BD-İBDA tarihi, 1919 yılında Esseyyid Abdülhakim Arvasî Hazretlerinin Anadoludaki mücadeleye destek verişiyle başlar ve bugüne kadar sürer. Çünkü, “gayesine ermemiş savaş bitmemiştir” denilerek, işgalcilerin giderken bıraktığı yerli işgalciye (laik-kemalist TC’ye) karşı aynı mücadele tam kurtuluşa erinceye kadar sürdürülmektedir.
Tanzimat... Meşrutiyet... Ve Cumhuriyet rejimi...
“Batı dünyası, muradına ermiştir... Osmanlı İmparatorluğu’ndan başlayarak bizi çürütmek, İslâmî ruh nescinden ayırmak ve çökertmek muradı...”
Milli benlikten uzaklaştırıcı sahte ve köksüz devrimler batının desteğiyle Anadolu’da uygulanmakta...
Birçok maddî katliamın yanında en büyük kültürel katliam 1928 Harf İnkilâbı...
İste bu sahte devrimlere karşı gerçek bir devrim ve gerçek bir kurtuluş için BD-İBDA dünya görüşü...
1943 lerde Büyük Doğu’larla İslâmcı mücadeleyi sistem çapında başlatır Necip Fazıl... Şeyh Said ayaklanmasıyla, Said-i Nursi, Süleyman Efendi ve diğer direnişçilerle isyan ruhu diri tutulur. Fakat İslâmcı mücadeleyi sisteme kavuşturan ve temellerini atan Necip Fazıl’dır. Yıkacağının yerine ne koyacağını göstererek, ideoloji planında cemiyet örgüleştirerek... Aksi takdirde yeni bir devrim ve kurtuluş olamaz...
“İslâma muhatap anlayış” davasının insan ve toplum meselelerinin halli halinde sistem örgüsü, BD-İBDA budur... İstiklâl savaşını gayesine ulaştıracak ve mânâlı kılacak olan hareket, BÜYÜKDOĞU-İBDA çizgisidir!..
 
İBDA Anayol
Şu hususun altını özellikle çizelim:
İBDA ve İBDA’dan farkı... İBDA ve İBDA-C farkı... İBDA, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu olup, İBDA-C (Cepheleri) Kumandanın dışında, hata ve sevabı kendine ait, legal, yada illegal faaliyetlerdir... İBDA-C, İBDA Cepheleri demek olup herhangi bir cepheyi de kastetmez, zümre adıdır, legal de olabilir, illegal de olabilir, birbirinden bağımsız cephelerdir... İBDA-C(Cephesi-Cepheleri)... İBDA orjinli ve dünyada da ilk sayılabilecek cepheleşme modeli, her fikir bağlısının kendinden zuhurunu ve kendi usulünce mücadelesini ortaya koyuş şeklidir.
İBDA anayol olup, İBDA Mimarının kendidir... 1975-1978 GÖLGE I. II. Dönem... 1979 Akıncı Güç... Huruç Dergisi... İKP... Raporlarda Necip Fazıl ve Yeni Dostları... Gönüldaş Yayınları... İBDA Yayınları... İmza Günleri... Körfez Savaşını protesto gösterisi... I. İBDA Operasyonu... Kumandanın mahkemeleri... Adıbelli... Metris isyanları... Kartal direnişi... Bolu F Tipi Direnişi...
Bu yazımız da, zaman zaman çevreden merkeze gidip geleceğiz, ama unutulmasın, biz çevreyiz, çevreden bakan gözüz. Anlayış seviyemizce ve çapımızca yansıtıyoruz çevre ve merkezi. Tarih olarak da ileri geri gideceğiz; zaten ruhlarda zaman birdir...
 
Üstad Çağırıyor
1979 Yılı Akıncı Güç patlaması: Necip Fazıl’ın Akıncı Güç’ü bağrına basışı, “Müjdelerin Müjdesi” diye karşılaması ve “Işık” yazısını Akıncı Güç’e göndermesi ve daha sonra “İdeolajya Örgüsü”ne ek olarak “İslâmı Yenilemek” yazısını Akıncı Güç kadrosuna ithafı...
Kumandanı Üstad çağırıyor. Kumandanla beraber Üstadın karşısında halkalanışımız. Tıpkı 2007 21 Haziranında DGM önünde Kumandan’ın etrafında halkalanan İBDA gençliği gibi, tıpkı Metriste Kumandan’ın etrafında siper olan İBDA gençliği gibi, tıpkı Sorgun’da pislik mekanlarını ateşe veren gönüldaşlar gibi; devam ediyoruz, tıpkı Fatih Camii’nin avlusunda şehid düşen Metin Yüksel gibi, şehid Cahid Ayaz, şehid Sancar Kartal, şehid Hasan Meriçler gibi... Ruhlarda zaman bir akar demiştik...
 
