilinde “millet demokrasiye sahip çıktı demokrasi şenliği yaşattı” gibi derinliği olmayan, şirinlik kokan ifadeler… Peki ne? Katılım oranı halkımızın demokrasiye tutkunluğunun sonucu mu? Anadolu insanı büyük bir berzahtan geçiyor… Ya Karahanlılar ile başlayıp Selçuklu-Osmanlı ile süren hak yolunun bakiyesine sahip çıkacak… Tekrar üç kıtada hür mazlum ve hakikatten yana yoluna devam edecek… Yahut İttihat Terakki’den beri süregelen Yahudi-Hıristiyan-Allahsız Batı medeniyetine tam teslimiyet haliyle her an “Batı ne der” diye korkan köle bir zihniyetle yok oluşa gidecek… Mesele son tecritte Hak ve Batıl karşıtlığı… Gerginlik ruh ve nefs kutupluğu… “Ruhlar iki saf asker kin ve aşkı bölüşür/Bir olanlar el ele bir olmayanlar dövüşür…” Evet, katılım oranının yüksekliği Hak ve Batıl tarafların birbiriyle mücadelesinin tezahürü… İki tarafta mücadelesinde kararlı… Bir taraf yenile yenile öfkesini biriktirmiş kendilerince “diktatörü” devirme derdinde… Diğer taraf ise “15 Temmuz’un mânâsını biliyoruz, o mânâya sahip çıkacağız” anlayışında… İki taraf da birbirini kolluyor… Biri kalkmanın diğeri düşmemenin çabasında… Anadolu tarihinde böylesi bir süreç ara ki bulasın… Anadolu insanı kendi dışında tarihine reddi mirasta bulunan balığın tırmandığı kavaktan bahsedercesine kendilerine kutsiyet atfedenleri artık seyretmiyor. Anadolu insanı Kumandan Mirzabeyoğlu’nun ‘Gölge Dergisi’ ile attığı ihtilalci ve inkılapçı surunu devam ettiriyor. Anadolu insanı 15 Temmuz’da yaşadığı ve yaşattığı zaferle bizzat tarihin aktörü ve yapıcısı olmaya kararlı ve inançlı. “Oy vermekse oy veririm tankın önüne çıkmaksa gerekiyorsa canım pahasına önüne çıkarım. Yani gerektiği yerde gerekeni yaparım” teminatını veriyor. Büyük Doğu–İbda anlayışını şahsında söz ve fiiliyle tecelli ettiriyor.

Kim Kazandı?
Darbelerle kurulan vesayet düzenini, 27 Nisan e-Muhtırası’nı vesayetçilerin yüzüne çarparak dik durmaya başlayan, “One Mınute” ile ümmetin duygularına tercüman olan, ‘dünya beşten büyüktür’ deyip Salih Mirzabeyoğlu’nun ‘Domuzlar Diktatoryası’ dediği BM sisteminin iğrençliğini ifşa eden 15 Temmuz’da ölümü göze alarak milletinin önünde milletiyle beraber emperyalistlere ve onların buradaki uşaklarına karşı direnen, İslam dünyasındaki halklara verdiği mesajlarla bu dünyanın dikkatini Türkiye’ye çeken ve ümmete birlik ve kardeşlik duygusu aşılayan Recep Tayyip Erdoğan kazandı.

Kim Kaybetti?
Anadolu insanının ruh köküne musallat olan, insanımızın imanını, ahlâkını, tarihini, dilini vs. kökünden kurutmak isteyen, rakı şişelerini kaldırıp “şerefine Tayyip” diye anıran, koro halinde küfreden, ülkenin kaymağını yedikleri halde HDPKK’ya oy vererek onun barajı aşmasını sağlayan güruhlarıyla birlikte İngiliz mamulü CHP kaybetti.

Kim Kazandı?
28 Şubat’ta yapmış olduğu hatadan dönerek bu vatanın tarihi dinamiklerini hakiki mânâda anlama çabasına giren, Türk ve İslam dünyasını bünyesinde mezceden, 367 safsatasını berhava eden, başörtüsü yasağının anayasaya eklenen madde ile ortadan kalkmasına destek veren, sınır ötesi terör operasyonlarına arka çıkan, 15 Temmuz’da darbenin ilk anlarında yiğitçe tepki koyan, erken seçimi gündeme getirerek 2019’a kirli hazırlıklarla çıkmayı düşünen ajan yapılanmaların hesaplarını alt üst eden Devlet Bahçeli ve MHP kazandı.

Kim Kaybetti?
Kürt insanının güya özgürlüğünü sağlamaya çalışan, tıpkı Kemalistler gibi halkın inancı İslam’a düşman olan, kapitalizm ve emperyalizme karşı gelmesi gerekirken onlarla yatıp kalkan, savundukları halkın değerlerini yok eden, o halka işkence yapıp hor gören Kemalist ve CHP zihniyetiyle beraber hareket etmekte hiçbir sakınca görmeyen, çözüm sürecine ihanet eden, ABD ve İsrail’in kucağında Türkiye’ye dayılanan sözde Marksist, özde faşist HDP ve PKK kaybetti.

