Kader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı
Elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı…
Üstad Necip Fazıl
Cumhuriyet döneminin en büyük fikir ve sanat şahsiyetlerinden Üstad Necip Fazıl, ok yediği ve avlandığı, ezeli ve ebedi hayatın soluğunu aldığı mürşidi Abdülhakîm Arvâsî Hazretlerinin huzurunda, kitabına da adını verdiği, cumhuriyet döneminin en büyük şiiri “Çile”yi okumaktadır. İnsanın varoluş hummasını anlatan şiiri, kurtarıcısı, taşları eriten sükût içinde gözleri kısık bir şekilde dinlemektedir.
Şiirin son kıtası okunur:
Diz çök ey zorlu “kader”, önümde diz çök
Heybem hayat dolu, deste ve yumak
Sen, bütün dalların birleştiği kök
Biricik meselem sonsuza varmak.
Son ana kadar Nurdan heykel kurtarıcısının taktir ve beğenisini hisseden Üstad, son kıtadaki hoşnutsuzluğu mürşidinin sükûtundan anlar; ilahi ölçüleri çiğnemekten tüyleri ürperir ve hatasını hemen hisseder. Kader mutlak güç ve kudretin belirleyerek biz kullara kendisinden sır olarak verdiği imanın şartlarından biridir. Hiç kadere diz çök denir mi? Asla! Ancak kader önünde diz çökülür, mutlak güç ve kudret ilmi karşısında acziyetinin farkına varılıp kadere iman edilir. Kader mevzuunda beynini kanatan Üstad, itikadî ölçüleri zedelemeden şiirde değişikliğini derhal yapar. “Kader” kelimesi yerine ‘’nefs’’ kelimesini koyuverir. “Din edeptir, edep hadlere riayettir.” En büyük edep ilahi hudutları çiğnememektir.
İnan ve teslim ol!
Evet, Allah dostları “kader sırrına eren rahattadır” demişler. Kader mevzuu öyle bir şey ki, “ben” diyenlerin ayaklarının kaydığı keskin bir bıçak. Elbette, kaderi inkâr eden lanetliler sınıfından değiliz. Tam bir kalp ile kadere iman eder, bu te yüce Rabbimizin ayağımızı kaydırmamasını dileriz. Ölüm kendini akla yokluk olarak gösterir. Oysa her an ölmemek için çırpınıp duruyoruz. Yokluk ve varlık kavramları ile iç içe sancılı bir hayat telaşı ile hareket ediyoruz. İnsan ruh ve beden zıtlığı içinde kalp hakikati ile sonsuzluğu hissediyor. Sonsuz varlık ile kelimeler üstü bir halle irtibat kurabiliyor. Kader meselesini de böyle izah üstü bir halle ancak anlayabiliyoruz. Bütün yaptıklarımız kader ve kader bir itikad meselesi… Ameli bir durum değil... Namaz da, namaz öncesi ve namaz esnasında yapılması gerekenler amelîdir. Kader ise böyle değil… İnan ve teslim ol!
İslami ölçülerden en önemlisi kalp ve akıl arasındaki şaşmaz ahenk ve birliği sağlamaktır. Akıl üç yerde yürümekte zorlanır, anlamakta yetersiz kalır; bunun dışında ise her yerde at koşturabilir. Allah’ın zatı, ruh ve kader mevzularının üzerine akıl ile gidilemez. Ne yazık ki akıllı bir varlık olarak izahsız yaşamak çok zor.
Küçük yaşlardan itibaren kader mevzunu düşünmeyen yoktur. Bu mevzuu ile ilgili birçok kitap ve dergiden okumalar yaptım. Her yaptığım okuma bende daha çok soru oluşturdu. Mevzuu daha bir çıkmaz ve çetrefilli hale getirdi. Mevzu, hiçbir zaman layıkıyla ile bende cevap bulamadı. Tâ ki, Üstad Necip Fazıl’ın “Çile” şiir kitabında geçen ve yazımıza da başlık olan şiirini okuyuncaya kadar:
Kader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı
Elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı…
Şiir, düşüncenin duyguda eridiği telkinî bir vasıta. Bazı garibanlar yüz cilt eser yazan, her bir eseri bir fikir ziyafeti, dil ve sanat şaheseri olan Üstad’ı görmezden gelirler. Kütüklüklerinin gözükmemesi için inkâr edemeyecekleri yer olan şiir davasında, şair olarak güya taktirlerini sunarlar. Biz de “ey garibanlar fikirde derin olamayan şiirde de derin olamaz” deriz. Sen hasetçi ve ahmak olmasan ne derinlikler görürdün. Nasipsizsen biz ne yapalım. Evet, Üstad’ın yazımızın başlığı olan ikiliğine sığınarak çok çetrefilli bu meselede ikilikler halinde şiirler yazdım. Umarım Üstad’ın ruhunu incitmemiş, hakikati bir nebze olsun müminlerin yüreğine zerk etmiş olurum.
