Şunu da görmekteyim; onun başına gelenler, başka kardeşlerimizin de başına gelebilir. Çünkü o hiçbir vasıta kabul etmeden direk Kuran-ı Kerime el atarak, ayetleri kendi anlayışına göre tefsir ederek işe başladı. Bunu yaparken hiçbir İslam büyüğümüzün aracılığını kabul etmeyip sadece aklını rehber kabul etti. Müçtehid mezhep imamlarından, büyük müfessirlerden, tasavvuf büyüklerinden kendini farklı görmedi. “Direk kaynağından yapmak” gibi cazip görünen, halbuki sapıklıkların başı olan bir anlayışın kurbanı olmuştu. Önce, akli yorumlarını etrafındaki boş ve nisbetsiz islami (!) cemaate dinletmeye başladı. Enterasan fikirleri bayağıda ilgi görmüştü. Ehli Sünnet akidesine uymayan düşünce ve değerlendirmelerini rahatça ortaya döküyordu. 19 mucizesi diye bir iddiada bulundu. İddiasına uymayan ayetleri Kuran’dan çıkarttı. Sözde İslamcı camia ağzı açık onu dinliyordu. Kimsede bu yanlışlıklara karşı koyma fikri yok. Bilakis büyük araştırmacı-yazar (!) diye ilgi uyandırıyordu. 4-5 sene önce İmam-Hatip mezunları derneğinin verdiği bir iftar yemeğinde kendisiyle bareberdik. İftardan sonra mesnetsiz fikirlerini dökmeye başladı. Ayetleri hiçbir müfessirde görülmemiş bir şekilde aklıyla yorumlamaya, Kuranı Kerimden sonra hadislerin toplandığı Kütübi Sitte (altı hadis kitabı)’dan olan Buhari ve Müslime dil uzatmaya başladı. Çoğu İslam Enstitüsü (İlahiyat Fakültesi) mezunu ya da İmam Hatip mezunu arkadaşlar büyük bir merak ve heyecanla Edip Yüksel’in bu ilginç (!) sözlerini dinliyorlardı. Kimsede bir karşı koyma tavrı yok. Sadece ben ve Hulki isimli bir arkadaş karşı koyduk. İslamın, müçtehit din alimleri vasıtasıyla bize kadar gelen çizgisini müdafa ettik. Hatta bir ara, bu sapık fikirleri niye dinledikleri hususunda arkadaşlara sitem ettiğimde, bazıları, bana “Dinleyelim, Biz de araştıralım.” tarzında cevap vererek bu mesnetsiz fikirlere alaka gösterdiler.
Edip Yüksel, epey zaman sapık fikirlerini dinletecek adam buldu. Kitaplarını basacak yayınevi buldu. Kimsede ciddi bir tepki yok. (Babası Ehl-i Sünnet alimi Sadrettin Hocanın tepkilerini saymazsak). Ta ki ne zaman en cahil Müslümanın dahi anlayacağı şekilde açık Küfür ifadelerini kullanmaya başladı. Birkaç Müslüman yazardan ses geldi. Fakat iş işten geçmişti. Edip İman dairesinin çoktan dışına çıkmıştı. O fikirlerini sonuna kadar götürdü. Bizim içimizdeki sapık fikirler gibi yarım bırakmadı. Yani hem Ehl-i Sünnet yoluna bağlı görünüp, hem de sapık fikirleri taşıyanlar gibi olmadı. O açıdan nefsince daha şahsiyetli davrandı. Amerika’ya gitti. Sonra bir suikastle öldürülen yalancı peygamber Reşat Halifeye biat etti.
Bütün bunları şunun için anlatıyoruz. Kendi aklıyla yola çıkıp, Kuran-ı Kerimden direk yapacağım deyip, ayet mealleriyle tefsirler yapmak insanı uçuruma götürür. Peki nasıl yapacağız diye sorulursa. Bu yolun büyüklerinin eteklerine sarılmaktan başka yol yoktur. Onların doğruluğunu nereden anlayacağız derlerseler, din büyükleri islam yolunun aydınları oldukları tevatür yoluyla bize gelmiştir. Bunda inanan Müslüman için şüphe yoktur. Nasıl ki Kuran’a, Peygamberimize, ashabına inanıyorsak bunlar bize tesadüfen gelmemişse, mezhep büyüklerine de böyle inanırız. Eğer büyükler zincirini şüphe altında tutarsak haşa Peygamber’in sözlerine de şüphe ile bakılır. . Bir İmam-ı Azam Hazretlerinin, İmam Şafi Hazretlerinin, İmam Malik ve İmam Ahmed bin Habel hazretleri gibi büyüklerin, din yolunun işaret taşları olduklarında şüphe var mıdır? Fakat münafık ve fesat taifesi ortaya bazı şüpheler dökmek isteyebilir. Bu büyüklere dil uzatabilirler. Onlar olacak ki, imanın kıymeti olsun. Mühim olan bu fasıkları tanıyıp yollarından uzak durmaktır. İmam Rabbani gibi ikinci bin yılın yenileyicisi Zat, müceddidliğini Hak mezhep üzerine kurdu. İmam-ı Azama tabi oldu. Yeni bir mezhep icat etmedi.
Edip, münafıklık yolunu seçmeyip doğrudan küfür yolunu seçti. Doğrudan küfür yolunu seçmeseydi belki hala aramızda olacak çok Müslüman ağzı açık onu dinleyecekti. Bugün dahi Edibi’n gittiği yollarda dolaşan, onun kullandığı akıl ve mantığı kullanan, ve bu mantıkla Edib’in söylediklerinin bazılarını söyleyenler vardır. Onlar gittikleri yol ve mantıkta samimi oldukları an kapılanacakları yer bir yalancı peygamber olacaktır. Bunun için Ehli Sünnet yolunun büyük mezhep imamlarından birine bağlanmayanların, bugün olmasa bile yarın gideceği yer Edib’in yanıdır. Ya da başka bir bataklıktır. Bundan kurtuluş ancak Ehli Sünnet yolu büyüklerinin eteğine yapışmak, bu alimlerin ayağının tozu olmaktır.
AYLIK TARAF DERGİSİ - SAYI: 5 - 1 TEMMUZ 1991
Gözden geçirilme tarihi: Mayıs 2014
Gözden geçirilme tarihi: Mayıs 2014