Büyük Doğu’yu
İBDA’dan tanımak...
Üstadı Kumandan vesilesiyle tanıyoruz, daha önce ne kadar satıhtan tanımışız, Üstad’ı Kumandan dan öğreniyoruz... Ve Kumandan bize işaret ediyor, Üstadın etrafına sokulup sonra ona ihanet eden “puşt” Ergün’ü göz hapsine alıyoruz. Bu arada bir parantez açayım! Bu puşt (Ergün Göze), Yüksek İslâmdaki boykotlardan dolayı, bizim eylemci çizgimizin aleyhinde yazılar yazıyor ve Üstada ispiyon yapıyor; “silahlı” diye. Fakat bu şikayetten Üstad hoşlanıyor ve bize bunu aktararak kendi “silahlı” halleri hakkında anılar anlatıyor, bizlere yollar tavsiye ediyor. Birgün Büyük Doğu yayınlarında arkadaşlarla otururken aramıza gelip sohbet ediyor, “suç ve teknik” diye bir kitaptan ve illegal işlerden bahsediyor... Ergün puştu daha sonra, Tercüman gazetesinin Ramazan sayfasından Üstadı çıkarmaya kalkıyor ve zılgıtı yiyor Üstad tarafından. Benim hakkımda “ecnebi bir militan” yakıştırmasıyla Üstadı ispiyonu da var. Yani Müslüman eylem yapmaz, yapsa komünistler yapar mânâsında bir yakıştırma...
Kırmızı siyah çizgileri olan deri kapaklı küçük not defterime bakıyorum... 16 Haziran 1979, Üstadın yemek daveti. Akıncı Güç kadrosuna, 8 kişi idik. Allah Kumandanı mahcup etmesin duası ile Kumandanın etrafındayız.
Üstad MSP’ye müthiş yükleniyor. Ben hâlâ Üstadı anlamadığım ve biraz da MSP’li olduğum için ağırıma gidiyor, bazı arkadaşların da öyle.
Üstad o gece Akif İnan için, “homongolos”, Cahid Zarifoğlu için, “fantazist”, Rasim Özdenören için, “şahsına münhasır” dedi...
O geceden hatırladığım ve gözlerimin önünden gitmeyen, Üstadımızın o yaşına rağmen davamızın iç ve dış düşmanlarına karşı kükreyişi idi. Ve 1979’ Haziranından 2007 Haziran’ına, Kumandanın DGM deki aslan kükreyişini andıran ve fotoğraflara yansıyan haline gidiyoruz... Üstad’dan geçen celal sıfatıyla ondan aldığı emaneti Kumandan’ın koruma gayreti... Ve, Kumandanı yalnız bırakmamak için, yurdun dörtbir yanından gelip DGM önünde toplanan İBDA gençliğinin aslanlar gibi haykırışı...
 
Erenköy’de Üstad İmam
Erenköy’deki köşkteyiz... Akşam namazını cemaatle kıldık bahçede... Üstad imamlık yaptı... Secdeden kalkarken biraz zorlanıyordu ama hadiselere pençesini geçirici o her zaman genç diyalektiği ve iman öfkesi 75’ine merdiven dayamış olmasına rağmen dipdiri. Her zaman “genç” Üstadımızın yolundan yürürsek ancak her dem biz de “genç” kalabiliriz.
Üstad, Akıncı Güç zuhuruna kadar ki halini “evimin kapısını kapatıp cemiyete kapanmak durumundaydım” diye izah eder ve Akıncı Güç Üstada “Müjdelerin Müjdesi” olur. Üstad bizi ilk defa görmesine rağmen ruh yakınlığının verdiği yakınlıkla hemen kabul eder ve mevzuya girer.
Üstadın yanında Büyük Doğucu 4 genç vardı, ama sonra ne oldular bilmiyorum. Üstad gerekli işaretleri göstermişti, zaten orada onlar da şahittiler... Üstad sevdalılarının toplanacağı sancağı İBDA her dem burcunda dalgalandırıyor.
Huzura
Takım Elbise ile Çıktık
Akşam yemeğini bahçede yedik ve bahçede oturduk.
Kumandanın talimatı üzerine takım elbiseli idik, köşk’e gelmeden Erenköy tren istasyonunda buluştuk. Ben dolmuşla geldiğimden alt yoldan tren istasyonuna epey yürüdüm. Kravatlı, takım elbiseli olunca da (hava da sıcak) biraz terledim.
Gece ayrılışta Suat Abi’nin Erenköy’deki evine uğrayıp biraz oturduk. Erenköy’den geçen son trenle Haydarpaşa, oradan yürüyerek Kadıköy. Üsküdar. Beylerbeyi...
Ayrılırken Kumandanın dua isteğini hatırlıyorum; Büyük İslâm İnkılâbını gediğine koymanın ve Üstad’la ilk buluşmanın üzerine dua istiyordu... Eşim hamile idi ve hamilenin duasının makbul olmasını düşünerek ondan da istedim. Allah dualarımızı kabul etsin, Kumandanımızı mahcup etmesin. Amin.
Gece eve geç gelmiştim, ertesi gün Yüksek İslâm Enstitüsü’nde fıkıh imtihanı vardı, geç vakte kadar çalıştım, fakat imtihana kalkamadım.
Kumandan Büyük Doğu bayrağını aldı yürüyor! Geride kaldım hased duygularıyla yan bakanlara, Büyük Doğu’nun yerine geçmeye kalkan fırsatçılara, Üstadı övgü ve güzellemelerle mezarına uğurlamak isteyen hainlere ve ölü ağlayıcılarına rağmen, BÜYÜKDOĞU bayrağını meydan yerine diken İBDA var!.. Üstadın şu noktalamasındaki  gibi:
“Ne put adam, ne ham yobaz, ne bozkurt;
 Yeni nizam, yeni insan, yeni yurt...”              
 
Baran Dergisi 27. Sayı
12 Temmuz 2007