Gökkuşağı

Müslümanların başına gelen en büyük bela bir dünya görüşüne malik olmamaktan dolayı ortaya çıkmaktadır. Bir dünya görüşüne malik olmamak Müslümanı muhatap olduğu vakıalara, fikirlere karşı gerekli hareketi yapmaktan alıkoymaktadır. Kimi zaman Müslüman, karşılaştığı hadise ve fikirlere karşı kendini korumak adına kendini ya tamamen kapalı tutmakta kimi zaman ise fikirleri ve hadiseleri tamamen kabul etmeme durumunu göstermekte. Halbuki “Müslüman çağından mesuldür” anlayışı çerçevesinde meydan yerinde olmalı, olan ve olacak her şey karşısında İslam’ın sözünün olacağını şahsında tecessüm ettirmelidir. Ecdadımız Osmanlı’nın düştüğü hataya düşmemelidir. Ecdadımız aşk ve vecdini kaybettikten sonra maalesef zıt kutbu Batı’yı dikkate almamış orada olup bitenleri değerlendirememiştir. İslam devleti hem iç hem dışta olanları takip etmeli ve ona göre tedbir almalıydı. “Harp hiledir” düsturu içinde düşmanın silahıyla silahlanmalıydı. Zıddına nisbetle her an konumunu yeniden ele almalıydı.

Günümüzün en büyük belası toplumu cinsiyetsizleştirme hareketlerinin örgütlü bir şekilde her an artan bir tarzda çalışmaları; sinema, müzik ve sanatçıları arkasına alarak topluma kendilerini telkin etmeleri. Bakıldığında görülecektir ki birçok hadisede, meydan yerinde olmaları, başka gruplarla insani eylem yapmaları, kendilerini topluma kabul ettirme imkanlarını artırmaktadır. Bu gruplar masumiyet perdesi altında kendilerini sunmakta, yüzlerce eserle kendi hakikatlerini anlatmaktalar. Çare bu sapıkların içyüzlerinin fikrî bakımdan ne olduklarını ortaya sermek olmalı. Kültür ve sanat yolu ile telkin vasıtalarını en ileri derecede kullanmalı, meydan yerinde haksızlığı dillendiren biz olmalıyız. Fikir ve aksiyon birlikte yürümeli. “Müslüman sokakta olmaz” diyen sünepelere karşı, LGBT’yi savunan sapıkları kubur farelerine denk bir muameleye tutup lağım çukurlarına gömmek de Müslümanın görevidir.

Her örgüt kendini güzel göstermek, toplum önünde etkili olmak ister. Bunun için halkın gözüne etkili sembollerle çıkmayı temenni eder. LGBT sapıklarının kullandığı sembollerden biri de gökkuşağı. Bu sapıklar şimdi bu sembolü öylesine yoğun bir şekilde kullanıyorlar ki dünya görüşünden mahrum bizimkiler adeta gökkuşağına düşman oluyorlar. Gökkuşağını kullanan herkesi bu güruhun yaptıkları faaliyete katkı yapıyor gibi sunuyorlar. Tam bir kütlük durumu! İlkokul çağında çocukların resim derslerinde yaptıkları en çok suretlerden biri de gökkuşağıdır. Ne yani şimdi bu derneklerden habersiz çocuk safiyetini yaşatan öğrencilerimizin hayallerine pranga mı vuralım? Ne yani güneşli bir yağmur gününde büyük küçük herkesin hayallerine renk katan gökkuşağına bakmamak için herkesin gözüne mil mi çekmeliyiz? İşin özünü ruhunda tutturan Müslüman kâinatta gördüğü her şeyi mâl edebilmeli, kendi sembol dünyamızda kullanabilmelidir. Ham yobaz kaba softa gibi hadiselerin kabuğunda kalıp takvacı görünme ahmaklığı ile gökkuşağını hayattan silmemelidir.

