Hürriyet Gazetesi’nin pazar ekinde çok az yer tutan bir haber.Bu haber tüylerimizi ürpertirken, bir anda kalbimize batı düşünce ve yaşayış tarzının insanlığı hangi noktalara getirdiğini ihtar etmektedir.Önce dilerseniz haberin tamamını yazalım:
 
“10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü öncesinde Fransa’dan gelen bir haber, yaşlanan toplumları ilgilendiren korkunç bir gerçeği ortaya koyuyor: Fransa’da her yıl (65 yaş üstü) 3 bin yaşlı,yalnızlık ve çaresizlikten ölümü seçiyor.Bu rakam Fransa’da meydana gelen intihar vakalarının yüzde 28’ini oluşturuyor.Uzmanlara göre 66 milyon nüfuslu ülkede en az 1,5 milyon yaşlı insan yalnızlık çekiyor.”
 
Haberde dikkatimizi çeken ilk husus, adamların“İntiharı önleme günü” diye bir gün ihdas etmeleri.Zaten Batı düşünce ve yaşayış tarzının hâkim olduğu yerlerde bol bol “günler” kutlanır.Güya o günleri kutlamakla ne kadar hassas ve o mevzularla ne kadar ilgili olduklarını gösterme gayreti içerisindedirler.Sevgililer gününü kutlarlar,oysa en çok boşanmanın olduğu, hemen hemen aile kavramının kalmadığı yer kendi muhitleridir.Sevgili dedikleri varlıkları sümüklü bir mendil gibi yere atıp nerdeyse günlük sevgili değiştiren ve sevgi kelimesinin içini boşaltanlar kendileridir.Sevgili uğrunda fedakârlık yapılması ve sabır gösterilmesi gereken bir varlık değil midir? Sevgili hayat denen dehlizde iyi ve kötü günlerde yanında bulunulması gereken, insan yüreğine ebedi yaşam arzusu veren dünyanın en güzel varlığı değil midir? Ne çabuk atıp ne çabuk değiştiriyorsun? O zaman sen ne diye gün kutlayıp duruyorsun? Bu günleri kapitalist sistemin tüketimi artırıcı bir unsuru saymıyorsun? Bu günleri kutlamayanlara da aşağılık bir gözle bakarak alaycı bir tavır sergiliyorsun? Ne olacak?Batının her şeyi iliklerine kadar işlemiş; ne kadar onlara benzesen kendini uygar sayıyorsun.Bunun dışındaki tüm insanlığa böcek gözüyle bakıyorsun,Anneler günü ilan edilmiş, bir iki hediye ile bir demet çiçek.Oh!Mağazalar sevinsin, çiçekçiler göbek atsın. Ne kadar güzel bir insansın.Pantolonun ütülü, kravatın uyumu dört dörtlük.Ne demişler büyükler: ‘Halkın aklı gözündedir’.İnsanları avladın.Şu dışına verdiğin ehemmiyeti içine de verebiliyor musun?Olduğun gibi görünüp göründüğün gibi olabilme faziletini yaşatabiliyor musun?Zenginin yanında izzetli, fakirin yanın da ise zilletli durup alçakgönüllülüğünün hakikatini şahsında tezahür ettirebiliyor musun?Yoksa tıpkı gücünden korktuğun Amerika gibi bombalarla demokrasi getirirken,bütün insanlığı iliklerine kadar sömürürken,İslâm ülkelerinin topraklarında binlerce insanı öldürürken, buzullarda mahsur kalmış bir balinayı kurtarma çabalarını medyadan bütün insanlığın gözüne sokarak “ne kadar ciciyiz değil mi?” diye aklımızla mı oynuyorsun? Nasıl da gözlerin yaşarıyor.Amerikalı aktris(AncelinaColi) çadırlarda kalan mültecileri ziyaret ederken ne kadar hassas değil mi?Tıpkı Amerikan rüyası gibi düşlerini