(Evlenme yaşları hayli geçmiş bir kadın ve bir erkek deniz kenarında oturmaktadırlar. Gökyüzü masmavi ve pırıl pırıl ışıldamakta. Güneş tebessümünü esirgememektedir. Martı seslerine çay kaşıklarının tefekküri sesleri eşlik etmektedir.)

Erkek: (Titrek ve heyecanlı) Biliyor musun? Seninle tanışmak öyle iyi geldi ki. İnsan yıllardır anlam veremediği bir şeyler yaşar. Kendi içinde yaşadığı, kendini teslim ettiği bir duygu halidir. En yakın dostları olsun hiç kimseye bahsedip hiç kimseye anlatmaz. Bahsetse, anlatsa, bu duygu halinin örseleneceğinden korkar. Bu his aleminin bir gün geleceğine inanır. Ve yaşadığı sürece bu zamanın gelmesini kollar. Sizinle tanıştığımda bu duygu halinin çepeçevre beni sardığını hissettim. Dedim, zaman işte, zaman bu dedim.

Kadın: (Bir hayli düşünceli. Gözleri denizde. Bakışlarında temkinli bir hâl) Sözleriniz bir hayli etkileyici. Kalbimi eriten sözler. Malum, devir sözlerin parende attırıldığı bir devir. Güzel ambalaj içinde kötü malların satıldığı dönemlerdeyiz. Her şeye sahtesi musallat. Her şey öyle karışık öyle iç içe ki. Doğru, güzel ve iyiyi seçmekte zorlanıyoruz. Zaman bu zaman. Zamanın içinde kendimi sürüklenir hissederken zaman üstüne sıçramak. Zamanı aşk boyasıyla güzelleştirmek.

Erkek: Allah dostları öylesi bir halde yaşarlar ki öylesi bir aşkları vardır ki onlara zaman üstü gayeye ermiş insanlar derler. Peygamber sevdalısı olmak, onun şaşmaz izinden gitmek, zaman üstü gayeye erdirici istikamettir. Biz de kim bilir birbirimize olan sevgiyle bir nebze olsun bu halden pay almış olduk. Almış olduk ki zaman işte bu zaman dedik. Umarım hata etmedik. Seninle yaşadığım her ânı koruyor, kolluyor, hatıra haznemin en nadide köşesinde saklıyorum. Yaşadığımız anları didik didik ederek sürekli bir sürek avına çıkıyorum. Yeni şeyler keşfetmenin arzusuyla yanıp tutuşuyorum.

Kadın: Deniz masmavi deniz. Allah Resulüne ait şöyle bir söz: “Şu üç şeye bakmak ibadettir; Ana babanın yüzüne bakmak, Kur’an’a bakmak, denize bakmak.” Deniz bana sonsuzluğu hissettiriyor. Bende ebediyet duygusu uyandırıyor. Bir de yanımda siz olunca deniz bir anda ummana dönüyor. Deniz, deniz üstü bir hâl alıyor. Zamanı aşmak için aşk gerekmiş. Kendimi bazen uçurumun kenarında zannediyorum. Kurduğum bu alemin çatısı çöker diye çok korkuyorum. Korku ve ümit arası gidip gidip geliyorum. Hangisi önde hangisi arkada anlamak mümkün olmuyor. Evet, uçurumun kenarındayım!

(Erkeğin yüzünde dehşet verici bir ifade. İçi kıpır kıpır Yerinde duramamakta.)

Kadın: Ne oldu? Bir şey mi oldu? Rahatsız edici bir şey mi yaptım?

Erkek: Hayır hayır, şaşkınım sadece. Sizde bir kaygı hissi uyandırdığım için üzgünüm. Bir bakış vardır her şeyi anlatır. Bir söz vardır insanı fetheder. Ayaklarından tutup kaldırır. Benimkisi böyle bir şey.

Kadın: (Yüzünün tamamını erkeğe döndü ve donuk bir ifadeyle) Nasıl yani?