Küçük cihad-Büyük cihad

Bir cemaate bağlı vakıfta görev almış biri konuşuyor. Vefat eden şeyhten sonra (x) grubunda yer almış. Cemaat içinde ağzı laf yapanlardan ve nasihat edenlerden biri olsa gerek. Yeni şeyhin yeni dönem içerisinde yaptığı hareketlerin doğruluğu üzerinde sözler serdediyor. Cemaat içinde bir takım olumsuzlukların olduğunu şeriate aykırı hallerin tezahür ettiğini dile getiriyor. Cemaatin israf batağına battığını ifade ediyor. Vakfın kendini adeta şeyh üzerinde konumlandırdığını anlatıyor. Bunların yanlışlığı üzerinde duruyor. Bunları duymak benim için güzel ve anlamlı şeyler. Müslümanlar fert ve cemiyet olarak kendilerini her an muhasebe ve murakabe etmeli bu muhasebe ve murakabe sonucu kendilerine çeki düzen vermeliler. İnsan ne olursa olsun hakikate talipse her Müslüman ve grubun böylesi müspet hareketlerine sevinmeli hatta vesile olmalı. Yeni şeyhimiz bu olumsuzlukları gördüğü için bir takım kararlar almış.

Güzel güzel dinlerken sohbet veren zat, şeyhinin, dolayısı ile kendilerinin verdikleri mücadelenin büyük cihat olduğunu Hamas’ın mücadelesinin küçük cihat olduğunu söylemesin mi? Başımdan kaynar sular döküldü adeta. Hakikati ters yüz etmek bu olsa gerek. Resulullah (sav) Efendimiz seferden dönerken buyurdular: “Şimdi küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.” Sahabe efendilerimiz: “Büyük cihad nedir ya Resulullah?” diye sordular. Resulullah (sav) Efendimiz tekrar buyurdular: “Nefs ile mücahededir.” Şimdi ülkemizde bir grup insan var ki “Biz nefsle mücahede ediyoruz, büyük cihad yapıyoruz,” diyerek hadisin sadece bu kısmını ele alıyorlar. Hadisin bütünlüğünü bozarak kendi anlayışlarına alet ediyorlar. Şehitlik ve gazilik makam ve mevkiini veren savaşı küçümseyerek ümmet içinde fitne saçıyorlar. Diğer bir başka grup da bu küçük cihat kaçkını tiplerden etkilenerek hadisi inkâr ediyorlar. Bu iki tutum da yanlıştır. Her iki grup da hadisin hayatı muazzam kuşatıcılığını görmekten yoksun kalıyorlar. Hadis, bir sefer dönüşü söylenmiş. Demek ki küçük cihadın hakkı verilmiş, düşmana karşı İslam’ın izzet ve şerefi gösterilmiş. Bundan sonrası Müslümanların düşeceği tehlike Efendimiz tarafından belirtilmiş. Küçük cihad deyip, cihad emrine bön bön bakanlar, kendilerinin ve şeyhlerinin büyük cihad içinde olduklarını söylüyorsa, nefslerini yellendirmek işinden başka şey yapmıyorlar. Ümmetin duygu ve düşüncelerini sömürüyorlar. Ümmetten topladıkları mal ve paralarla, kendilerine bir saltanat kuruyorlar. Rabbim bu ümmeti böylesi anlayışlardan uzak eylesin. Mümin, ahiret dünya zıtlığında dünyanın hakkını vererek ahiret hayatını hedefinde tutmalı. Yine mümin, küçük cihad-büyük cihad zıtlığında birinden birini inkâr etmeden şehitlik şuuru içinde ikisinin de hakkını eda etme şuurunda çalışmalı.