süsleyen bu kadın binlerce kilometreden gelmiş basın eşliğinde senin geri kalmış doğulu insanlarının dertleriyle boğuşup duruyor.Keşke bende evi yıkılmış, yurdunu terk etmiş bir mülteci olsam da bu güzel kadın beni de evlatlarından biri yapsa diye hayal mi kuruyorsun? Peki, bütün hayalleri yıkılmış,  bütün dünyaları alt üst olmuş diğer çocuklar ne olacak söyler misin? Oysa bu kadının mültecilerin niçin bu duruma düştüklerine dair hiçbir sözüne tanık olduk mu?Bu insanın kanını donduran sorunun bitirilmesine dair gerçekçi bir tesbitine rastladık mı? Bu insanlık dramının müsebbiplerinin kimler olduklarını gösterecek bir şekilde gözlerimize ayna tuttuğunu gördük mü? Evet, ne diyorduk; Anneler günü kutluyoruz, onlar sağlıklıyken bir iki hediye, bir iki çiçek.Peki sonra muhtaç duruma düştüklerinde evlerimize alıp öf demeden bakabiliyor muyuz?.Nerdee!.. Huzurevlerimiz annelerle, babalarla dolu.Huzurevine at, onlardan kurtul.Senin için titreyen, senin için gecesini gündüzünü harcayan baş tacı etmen gereken‘cennet anaların ayakları altındadır’ PeygamberSözü’nün muhatabı olmuş varlıklara hazcı dünyandan feragat edip insanlık sergileyebiliyor muyuz?Bırak dostum, ne gerek var? Sen yeni bir model araba çıkmış onu al. Taksit taksit beş yıl, on yıl, ömrün yettiği kadar onu öde.Yeni bir telefon piyasada; eskisini at, onu al. Sonra karizman sarsılmasın.Akabinde bütün dünyan alt üst olur.Mutlu bir şekilde nefes alıp veremezsin.Popona yapıştır, kulağına daya, onla yaşayıp dur. “Tivitır”ı aç, kimler ne demiş, ona bak.Haydi, ne durursun, sen de kendini boşalt.Fikri bir “mastürbasyon”dan ne çıkar? Küfür et, mücahitlik tasla. Yüz yüze gelince söylemekten kaçınacağın cümleleri kolayca sarfet.Münafık olduğunun farkına varmadan münafıklar gibi iki yüzlü gözük.Paranı biriktir, deniz kenarında bir tatil beldesine gitmenin hayalini daha tatilden gelir gelmez kur.Yaşarsan, bir de üstüne parayı da biriktirirsen,kı.ını güneşe döndür dur.Ne kadar yandıysan o kadar iyi tatil yapmışsındır.Güneşin tadını o kadar almışsındır. Yan yanabildiğin kadar, benden söylemesi.Yan yanabildiğin kadar tatile gitmiş desinler.Denizi görmüş desinler.Ne kadar yandıysan o kadar gün geçirmişsin.O kadar fazla para harcamışsın.Parayı ne kadar fazla harcamışsan, o kadar adamsın.O kadar kendini göstermişsin.Şehre tatilden geldiğinde yandığını gösteremezsen yandın. Eğlenemedin,parayı harcayamadın; eyvah yandın ki yandın.Karını başka kadınlar alaya alırlar. Karın seni adam yerine koymaz. Eşek gibi çalışman gereken,bütün varlığını adaman gereken o naif varlığı rezil etmek olur mu hiç?İşini bırak, daha paralı bir işe gir; daha çok kazan.AVM’den çıkarken market arabasını doldurarak çık.Yandaki göbekli adam arabasını doldurmuşken karını çocuklarını üzme.Evet modern aile olduk, küçük aile olduk olalı büyük aile “tukaka”. Anlayacağınız küçüldükçe küçülüyoruz.Oysa ‘Ben dağa taşa sığmam kulumun kalbine sığarım’ diyen yüceler yücesi Rabbimizi muhatabı şerefli mahlûk biz değil mi idik? Anne-baba ve çocuklardan oluşan gruba modern aile diyoruz.Bize hayat bilgisi kitaplarında her yıl bunu anlatırlar.