Kim Kazandı?
28 Şubat darbesine dik durup, burasını Suriye yaptırmayacağız diye meydan okuyan, üstadımızın “Türk ancak İslam’ın şevk ve heyecanını şahsında yaşattığı kadar Türk’tür, bunun ötesi kıçı kırık bir köpekten farksızdır” şeklinde özetleyebileceğimiz milliyetçiliğini benimseyen, Fetoşçu köpekler tarafından Yahudi-Haçlı zihniyetine engel görüldüğü için şehit edilen rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve BBP kazandı.

Kim Kaybetti?
İbda tarihini derdest edip Kemalizm’i kutsayan, Vatan Dostu Vahdettin’i hain olarak damgalayıp Kemalizm’i ulusal kurtarıcı olarak ilan eden, bir zamanlar Maocu, bir zamanlar Apo sevdalısı, şimdi ise ulusalcı-Kemalist olan Doğu Perinçek’i mücahit ve büyük dava adamı diye İbda mensuplarına kakalamaya çalışan, keskin örgütçülük oynarken, Kumandan’dan “iradesini devretmesini isteyen”, Kumandan’ın cezaevinden çıkmaması için üç beş kişilik avenesine cezaevinin önünde örgüt sloganı attıran, Kumandan’ın cezaevinde kimi avukatlara söylediği sözleri, kendi süzgecinden geçirmeden dışarı ya hiç söylemeyen ya da istediği gibi değiştirerek aktaran, Kumandan adına kimi avukatlar aracılığıyla sahte referandum açıklaması yapmaya cüret eden, en son da Kumandan’ın ailesine dil uzatacak kadar pespayeleşip şerefsizleşen, sürekli kendini Kumandan’ın yerine koyan, keskin militan lider pozlarındaki tavrını, eşofmanlı ve spor şapkalı dolaşarak ergen züppe tipine dönüştürüp trajikomik palyaço haline sokan, pavyon fedailiği ile örgütçülüğü birbirine karıştıran Ali Osman Zor ve Vatan Partisi kaybetti.

Kim Kazandı?
Bizzat sandık başkanı olduğum seçimde gözlerimi yaşartan, ellerini öpesim kollarımla sarılasım gelen, sandık başında yanık yürekleriyle dua eden sözleriyle vatanımıza ve milletimize hayırlı olsun sözleriyle ceylan edasında ahenkli ve vezinli elleriyle oy atan beyaz tülbentli ninelerim ve dedelerim kazandı.

Kim Kaybetti?
Daha önce kendisine “Madımak Katili” diyen Kemalist-CHP’li tiplerin verdiği “BİLGE”lik payesiyle kendisini kuru fasulye gibi nimetten sayıp ortalıkta dolaşan, Saadetçilere verdirdiği oylarla CHP’ye hiç milletvekili çıkaramadığı illerden 10 milletvekili kazandıran ama hiç milletvekili alamayan Temel Karamollaoğlu ve Saadet Partisi kaybetti.

Kim Kazandı?
İsrail’le savaşan, ümmetin kutsal beldesi Kudüs için mücadele edip gözyaşı döken Filistinli kardeşlerimiz… Afrika’nın derinliklerinde emperyalizm tarafından sömürülen Sudanlı yanık derili aç ve susuz kardeşlerimiz…Pakistan’da Gazneli Mahmut’un mücadelesiyle iç içe yaşayan İmam-ı Rabbani Hazretlerinin mana ve bedenine yataklık etmiş beldede nefes almaya çalışan Pakistanlı kardeşlerimiz kazandı.

Kim kaybetti?
Kökü dışarıda, kılçığı ayıklanmış, cilalanmış tercümelerden öğrendikleri İngiliz İslamcılığına sarılıp bütün bir geçmişi inkâr eden, Anadolu insanının itikadına musallat olup bu arı duru itikadı ifsada çalışan, laik-Kemalist aydınlar gibi aydın, halkı cahil görmeye başlayıp jakobenleşen, Başbakanlık koridorlarında danışma odaları varken, TRT’de ve kanallarda iyi paralar karşılığında programlar yaparken, değişik gazetelerde dolgun maaşlarla yazdıkları yazılarda ahkâm keserken reisçi olan, bu işlerini kaybedince de hakkaniyetli(!), objektif(!) havasında müzmin entel muhaliflere dönüşen ‘Karar’ gazetesi çevresinde gettolaşan, önceden “ümmet” kelimesini ağzından düşürmeyen, eskinin keskin İslamcıları kaybetti. 

Kim Kazandı?
40’lı yıllardan itibaren Hz. Ömer(r.a) mizacıyla neşvü nema bulan,bu toprakların felç olmuş ruhunu yeniden dirilten, düşen İslâm bayrağını tekrar mavi beyaz zeminde tüm ümmet coğrafyasına dikmeye ahdetmiş, Anadolu insanın dininin, dilinin, kininin davacısı Büyük Doğu–İbda kazandı.


Baran Dergisi 598. Sayı