İBDA ve 28 ŞUBAT
1Şubat 1991 tarihi, Körfez Savaşı sebebiyle ABD’yi protesto gösterilerinin ardından bir ayaklanmaya kalkılacağı şüphesiyle İBDA Mimarı Salih MİRZABEYOĞLU ve 24 gönüldaşın gözaltına alındığı tarih…
28 Şubat 1997 tarihi ise, Necip FAZIL’ın başlattığı sistemli İslâmcı mücadelenin Salih MİRZABEYOĞLU eliyle her sahada yürütülmesi ile yükselen İslâmcı dalganın önünü kesmek için Refah-Yol Hükümetine dikte edilen kararların yani postmodern darbenin tarihi.
Bilindiği üzere 28 Şubat sürecinde iken, 29 Aralık 1998 tarihinde Sayın Salih MİRZABEYOĞLU gözaltına alınıp, skandallarla dolu bir yargılama neticesi 2 Nisan 2001 tarihinde idama mahkûm edilmişti. Kemalist zorbalara direnmenin ve İslâm’ı sokağa hâkim kılmanın remz şahsiyeti olarak görüldüğü için İBDA Mimarı Salih MİRZABEYOĞLU delilsiz ve şahitsiz idama mahkûm edilmiş ve büyük sermayenin cariyesi medya tarafından da bu karar alkışlanmıştı.
İslamcı mücadelenin esasında bir bütünlük arz etmesine nazaran ve Şubat ayı tevafukuna binâen şunları da işaretleyelim. 4 Şubat 1926’da yine bir hukuk skandalı olarak ve kanun geriye yürütülerek idam edilen İskipli Atıf Hoca’yı hatırlıyoruz. Yine 4 Şubat 1931’de Menemen provakasyonu bahane edilerek 80 küsûr yaşında tutuklanan Erbilli Şeyh Esad Efendi, Kemalist rejim tarafından hastanede iğne vurularak katledilmişti.
Şubat ayı denince 23 Şubat 1979’da Fatih Camii çıkışında düzenin kuyrukçuları tarafından şehid edilen Akıncı Güç (İBDA) kadro ve mizacındaki Metin YÜKSEL’i de hatırlayalım. Yine 27 Şubat 1995’de Ankara’da Atatürkçü Düşünce Derneğine bomba koyarken şehid düşen İBDA-C militanı Cahid AYAZ’ı ve 1995 Şubat ayında İBDA-C İRKM’nin güneydoğudaki şehitleri, Şeyh Muhammed Emin ve arkadaşlarını Şubat ayı vesilesiyle hatırlatıyoruz, hepsinin aynı dava için şehid düştüğünü ifade ediyoruz.
Birbirine eklenen halkalar halinde yürütülen İslâmcı mücadeleyi temellendiren, istikametlendiren Necip FAZIL’dır; sistemini kurarak dost ve düşman kutuplarını işaretleyerek. Çünkü fikriyatı olmayan bir hareket başıboşluktan kurtulamazdı.
Salih MİRZABEYOĞLU ise Büyük Doğu ruhunu idrak etmiş olarak onu fikirde ve fiilde yürütmüş, aksiyon cephesini de örgütleştirmiştir böylece; İslâmcı mücadeleyi diğer fikir ve cereyanların yedeğine girmekten ve başıboşluktan kurtarmıştır. Öyleki, 12 Eylül öncesi solcularla ülkücüler arasına sıkışmış İslâmcı gençliği ‘’akıncılar’’ diye demetleyerek bağımsızlığını ve kendi adına hareketini sağlayan Salih MİRZABEYOĞLU’dur. İlk ihtilâlcı ses olan Gölge ile 1975’de ve Akıncı Güç ile 1979’da, ve o günden bugüne İBDA çizgisi ile, ideolojik ve aksiyon olarak sapmalara karşı da güvence olmuştur. Günümüzün liberal ve ılımlı İslâmcı anlayışından, Selefî veya Şia sapkınlığına kadar her türlü çizgi dışılığa kadar İBDA koruyucu kalkan vazifesi görmüştür.
Mütefekkir Salih MİRZABEYOĞLU, İslâmın yürümesi için şart olan diyalektiğini İBDA Diyalektiği olarak billurlaştırarak, ölçülere nasıl bakacağımızın ‘’ölçülendirme ölçüleri’’ni verdiği gibi eşya ve hadiselere de “Tatbik fikri”ni göstermiştir.
Halkın aklı gözündedir ve fikir bazılarınca fuzulî gibi görülebilir. Fakat halka bir şey teklif etmek ve bunu uygulamak isteyenlerin tutarlı ve sistemli bir anlayıştan hareket etmeleri sağlıklı ve kalıcı çözümler üretmeleri için şarttır. ‘’Yönlendirici İlke’’ şart.
İBDA’nın ideolojik ve ilkeli duruşu ve Üstad Necip FAZIL’ın çizgisine bağlılığı ve 1999 yılında Metris Cezaevindeki meşhur isyanlarıyla ve ‘’ MÜSLÜMANLAR DİK DURUN! KARŞINIZDA LEŞLER VAR! ‘’ çağrısıyla bugünlere gelinmiştir. Tıpkı Üstadın küfür buzdağını eritmesi gibi, Kemalist zorbalara karşı en keskin kılıç olan İBDA’nın 1990-2000 yılları arası taarruzlarıyla küfür geriletilmiş ve bugünkü tasfiye sürecine girmiştir.
