25 yıldır Kutlu Doğum Haftası kutlanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere birçok dernek, cemaat, belediye teşkilatı bu kutlamalara vesile oluyor. Uygulamanın ilk başladığı zamanlara göre toplumun birçok katmanına yayılan bu kutlamalar ile peygamberimizin değişik yönleri ele alınıyor. İnsanlarımızda peygamber sevgisi uyandırılmaya çalışılıyor. Kutlamalar resmi planda okullara kadar yayılmış bir biçimde sürüyor. Okullarımızda nasıl İlköğretim Haftası, Cumhuriyet Bayramı vb. etkinlikleri oluyorsa aynı minvalde öğrencilerin gönülden katıldığı Kutlu Doğum Haftası kutlamaları da yapılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca il ve ilçeler bazındaki faaliyetlere mülki amirlerin de katılması, oradaki bütün kurumların da aynı mekânda hazır olmasına vesile oluyor. Dış planda böylesi müsbet görüntüler varken, bu arada Müslüman kardeşlerimizle bazı endişelerimi paylaşma gereği duyuyorum. Her şeyden önce dernek ve cemaat mensubu kardeşlerimiz, bu kutlamaları yaparken bence şöyle bir anlayışla hareket etmeliler: Yapacağımız faaliyet Fahri Kâinat Efendimize yakışır olmalı. Gaye insan-ufuk peygamberin hakikatini layıkıyla ortaya sermeli. Diğer dernek ve cemaatler bu faaliyeti yaparken biz de boş durmayalım deyip içi boş, gel geç cinsinden bir anlayışla hareket etmemeliyiz. Yoksa faaliyetlerimize gelen insanları ruhen tatmin edememiş, büyük bir cinayet işlemiş oluruz. Nitekim de oluyoruz. Ulvî his ve düşüncelerin uyandırılması gereken ortamlarda, uygun olmayan müzikli etkinliklerin bulunması çoğu zaman hiç de hoş görüntü vermemekte.
DİYANETİN YANLIŞ ANLAYIŞI
Kutlu Doğum Haftalarında Diyanet, konumu itibariyle hep modern dünyanın hayat felsefesiyle uygun düşen, örtüşen konuları ele almakta. Birlikte yaşama, hoş görü, sevgi, ötekileştirmeme. Sanki modern dünya kendi ekseninde yeni düzen kurma, yeni bir dünya vatandaşı oluşturma niyetindeyse, bizi bu hedefe katılmaya ve katkıda bulunmaya hazırlıyor. Diyanet de buna müthiş bir katkıda bulunuyor. Biz Müslümanlar, sizin zannettiğiniz gibi kaka çocuklar değiliz, çok uyumlu, güzel insanlarız demeye getiriyor. Oysa İslâm’ın medeniyet tasavvuru neyse onu ortaya sermeli ve modern dünyanın açmazlarını ortaya sererek mutlak fikre nisbetle çözüm tekliflerini gönülleri fethedecek şekilde anlatmalı. Ama nerde? Ara ki bulasın. Hep savunmada. Kompleksli ve suçluluk psikolojisi içinde. Böylesi sakat anlayış terk edilmeli ve modern dünyaya şöyle seslenilmeli: “Çıkarlarınız doğrultusunda çalışarak, gayri insanî hareket ederek bütün dünyayı kana buladınız, her yerdeki açlık ve sefaletin müsebbibi sizsiniz. Sizin medeniyet anlayışınız sakat. Yıkım, kan ve gözyaşı getiren bir medeniyet… Bizlere hoşgörü, birlikte yaşama, ötekileştirmeme gibi kavramları dayatmayın. Bu kavramların sizde bir karşılığı var mı, önce siz bunu şahsınızda sorgulayın” denmeli. Biz Müslümanların tarihte birlikte yaşama diye bir problemleri olmamıştır. İçimizdeki gayrı Müslimlerin bütün hukukunu korumuş ve onları kollamışız. Başkalarının zulmüne uğrayan Yahudi ve Hristiyanlar bile kaçıp bize sığınmışlardır.