İdealleştirilen modern hayat tarzı budur.Bu yaşam tarzın olmalı, bununla iktifa etmelisin.Verilen sınırları zorlamamalısın.Amerikalı Japon asıllı Fukuyamane diyordu: Komünist bloğun çökmesiyle insanlık ulaşması gereken yere geldi.Bunun ötesi yok: Amerikan-Avrupa dünyasının yaşam tarzı.Kendine başka yön arama, yoksa bombalarla yönünü değiştirirler.Yaşasın evrensel değerler.Hani Tanzimatçı ahmakların da dilinde olan hürriyet ve eşitlik.Bu yılan kavramları dillerimize dolayanlar, bütün dünyayı kana bulayıp sömürenler. Bütün insanlığın yalnızlık ve güvensizliğe itenler var ya, çevreci gözüküp sahillere denizleri kirleterek ölmüş balıkları vurduranlardır.İnsanlığı kendi uygarlık anlayışlarında olduğu iddiasında olanlar, sahilleri, vicdanlarını körleterek Suriyeli evsiz kalmış çocukların cansız bedenleriyle dolduranlardır.Yaşasın Amerika, yaşasın kucağında bebekle poz veren zaman zaman onlarla dans eden Obama.Evet, yaşlı olmak, evrensel değerlerin dünyasında suç oluyor.Sarışın bomba Ajda gibi ameliyattan ameliyata girip yaşlılığı yenseler olmaz mıydı? Yaşlı olmayacaksın, güçsüz kalmayacaksın, üretecek ve bilhassa tüketeceksin.Üretmiyor ve tüketmiyorsan sen insan değilsin. Sen bir asalaksın.Bizim dünyamızda yaşlılara yer yok.Bizim dünyamız güçlülerinhakim olması gereken bir dünya.Güçlü olan ayakta kalır; yalnız güçlü olanlar olursa, toplum dinamik kalır.Evet, bütün bunlar “matriks”; bize yalanın, bize sahtenin hakikat gibi gösterildiği bir dünya. Gözlerimizden perdeyi kaldıralım.Kırmızı renkli hapı yutalım.Bu hap ne mi? Büyük Doğu-İbda dünya görüşü… Ehl-i Sünnet hakikatinin yaşadığımız süreçte zaman ve mekânı donatacak pürüzsüz dünya görüşü.İnsanlığı çocukluktan yaşlılığa kadar kuşatan, hepsinin yüreklerine yaşama arzusu ve ebediyet ışığı veren bir düzen tasavvuru.Dedeyle torunu buluşturan, onların kalplerini birbirleriyle tutuşturan bir anlayış.Küçük hesapları atan, büyük hesaplarla insanlığın rotasını çizen görüş.Yaşlı evladının yanında olmalı, torunun elinden tutarak camiye gitmeli.Dede ve torunun yüreğini Allah ve Resul ölçüleri doldurmalı.Torun dedenin tecrübesi ve öyküleriyle donanmalı.Sonunda kendisinin de dedesi gibi ölümlü bir varlık olacağını hatırlamalı.Ölümü hatırlamalı ki insan olsun kibirlenmelisin.Hüzünlensin ki, hüzünlendiği kadar kalbi de yeşersin.İyi olmanın paylaşmanın tadına varsın.Dede torunuyla olsun ki, yeniden çocuklaşsın. Çocuk ki, herkesi kendi makamına indirir. Günahsız bir dünyada gezdirir ve yalnızlığa ilaç gibi gelir. Dede-torun ilişkisi dedeye yetiştiricilik rolü verir ki, dedeye hayatta ölüme ne kadar yakın olsa da varlık şevki verir. Hiç ölmeyecek gibi dünya, hemen ölecek gibi ahiret için çalışmaya devam eder.
Allah’ın selamı üzerinize olsun
Baran Dergisi 453. Sayı