Erkek: Uçurumun kenarındayım dediniz ya. Benim yaşadığım hâl de böyle bir şey. Uçurumun kenarı, bıçağın sırtı. Aşk böyle olsa gerek. Hayatı uçurumun kenarında yaşamak. İkimizde de bu hâl varsa korkumuz bunda olsa gerek. Aşk birçok korkuları silip atarken bambaşka bir korku durumu yaşatıyor. Korkumuz ne kadar büyükse, uçurum ne kadar derinse aşkımız o kadar derindir.

(Erkeğin diline bir şiir düşer, sessizce mırıldanır…)

Erkek-Kadın

Erkek;

Hasret gözünde tüter
Belinden sarı verir
Tamlığa ermek ister
Kendine çeki verir

Kadın;

Hasret gözünde tüter
Çepeçevre sarılsa
Gurbet bir anda biter
Kafesine konulsa

Bu mesut buluşmada
Varlık yük, atıyorlar
Ateşli tutuşmada
An be an yaşıyorlar 

(Bir erkek ve bir kadın bu sefer bir köy yolunda yürümekteler. Ortası çimle kaplı yanlarında iki tekerin gideceği toprak kaplı köy yolu. Önceki buluşmanın etkisi daha doğrusu rüyası hala üzerlerinde. Sükutu emerek yürüyorlar. Böylesi saatlerce yürüyebilirler. Gönül dili bu olsa.)

Erkek: Seni geç tanımanın bahtsızlığını yaşarken şimdi tanımanın saadetinde yüzüyorum. Kader, evet kader. İnsana haddini bildiren diz çöktüren kader. Ya tanımasaydım, görmeseydim ne olurdu diyorum. Bu durum hayatımın daha büyük bir talihsizliği olmaz mıydı? Şükür tanıdım ya diyorum. Şükrediyor şu an kendimi Rabbimin en bahtiyar kulu sayıyorum. Ya sen?

Kadın: Hayatta insanın birçok istekleri oluyor. Kendi kendine nice kurgular oluşturuyor. Çalışıyor, çırpınıyor istek ve arzularına ulaşmak için gayret ediyor. Kimi zamanlar hedefine ulaşırken çoğu zaman hüsranlar. Hayat böylesi devri daim makinesi gibi ilerliyor. Kendinde bir güç ve kudret görürken bir başka güç ve kudretin seni aştığını ve sardığını anlıyorsun. Bu durum tüylerimi diken diken ediyor. Şimdi daha bir durgunum. Daha bir teslimiyet içindeyim. Önceki yaşadığım birçok endişe ve telaşları nedense anlamsız buluyorum. Daha rahat ve daha huzurluyum. Aşk birçok perdeleri örterken birçok yeni perdeleri açıyor. Öfkelendiğim birçok hadiseye sinirlenmiyorum. Birçok hataları örtüyorum. Çoğu şeyler hep nefsani ve gereksiz şeylermiş.

Erkek: İlk buluşmamızda uçurumun kenarındayım demiştin. Buna mukabil ben de uçurumun kenarındayım demiştim. Bu sözünün tesirini hala duymakta ve hep üzerimde taşımaktayım. Enseme en ufak bir rüzgâr esse dengemin alt üst olacağı bir uçurum teması.

Kadın: Aşk uçurum demiştin. Aşk insana uçurumu yaşatmalı demiştin. Çok rahat ve huzurlu iken bu uçurum beni korkutuyor. Cinnet haline götürür diye korkuyorum. Bu ruh halinin bütün denge ve ahengimi alt üst etmesinden ürperiyorum. Bu ruh hali hep yaşanır mı? Bu ruh halini hep kaldırabilir miyim? Böylesi nefes alıp verebilir miyim?