PEYGAMBER SADECE SEVGİ FİGÜRÜ DEĞİL
Herkes mizaç hususiyetine münasip Allah Resulü’nün bir yönünü ele alıp anlatabilir; tabii başka özelliklerinin de olduğunu hissettirerek. Doğru olan budur. Ancak çoğu zaman bu yapılmamaktadır. Allah Resulü’nün bir hususiyeti anlatılırken, diğer hususiyetleri perdelenmek istenmektedir. Kendi anlayışlarından başka bir anlayış  olamayacağı gibi bir intiba verilmektedir. Muradımıza uygun 12 Nisan 2015 Pazar Yeni Şafak Gazetesi’nden bir haber: “Meridyen Derneği’nin düzenlediği ‘Türkiye’de Tüm Yönleriyle Siyer Çalışmaları’ programına katılan Amerikalı akademisyen Jonathan Brown, Batıdaki Hz. Peygamber algısı üzerine Yeni Şafak’a açıklamalarda bulundu. Batı’da yaygın olan İslamofobinin Peygamberimize olan tepkiyi artırdığını söyleyen Brown, BU ALGININ SEBEBİNİN SİYASÎ DEĞİL, PEYGAMBERİMİZİN YAŞAM ŞEKLİ olduğunu anlattı. Brown, Batı’nın Hz. Muhammed’in hayatını doğru algılayamadığını belirterek ‘BU ALGININ DEĞİŞMESİ İÇİN HZ. PEYGAMBER’İN HAYATINDAN BAHSETMENİN BİR ANLAMI YOK. BUNUN İÇİN BATININ AHLAK ALGISININ DEĞİŞMESİ GEREKİYOR’ dedi. BATI’DA İSLÂM’A KARŞI OLAN ÖN YARGIYI KIRMAK İÇİN HZ. PEYGAMBER’İ SADECE SEVGİ ÜZERİNDEN ANLATTIKLARINI VE BUNUN DOĞRU OLMADIĞINI savunan Brown, ‘HZ.MUHAMMED SADECE SEVGİYLE İFADE EDİLECEK BİR FİGÜR DEĞİL. O AYNI ZAMANDA HAKİM, DEVLET BAŞKANI VE BİR ORDU KOMUTANI. AMERİKALILAR BİR DİNÎ FİGÜRÜN ORDUYU YÖNETİP DEVLET BAŞKANI OLMASINI ANLAYAMIYORLAR VE BU ONLARIN KAFASINI KARIŞTIRIYOR. KABUL EDEMİYORLAR’ diye konuştu.
Batı’nın Hz. Peygamberi kabul edememesinin altında birçok sebep olduğunu aktaran Brown, bu kötü algının Peygamber Efendimiz’in şahsî hayatıyla ilgili olmadığını aktardı: Bu, İslâm ve Müslümanların dünyadaki algılanışı ile ilgili. Batı, Müslümanları şiddet yanlısı olarak görüyor. Bu yüzden Filistinli bir vatandaş öldürüldüğünde sesleri çıkmıyor ama beyaz bir insan öldüğünde dünya ayaklanıyor. İslamofobi, Hz. Peygamber’in yanlış anlaşılmasına sebep oluyor ve olan tepkiyi artırıyor.”
Amerikalı akademisyenin sözleri, diyanet elemanlarına, Cemal Nur Sargut gibi nice şirinlik taslayan zevatlara sanırım yeter de artar.
Yazımıza, topyekûn zaman ve mekânın Peygamberi, kelam ve mana toplayıcısı Gaye İnsan’ın Cami’üs Sağir’den nasibimize düşen, gönlümüze cila, gözümüze nur olan hadisleriyle son verelim
 
HADİSLERDEN SÜZMELER-1
1) Kişi malı, hanımı ve çocuğu ile imtihan edilir,
2) Şeytanın süsleri ve tuzakları vardır. Süs ve tuzaklardan bir kısmı şunlardır: Allah’ın verdiği nimetlerle şımarmak, Allah’ın ihsan ettiği şeylerle övünmek, Allah’ın kullarına karşı büyüklük taslamak, Allah’ın rızasını bırakıp gayr-i meşru isteklerine uymak.
3) Her ümmetin bir imtihan vesilesi vardır. Bu ümmetin imtihanı mal iledir.
4) Her dinin ahlâkî özelliği vardır. Benim ümmetimin ahlâkî özelliği hayâdır.
5) Her şeyin bir hakikati vardır. Kul, başına gelen bir şeyin mutlaka geleceğine, gelmeyen şeyin de gelmesine imkân olmadığını bilmedikçe imanın hakikatine erişemez.
6) Bazı sözler sihir gibidir. Bazı ilimler cehalettir. Bazı şiirler de hikmettir. Bazı sözler de dinleyene bir yüktür.
7) İnsanların öyleleri vardır ki, Allah’ı hatırlamanın anahtarıdır. Onlar görüldükleri anda Allah hatırlanır.
8) Eski peygamberlerin sözlerinden insanlara ulaşan sözlerden biri de şudur: ‘Utanmadıktan sonra dilediğini yap.’
9) Siz mallarınız ile bütün insanları mutlu edemezsiniz. Öyle ise güler yüzlülüğünüzle ve güzel huyunuzla onları memnun edin.
10) Ümit, ümmetime Allah’ın bir rahmetidir. Eğer ümit olmasaydı hiçbir anne çocuğunu emzirmez; hiçbir ağaç diken de olmazdı.
11) İtaat meşru dairede olur.
12) Allah, insanoğluna ancak korktuğu kimseleri musallat eder. Eğer insanoğlu Allah’tan başkasından korkmazsa hiç kimseyi ona musallat etmez. İnsanoğlu, ümit bağladığı kimseye havale edilir. Allah’tan başkasına ümit bağlamazsa, Allah da işini kendi üzerine alır, başkasına havale etmez.
13) Allah bu ümmete ancak zayıfların duaları, namazları ve ihlâsları sayesinde yardım ediyor.
