Diktatörler devriliyor diye medyanın dolmuşuna gelmemek için, Libya'daki isyanları ve Kaddafi'yi değerlendirmek istiyorum.
Enformasyon ağını kontrol eden Batı medyasına bağlı bizdeki medyanın yorumlarına dikkat etmeli diyorum.
Ferdî Diktatörlüğe karşıyız ama Küresel Diktatörlüğe de karşıyız. Küresel Liberal Diktatörlüktense Kaddafi'nin diktatörlüğünü tercih edebiliriz. Çünkü Kaddafı antiemperyalist bir duruşu olan bir diktatördür. Kaddafi, fikri keleşliği yanında Batı ve İsrail karşıtı biridir. Kendi ülkesindeki insanlara davranışı ve zulmünü desteklemiyoruz ama, Batının Kaddafi düşmanlığına da dikkat çekmek istiyorum.
Suudi Arabistan'da da diktatörlük var ama ABD ve Batı'nın Suud'a tavır aldığını gördünüz mü? Ya işgal ettiği Afganistan'da kukla Karzaî yönetimi çok mu demokratik?
Tunus ve Mısır'da ölçülü davranan Batı ve Amerika, Libya ve Kaddafi olunca hemen ambargo tehditlerine başladı.
Başbakan Erdoğan'ın Libya meselesinde tavrı yerinde idi. Erdoğan, Batı âlemini ikiyüzlülükle suçladı ve Batı'nm Libya için insaniyet şıkkını işaretlemediğini söyledi. İnsanlık ne zaman Batı'nm umurunda olmuştur ki? Batı, çıkarları söz konusu oldu mu "insan hakları, demokrasi" filan diye gerekçe yapar ama menfaati değiştimi hemen bu edebiyatı bırakır.
Üstadın, "mekteb kaçkını" dediği ve Yeşil Devrim diye kendinden menkul bir sosyalist projeye sahip olan Kaddafi, her şeyden önce antiemperyalist biridir. Kaddafi "Akdeniz Akdenizlilerindir" diyerek ABD gemilerinin bu sularda cirit atmasına tepki göstermiş ve Afrika'nın haklarına sahip çıkmıştır. TC hükümetleri boyunca ABD'ye böyle bir tavır alabildik mi?
Soruyorum: Libya'da ABD'nin askerî ve siyasî üsleri var mı?
Yine soruyorum: Türkiye'de ABD'nin askerî ve siyasî üsleri var mı?
Baran'ın geçen sayısında, Kaddafi'nin Saddam'a ihanet etmesinden dolayı başına bunların geldiği şeklinde bir yorum vardı. Bu yorumu yanlış buluyorum. Çünkü Kaddafi Saddâm'a ihanet etmedi. Bilakis Saddam'ın şehadetinde bayrakları yarıya indirdi. Hatta Kaddafi, Saddam gibi Arap şövalyesi olmak istemiştir her zaman. Emperyalizme karşı duruşunun altında dinî duyguları değil bu şövenist duygular yatmaktadır. Olsun, millî veya dinî veya sosyalist hangi görüşlerden olursa olsun emperyalizme karşı olan herkese saygı duymalıyız. Emperyalistlerin devirmek istedikleri rejimleri ise beğenmesek de, siyasî olarak destekleyebiliriz.
Libya'daki iç savaşta Kaddafi'nin sivil halka ne kadar silah kullanıp kullanmadığını bilmiyoruz ve haberler bize Batı kaynaklarından gelmektedir ve bizim medyada bu hususta şapa oturmaktadır. Hatta bizdeki samimi medya yorumcuları bunu ifade edip bizim kendi bilgi ve değerlerimizle dünyadaki hadiseleri yorumlamamız gerektiğini işaret etmektedir.
Libya lideri Muammer Kaddafi, Kıbrıs savaşında bize "alın 400 uçağım sizin olsun" deyip silah yardımında bulundu. Hangi devlet Başkanı bu cesareti gösterirdi?