Erkek. Elini elime versen, elimi eline versem. Ellerimizi ellerimize emanet etsek. Ellerimiz avuçlarımızda erise. Günahlarımız pul pul dökülse. Bulutlardan rahmet damlaları yağsa. Gönlünü gönlüme raptetsen bu uçurumdan aşağıya seninle gözüm kapalı atlayabilirim. Uçurum aşk oldu mu uçurum olmaktan çıkar. Dipsiz uçurum tersine döner göklere, maviliğe uzanan bir yol oluverir. Tıpkı sırat köprüsünün iman ehline genişlemesi gibi uçurum, aşk ehline birlikte olunursa dümdüz gelir. Rahat ve huzur duyduğumuz hâl de bundan kaynaklanır.

Kadın: Uçurum teması aşıkları iki sarmaşık gibi birbirine kenetler. Bir girdap içinde aziz bir lezzet hissi uyandırır. Aşk içinde kadın ve erkek birbirini heybetli ve vakarlı kılmalı. Aşığın yüreği yaralı, gönlü cömert olmalı. Artık dünyevi gelecek endişesi taşımıyorum. Şahsiyetimi bir dağ silueti halinde görüyorum ve sana bırakıyorum. Dağ gibi şahsiyetli olmak uçurum teması ile varlık şuurunu en derinden yaşamaktır. Şahsiyetli olmak kâinatın bütün varlık tabakaları ile irtibatlı olduğunu anlamaktır. Ve bunun seninle büyük bir ilgisi var.

Erkek: İkimizden de ne mana incileri dökülüyor. Kendi açımdan söyleyene değil söyletene yani sana bakıyorum. Ne güzel bir ayna oldun. Beni bana gösterdin. Sen de beni öğrettin. Zaman ne çabuk geçmiş. Vakit akşam olmakta. Bir hayli yürümüşüz. İstersen geri dönelim.

Kadın: (Tüm telaşlarından arınmış bir şekilde) Niye geri dönelim ki. Akşamın kızıl ufkunda kayboluncaya kadar yürüsek olmaz mı?

Erkek: (Ellerini nereye koyacağını unutmuş vaziyette) Olur olur, neden olmasın. Ben çoktan razıyım.

Kadın: (Sırtını bir dağa yaslamanın verdiği rahatlıkla) Yol ve yolcu. Yol yolcusunu ister. Her şeyin bir yolu yordamı vardır. Hayatı anlamak için yola düşülmeli. Yolda olmalı ve yolda yürümeli. Yürümesini bilmeyenler yolun hakkını veremezler. Yolu olmayanlar gayesiz ve davasız yaşarlar. Aşıklar davası olanlardır. Aşıklar yol arkadaşıyla menzile varıncaya kadar yolda gidenlerdir. Yol varsa, yol da giden de yoldan dönen de vardır. Benimle yolda yürüdün. Yolda yürürken çiçekleri ezmedin. Uçan kuşları sevgiyle izledin. Yolun yordamını bildin. Yolda giderken derin derin güneşe bakarak nefes aldın. Aşıklar yolcudurlar. Yol isterler. Sabır ve şükür ile yürümek dilerler. Sen benimle yürüdün ve bir an bile ardına bakmadın. Yürürken hiçbir şeyi incitmedin. Gerçek yolcu yolda öğrenir, yolda öğretir. Seninle yürürken birçok şey öğrendim. Yolun inceliklerine vâkıf oldum. Yolda giderken yolcu olmanın zevkine vardım. Yolda olmayanlara şaştım kaldım. Yolda olmayanlara acıdım.  Haydi kızıl ufkun ötesinde ne var yürüyüp de görelim.

(Erkeğin dilinde yine bir şiir, kendinden geçmişçesine uzanıyor kalbine doğru…)  

Kapatma

Heybetli bir dağım heyelan bilmez

Kapatma gözlerini sarsılayım

Doruğum yüksektir karım erimez

Kapatma gözlerini ısınayım

Kara bulutlar dolanır başımda

Kapatma gözlerini sığınayım

Derin uçurumlar var yanıbaşımda

Kapatma gözlerini barınayım

Aylık Baran Dergisi 26. Sayı, Nisan 2024