Üstadın 24. vefat yıldönümünü yahut doğumunun 103. yıldönümündeyiz. Üstad, Mayıs ayının 25’inde doğduğu gibi aynı tarihte öldü. Büyük Doğu davası İBDA ile yaşadığı için, ölü ağlayıcılığı tarzında değil de “yürüyen Büyük Doğu” tarzında Üstadı her ân andığımızı, anmamız gerektiğini de belirtelim. Bunun için haykırıyoruz: “Necip Fazıl ölmedi kavgamızda yaşıyor!”
“İBDA’sız BÜYÜK DOĞU niçin olamaz? İBDA’dan önce BÜYÜK DOĞU yok muydu?” diye sorulabilir.
Şöyle bir mîsalle cevaplandıralım:
Kur’ân, Sünnetten önce vardı; fakat Sünnet olmadan Kur’ân anlaşılamaz. Kur’ân’ı anlamamız için, onun tatbiki, yorumu, açılımı mahiyetinde Sünnete ve Hadislere ihtiyaç vardır. “Doğrulayıcılık usûlü ve intikal mihrakı” da diyebiliriz. Yani kısaca söylersek: Sünnet olmadan Kur’ân anlaşılamaz.
Mîsallendirmeye devam edelim:
Sahabîler olmadan Sünnet de anlaşılamaz. Allah Resûlünün canlı şahidleri, Sünneti ve Hadisleri bizlere ulaştıran sahabîlerdir, onlar olmadan sünnet de anlaşılamaz.
Mezhep imamlarımız olmadan da, ne sahabîler, ne Sünnet, ne Kur’ân, anlaşılabilir. Buradan, Hak mezheplerin, yani Sünnet ve Cemaat Yolu’nun zarureti de görülür.
Mezhep tanımamanın Kur’ân’ı keyfine göre yorumlamaya ve işin sonunda Kur’ân’ı tanımamaya çıktığı da görülür.
Ehl-î Sünnet vel Cemaat Yolu’nun yürüyen hâli olan İslâm’a Muhatap Anlayışın “nasıl”ını yenileyen Necip Fazıl, “niçin”ini yenileyen Salih Mirzabeyoğlu... Birbirinden ayrılmaz, birbirine müvazi (denk) iki kanat, BÜYÜK DOĞU ve İBDA...
Doğru Yol-Kurtuluş Yolu anlayışını sistemleştiren, “ölçülendirme ölçüleri”ni, yani İslâmî ölçülere nasıl bakacağımızın diyalektiğini gösteren BD-İBDA...
Tıpkı, Hadisler, Sünnetler olmadan Kur’ân’ın anlaşılamayacağı mîsalinde olduğu gibi, Salih Mirzabeyoğlu ve İBDA olmadan Necip fazıl ve BÜYÜK DOĞU anlaşılamaz. Eğer Salih Mirzabeyoğlu olmasaydı, Büyük Doğu kitaplardan bir kitap olarak kütüphanelerin tozlu raflarında kalacaktı ve senede bir gün anmayla iktifa edilecekti.
Halbuki Büyük Doğu, bir dünya görüşü, hayata bakış tarzıdır, hayatta bize her ân lâzım reçete hüviyetinde çözümlerdir ve Necip Fazıl bir aksiyon adamıdır. İşte bunu bize böyle öğreten ve Büyük Doğu’ya bu gözle bakılması gerektiğini işaretleyen, Büyük Doğu’nun misyonunu açığa çıkaran Salih Mirzabeyoğlu’dur.
Necip Fazıl şahidi Salih Mirzabeyoğlu’dur...
Onun için Necip Fazıl, Salih Mirzabeyoğlu hakkında;
“Bir genç arıyordum, nihayet aradığım genci buldum.”
“Bize ağuşunu açmış. Takdirkârıyım!”
“Fikir çilesinin müstesna genci Salih Mirzabeyoğlu’na...”
“Beklenen mütefekkir namzedi...”
“Bu kitap, cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin ilk ciddî fikir sesi ve ilk çileli nefs murakabesi.”
Demiş ve onu tebşir etmiştir.
İBDA’cılar için Üstad Necip Fazıl’ı ölü ağlayıcılar gibi senede bir gün anmak yoktur; hayatının her ânında gereken bir düşünce sistemi olarak benimsemek, özümsemek, bayraklaştırmak vardır...
BARAN DERGİSİ 20. SAYI
BARAN DERGİSİ 20. SAYI