Uzun yıllardır Libya bizim için ekonomik bir kaynak ve oradan binlerce ve hatta yüz binlerce insan ekmek yedi, yemeye devam ediyor. Fakat orada istediği gibi içki bulamayan maymun Türk'lerin buraya gelince Libya aleyhinde konuşmaları ve bunu çağdaşlık ve Batıcılıkla süslemeleri ikiyüzlü aşağılık bir tavır değil de nedir? Beğenmediğimizi!) Libya'da Amerikan üsleri yok ve orada Kaddafi'nin çalışmalarıyla herkesin evi var; uluslararası sermayenin cazip tekliflerine rağmen onları ülkesine sokmadan yaptı bunu Kaddafi. Biz ise Batı sermayesinin cariyesiyiz, borç batağında yüzüyoruz ve ABD üsleri ülkemizin dört bucağında mevcut.
Tunus ve Mısır'da pek acele etmeyen Batı, nedense Libya ve Kaddafi olunca atak davranmaktadır, ambargolar ve tehditler savurmaktadır. Neden?
Mevzu Kaddafi'yi sevip sevmemek değil, emperyalizme karşı duruştur. Emperyalizme karşı duran putperest de olsa desteklenmelidir.
Âlim Yusuf el Kardavî, Kaddafi'nin öldürülmesi gerektiğine ve İslâm'la ilgisi olmadığına fetva verdi. İslâm'la ilgisi olup emperyalizmle işbirliği yapan nice öldürülecek Müslüman etiketli siyasî lider olduğunu belirtelim. Demek ki "dinî- ferdî" fetva ile "dinî-siyasî" fetvalar farklı olabilir. Yani, kişi ferdî olarak ve hatta rejim olarak dinsizdir, ama İslâm siyaseti gereği öncelikli düşman değil, hatta ittifak edilecek biridir. Dini ölçülere uymayan bir lider, hatta diıısiz bir lider,
İslâm siyaseti için, İslâm'ın konjonktürel gelişmesi için faydalı olabilir. Ve hatta Müslüman görünen öyle lider olur ki, İslâm'ın gelişmesinin önündeki en büyük engel olur. İlkine misal Chavez, İkinciye misal Fethullah Gülen'dir. Chavez sosyalist olsa bile, İslâm'ın lehinedir, F. Gülen İslamcı görünse bile İslâm'ın aleyhinedir.
Âlimlerin siyasî fetva vermeleri fıkıh ilimleriyle doğru orantılı değildir ve siyaset ilmini de bilerek, ferasete ve İslâm stratejisine sahip olmaları gerekir ki bu da ideoloji ve ihtilal şartını gerekli kılar. Bu mevzular, biri birini öldürdü, sivillere ateş açıldı şeklinde değerlendirilecek ferdî ceza hukuku ile alakalı mevzular değildir. Savaş ve siyaset hukuku apayrı bir ilim ve siyaset dalıdır ve yukarıda bahsettiğim üzere, ideolocya ve ihtilal mevzulan ile ve her ülkenin ve mücadelenin bulunduğu şartlarla, hayat-memat meselesi gelişmelerle yakından alakalıdır. Bu hususlarda en iyi fetvayı verecek ihtilalci önderlerdir, kalbinde Allah korkusu taşıyan ve İslâm gayesini dert edinen önderlerdir. Hiçbir ihtilali gerçekleştirmenin veya isyanı bastırmanın başari garantisi yoktur ve şiddetin ne kadarla yeterli olacağı da kestirilemez. Cihad ve savaş, beklenmedik hadiselerin ortaya gelmesidir. Değişken hadiselerde fetva ise, Kumandan-Fakîh Salih Mirzabeyoğlu'nun ifade ettiği üzere, "gerektiği yerde gerekeni yapmak"tır.
Bütün bunlardan sonra, Kardavî'nin, Saddam Hüseyin'in şehadeti hususundaki tesbitlerini yerinde bulduğumuzu belirtelim.
Arap dünyasındaki mevcut rejimlere bilhassa genç nüfusun isyanını doğru buluyorum ama her isyanı da aynı kategoride görmüyorum. Bin Ali ve Hüsnü Mübarek için Batının adamları diyebiliriz ama, Kaddafi için bunu diyemeyiz. Bu da çok önemli bir fark.
Libya lideri Kaddafi'yi, Batı ve Amerika ağzından eleştirmeyi de doğru bulmuyorum.
Baran Dergisi 216. Sayı
3 Mart 2011