Akıl en büyük nimet akıl en büyük tuzak
Akıl haddi bilmezse en yakınken en uzak
Gözün kim bilir perde yum gözünü duyarsın
Akıl kanat takarsa belki biraz anlarsın
KADER-3
Çaresiz kalırız yaşarken kimi zamanlar
Gafil! Yaratılan yaratanı nasıl anlar
KADER-4
Cereyana çarpılırsın çıkıverse kader
Resul ne bildirirse mümin hepsine he der
KADER-5
Her şeyin süresi var ne eksik ne fazla
Mümin insan odur ki yetinir elbet azla
KADER-6
O ne taktir ettiyse kimse o’nu aşamaz
Dilemezse nehirler yatağından taşamaz
Asla kimse bilemez nerde nasıl ölecek
Gözler göz çukuruna ne zaman gömülecek
KADER-8
İnanları saptıran hidayet veren 0’dur
Rızası neredeyse onu arayıp da dur
Sakın nefse güvenme yoksa ayağın kayar
Kalbin sesine göre akla vermeli ayar
Başını dik tut niye dallar gibi eğilsin
Allah biliyor diye sen sorumsuz değilsin
İster öyle ister böyle olacak bir bir yazıldı
Hangi ağaç tabutun mezarın bile kazıldı
KADER-12
Gökte yerde ne varsa O’nun ilmi altında
Doğru, güzel, iyilik yalnız O’nun katında
KADER-13
Ana karnındayken bile ne olacağın belliydi
Bunlar Müslüman mı diyen bizlere göre deliydi
KADER-14
Günah sevap karşısında ne istersen seçersin
Her yaptığın kaderin kaderi ne deşersin
KADER-15
Rabbim ne yazarsa isabet eden odur
Kadere iman etsen iman ne tatlı olur
KADER-16
Başa iyilik gelse gafil kendinden başlar
Bir kötülük görse hemen kaderi suçlar
KADERİ-17
Varlık yokluğa değince zaman ibresi durdu
Kader sırrı verince kalpler huzuru buldu
KADER-18
Öğle vakti Güneş’e bakar göremezsin
Tek akılla gidersen düğümü çözemezsin
KADER-19
İçinden çeşit çeşit nice fikirler doğar
Allah’tan yardım dile bu deniz seni boğar
KADER-20
Ne varsa her şeyi ezelden taktir etti
Öyle zuhur etti ki perde ardına gitti
KADER-21
Başına her gelecek ezelden gelen taktir
Mümin böyle bilecek iman zevken idraktir
KADER-22
Ne zor şey yürümek kış çöl fırtınada
Akıl akıllı olursa gidersin bu yollarda
KADER-23
Kalem Rabbim ne derse hep onu yazıp durmuş
Silinmez ve eksilmez mürekkebi kurumuş
KADER-24
Sen akılla mekanda zaman içi yaşarsın
Zaman mekan dışını söyle nasıl anlarsın
KADER-25
Hayatta ne yaptın da biri seni zorladı
Kim var bu dünyada doğumunu ayarladı
KADER-26
Kaderi fazla deşme kadere rıza göster
Haddi bilmez insanla yaşamak ne de beter
KADER-27
Sana isabet edeni kimse geri döndüremez
İsabet etmeyeni asla geri getiremez
Akıl saçını yolar sınırı nerde dursun
Mümin elbet sabreder kaderini suçlamaz
Bilir ki Rabbi ona zerre haksızlık etmez
Görüş: Bahattin Yeşiloğlu