Saat kulesi

Yetmişli yıllar. İlkokul çağındayım. Her yaz tatilinde olduğu gibi yine köyümdeyim. Yakıcı hatıraları biriktirdiğim yakıcı hayalleri tüttürdüğüm demler. Emmioğlum Sorgun İlçesi ile Yozgat arasında taksicilik yapıyor. O demlerde köyde yaşayan bir çocuğun ilçe ve şehre inmesi büyük bir hadise. Emmioğlum köydeki çalışmaların en hararetli zamanlarında beni şehre götürüp gezdirmeyi teklif etti. İstemez miyim? Kucağında taksi sürmek bile büyük bir macera. Kısa bir yolculuktan sonra şehre vardık. Emmioğlum beni taksi yanında bırakarak bir süreliğine bir yere gitti. Taksi durağı saat kulesinin tam karşısında. Saat kulesine ve etrafa, yeni bir mekâna gelip de henüz o mekâna alışamamış biri olarak bakıyorum. Saat kulesini inceliyorum. Şehrin tam merkezinde tarihi bir mekân olarak duruyor. Herkesin kolunda saatin olduğu bu zamanda saat doğru bir şekilde işlemiyor. İşlevini yerine getirmiyor. Bu durum bana izahı olmayan bir şaşkınlık verdi. Saat kulesi tam karşımda. Bir adam dikkatimi çekti. Saat kulesine durmadan gidip geliyor. Ağzında mırıltılar var. Ne söylüyor, ne konuşuyor? Mırıltıları anlayamıyorum. Adam hiç kimseyle duygu, düşünce ve iradi bir temasa girmiyor. Cezaevinde volta atan bir adama tek benzerliği gidip gelmesi. Elinde ne bir tespih yanında sohbet eden ne bir volta arkadaşı. İri, bizim oranın tabiri ile babayiğit biri, gidip geliyor. Dediğim gibi zaman ve mekândan kendini azade etmiş biri. Merakımı o kadar celb ediyor ki onunla temas edip niçin böyle yaptığını öğrenmek istiyorum. Adam yüreğimi deşen tam bir sır küpü. Adam mırıldanarak gidip geliyor. Be adam aynı yerde niye gidip geliyorsun. Kimi fırına, kimi bakkala, kimi pastaneye velhasıl hedefi olan bir yere gidip gelirken sen niye aynı hadiseyi tekrar edip duruyorsun. Öyle dalmışım öyle kendimden geçmişim ki emmioğlunun geldiğinin farkına varmadım. Emmioğlunun gelmesi ile adamın durumunu sormam bir anda oldu. Adam yanmış, adamın halini duyunca bende yandım. Adam kafayı yemiş hayattan kopmuş. Adamın yaşadığı hadise bende öyle yer etti ki sormayın. Adam sevdiği kadını uygunsuz bir şekilde başka bir erkekle görünce kendinden geçmiş. Adamın kafası yanmış, adam deli olmuş. Aman Allah’ım aman! Ne olur öyle birini seveyim ki benimle yol arkadaşı olsun. Benimle ağlasın, benimle gülsün. Fazilet ile hazza göre yaşanan hayatta, fazilet gönlümüzde yer etsin. Allah’ım. Kurban olduğum Allah’ım. Beni seven birini aldatmayayım. Ondan başkasını gözüm görmesin. Kimse benim yüzümden yanmasın. Kimsenin ahını almayayım. Kimseyi yolda bırakıp terk etmeyeyim. Yol arkadaşlığı vefa kadar güzel bir şey olur mu? Adam mırıldanarak gidip geliyor. Her gün gelir aynı şeyi yaparmış. Seveceğim, tek bir kişiyi seveceğim. Yol arkadaşlığı nedir herkese göstereceğim. Kimsenin canını yakmayacağım. Yolcular taksiyi doldurdu. Artık gitme zamanı. Aklım saat kulesinde kaldı. Adam hala gidip geliyor. Adam yanmış. İhanete dayanamamış. İhaneti görmek çok şey olsa gerek. Allah’ım insanlar birbirlerini aldatmasın. Allah’ım insanlar birbirini yakmasın!

Aylık Baran Dergisi 23. Sayı, Ocak 2024