14) Şüphesiz Allah kendisinden bir şey istemeyene gazap eder.
15)Ben senin kalbinin yumuşak olmasını istiyorum. Öyle ise yoksula yedir ve yetimin başını okşa.
16) Ben dünyaya dostlarım için acı, bulanık, dar ve sıkıntılı olmasını vahyettim. Ta ki, bana kavuşmayı özlesinler. Ben dünyayı dostlarım için bir zindan, düşmanlarım için de bir cennet olarak yarattım.
17) İnsanlara layık oldukları değeri veriniz.
18) İster zalim, ister mazlum olsun din kardeşine yardım et. ‘Mazlumken tamam da, zalimken ona nasıl yardım edeyim?’diye soruldu. Resûlullah şöyle cevap verdi: Onun zulmüne engel olarak olursun. İşte böyle yapman, kendisine yardım etmektir.
19) Nimet konusunda kendinizden aşağıda olana bakınız, yukarıda olana bakmayınız. Böyle yapmanız Allah’ın üzerinizdeki nimetleri küçümsememeniz açısından daha uygundur.
20) Allah yolunda ver. Verirken ince hesaplama. Yoksa Allah da sana inceden inceye hesaplayarak verir. İhtiyaç fazlası malı esirgeme. Yoksa Allah da senden esirger.
21) Zalimler ve yardakçıları cehennemdedirler.
22) İmanın en sağlam kulpu, Allah yolunda karşılıklı dostluk kurmak, Allah yolunda düşmanlık beslemek, Allah için sevmek, aziz ve celil olan Allah için kin beslemektir.
23) Cehennemlikler katı kalpli, cimri ve kibirlenen kimselerdir. Cennetlikler ise güçsüzler ve elinden gelen mücadeleyi gösterdikten sonra yenik düşüp ezilen kimselerdir.
24) Kâfirden de olsa mazlumun bedduasından sakının. Çünkü onun aziz ve celil olan Allah’a ulaşmasına engel olacak hiçbir perde yoktur.
25) Dikkat edin! Dünyadayken lezzetli yemek yiyen ve süslü elbise giyen nice kimseler vardır ki, kıyamet günü aç ve çıplaktırlar. Dünyada nice karnı aç ve çıplak kimseler vardır ki, ahirette lezzetler ve güzel elbiseler içerisindedirler.
26) Ey ümmet! Ben sizin bazı şeyleri bilmemenizden korkmuyorum. Fakat bildiklerinizle ne derece amel ettiğinize bakın.
27) Bir kimseye Allah bir ilim verir de o da onu gizlerse, Allah kıyamet günü ona ateşten bir gem vurur.
28) Birisi bir adamı aralarında ondan daha liyakatlisi bulunduğunu bile bile on kişiye idareci yapsa, Allah’a, Resulüne ve İslâm topluluğuna hıyanet etmiş olur.
29) Rızkı kazanmada ve ihtiyaçlarınızı karşılamada sabahın erken saatlerini tercih ediniz. Çünkü sabahın erken saatlerinde bereket ve başarı vardır.
30) Ağız tadını kaçıran ihtiyarlık, ani ölüm, ibadetten alıkoyan hastalık ve unutturan erteleme gelmeden önce salih amellerde acele ediniz.
31) İki çeşit günah vardır ki, cezaları ahirete bırakılmadan dünyada verilir: Zulüm ve ana babaya isyan.
32) Emniyet ve afiyette olmak, birçok insanın değerini bilemeyip aldandıkları iki nimettir.
33) Güvenilir olmak rızkı çeker. Hıyanet de fakirliği çeker,
34) İktisat geçimin yarısıdır. Güzel ahlâk da dini yarısı...
35) Ben rahmet ve savaş peygamberi olarak gönderildim. Tüccar ve çiftçi olarak gönderilmedim. Dikkat ediniz, dinine karşı duyarlı olanlar hariç, ümmetin en şerlileri tüccarlar ve çiftçilerdir.
36) Cömerdin kusurunun, âlimin hatasının ve adil idarecinin sertliğe kaçmasının üzerinde fazla durmayın. Çünkü Allah bunların her ayağı kaydığında ellerinden tutar, kaldırır.
37) Mütevazı olunuz. Fakirlerle oturup kalkınız ki, Allah’ın rahmetine mazhar olunuz ve kibirden kurtulunuz.
38) Sahabelerimin ileride hataları olacaktır. Allah benimle olan beraberlikleri sebebiyle bunu affedecektir.
39) Kimsenin görmediği yerde de açıkta yaptığın salih amelin aynısını yapman iyiliğin eksiksiz oluşuna delildir.
40) Her şeyi tefekkür edin. Fakat Allah’ın Zatını “acaba nasıldır?” diye düşünmeyin. Çünkü Yedinci Kat Sema’dan Kürsi’ye kadar nurdan yedi bin perde vardır. O, bunun da ötesindedir.  
Baran Dergisi 432. Sayı