1990-1995 İBDA-C eylemciliği 28 Şubatın sebebi olurken aynı zamanda 28 Şubatın başarısızlığının da sebebi olmuştur. İBDA çizgisinin kararlılığı, dik duruşu ve hazırlıklı hücre ve cepheleriyle, her türlü silahla muharebe edebilme ve yeraltına inebilme yeteneğiyle, sirayet ve tesir gücüyle… 28 Şubatçı’ların netice alıp almama aşamasında iken İBDA MİMARI Salih Mirzabeyoğlu’nun Metris Cezâevi’nden “1999 Ümmetin Kurtuluş Yılı” ilânı ve eylemliliği, 28 Şubatçılar için sonun başlangıcı olmuştur. O günlerde cezaevlerini İBDA’cılar doldururken bugünde hâlâ cezaevindedirler. Kimi gönüldaşlar 28 Şubat günlerinde brifingci yargının verdiği ağır cezalarla hâlâ cezaevinde çilelerini doldururken yeni gönüldaşlar da cezaevine girmektedir.İBDA Mimarı Salih MİRZABEYOĞLU’nun cezaevinde 15. yılına girdiğini de hatırlatalım.
İBDA’nın bariz vasfı sistemli düşünce ve sistemli taarruzdur, sisteme bağlı sanat, siyaset, aksiyon ve aktivitedir. İBDA reaksiyoner hareket değil, bir toplum projesi olan aksiyoner bir harekettir.
İBDA’nın nice badireleri, nice askerî ve siyasî darbeleri göğsünde eritmesinin sebebi, fikir manzumesinin sağlamlığındandır. 12 Eylül, 28 Şubat ve ılıman İslâm gibi darbelere karşı dik duruşunu bozmaması da bundandır.28 Şubat 1997’den öncede İBDA çizgisi Batıcı Kemalist rejimle fikrî ve fiilî kavgasını veriyordu, 28 Şubat 1997’den sonra ve bugünde vermektedir.
Bugün renk ve tonları değişse bile özü itibariyle Batıcı ve seküler rejim devamdadır. İktidarda muhafazakâr demokratların olmasına değil, cemiyeti kuşatıcı, sokağından evine kadar İslâm’ın rengiyle boyayıcı bir inanış manzumesine talibiz. Kırgızistan’dan Türkistan’a kadar, Latin Amerika’dan Balkanlar’a kadar, Necip FAZIL’ın kavgası budur, Salih MİRZABEYOĞLU’nun da aynıdır; İttihad-ı İslâm davası... Yoksa iş demokrasi çayırında yayılmak ve ibadetlerimizi yapıp dünyanın çeşitli yerlerinde öldürülen Müslümanlara ağıt yakmaktan ibaret kalır ki bu da riyakârlık demektir.
İslâmı hayata hâkim kılmanın sistem ve siyasetinden ve bunun heyecanından uzaklaşıldığında ise nidüğü belirsiz demokrasi tekerlemesinden medet umulur hale gelinmiş, batıcı (küfür) rejimi içerisinde çözüm aranır olmuştur. Üstad ve Kumandan tarafından buzdağı eritilmiş fakat bugün etraf çamurdan geçilmez olmuştur.
İnsanlık bizden kurtarıcı reçete ve bunun aksiyonunu beklerken bizim köhnemiş düzenlerin yeni gibi sunulan söylemlerine kulak asmamız zaman kaybından ve zulüm ve gözyaşlarını artırmaktan başka bir işe yaramaz, yaramıyor da…
Başarı için gayret ve fedakârlık şart iken, doğru fikir ve bu fikre uygun fiil (aksiyon) şarttır. Allah’ın yardımı ise doğru iş ve gayret üzre olanadır.
Sağlıklı büyüme ancak sisteme bağlı siyasetle olur. Bu temin ve tesis edildikten sonra, kartopu misali büyüme kendiliğinden gelir. Bu hem iktisaden hem siyaseten böyledir.
28 Şubat hangi sebepten doğdu ve niye yürüyemedi? Bu soruların cevapları 1990 yılları İBDA cephesinin kanun yolu ve kanundışı yolu zuhurlarında ve 28 Şubat sonrası 1999 İBDA Metris kıyamlarında ve tüm yurttaki 1999 İBDA Cephelerinin hareketliliğinde aranmalıdır. Şehidler, işkenceler, yargısız infazlar, halen bedelleri süren ağır mahkûmiyet kararları.
28 Şubat darbesi, İslâmcı-Batıcı çatışmasının belli bir zaman dilimindeki adıdır ve batıcı rejim yıkılıp İslâm temelli rejim kurulana kadar bu çatışma sürecek demektir.
Tartışılan rejim modelleri arasında kendini dayatan Başyücelik modeli? Dünyada ekonomik kriz, Arap Baharı, Irak işgali, Ortadoğu ve Türkiye’nin aradığı rol?
BD-İBDA’nın Yeni Dünya Düzeni’ne her zamankinden daha fazla muhtacız. Marifet bu sesi dost meclislerinde konuşmak değil, dünya arenasında bangır bangır duyurmaktır.
Mesele, kimin kime yer göstereceği meselesidir. İslâm karşıtlarının bize yer göstereceği bir düzen değil, bizim onlara yer göstereceğimiz bir düzen istiyoruz.
Anadolu’nun, Amerikan işgal üssü değil, Türk’e-Kürd’e gerçek yurt olması, ancak Hakkı üstün tutan bir nizamla mümkün; tıpkı Üstad Necip FAZIL’ın buyurduğu gibi:
Ne put adam, ne ham yobaz, ne bozkurt!
Yeni nizam, yeni insan, yeni yurt!

Kâzım ALBAY