El, insanın içtimaî yönünü gösteren önemli bir canlıdır. Mutlak Yaratıcı "Allah’ın eli" diyerek, elin mânâsına işaret eder. "Allah'ın eli cemaat üze­rinedir" ölçüsünde el ile cemaat bir arada belirtilir.

El, insandır. Bütün mânâsıyla in­sandır; kıvrılışlarıyla, eda ve jestleriyle, sevinç ve üzüntüleriyle vs. her türlü şekliyle insanın ifadecisidir. İnsanı, uzuvları içinde el kadar şümüllü ifade edebilecek başka bir uzuv yoktur. Gö­zün derin anlamı ve etkileyici gücüne karşın el çeşitliliği ile daha zengindir. El, insanın duygu ve düşüncelerini her yö­nüyle ifadelendirir.

Eldeki bazı şekil hususiyetleri: El­deki beş parmağın boy olarak farklı ol­masına rağmen bir hareketi tamamla­makta birlik olması, iki elin birbiriyle kavuşup elele vermesi... Elin parmak­larındaki farklılık insan mizaçlarındaki farklılık gibidir. Fakat bütün bu farklılık­lar bir bütün olarak elde birleşir. Bunun güzel bir örneğini verir. Elimizin dış şeklindeki tırnaklar, parmakların boyları takip ettikleri sıra, vs. gibi uygunluğa karşı elimizin içinde de bir ahenk vardır. Avuç içindeki çizgilerin gaiplere yorumlanışındaki sonsuzluk hissi ve parmak içlerinin kıvrılırken aldığı şekiller elin iç derinliğine misaldir. İçe doğru kapanan elin dışa doğru yumruk olduğunu gör­mekteyiz.

El, insanın içtimaî yönünü gösteren önemli bir canlıdır. Mutlak Yaratıcı "Allah’ın eli" diyerek, elin mânâsına işaret eder. "Allah'ın eli cemaat üze­rinedir" ölçüsünde el ile cemaat bir arada belirtilir. El, bağlılık ve biatdır. Elin içtimai mânâları çok zengindir. Za­man ve mekân hâkimiyetinde elin fonksiyonu inkâr edilemez. Fikri yazan el, medeniyet kuran el, sanatı yoğuran el, aksiyon sahibi el...

Yalçın Turgut'un ufuktaki kahrama­na karşı uzanan ellerin sembolize edil­diği bir tablosunda, kahramanını bekle­yen, ona uzanan, kahramanını çırpına­rak arayan, kahramanın geleceği şart­lar için didinen eller görülür... Bütün benliğiyle istenmelidir. Dil isteyip kalp istemezse olmaz. Eller istemezse hiç­ten olmaz.

El, dilden önce insanın tepkisini gösterir. Dilin ifade edemediği yerde de el konuşur. Bebekte olduğu gibi... Has­tanın elleri de durumunu yansıtır. Su­ratın yalan söylemesi ve ikiyüzlülüğüne karşı ellerin yalan söylemediği ve iki­yüzlü olmadığını ifade edelim. Bu haki­kati Büyük Doğu Mimarı "EL" hikâyesinde, el fikri sabitine yakalanmış ve akıl hastanesine kapatılmış genç res­sama şöyle söyletir: "Hâkimin katili teş­his etmesi için eline bakması yeter."... Demek ki, eller yalan söylemez ve ri­yada bulunamaz. İnsan söz ile bazı uzuvlar ile yalan söyler ama, el yalan söylemez.

"El motifi İBDA’nın resmidir". İBDA'nın işareti olan meşhur el motifinde, yukarıya doğru uzanmış şehadet par­mağı Allah'a işaret ederken, yanındaki açık başparmak kitabı işaretlemekte ve kulun misyonunu gösterici bir ifadede bulunmakta. Kur'an ve Şehadet de di­yebiliriz. Elin manaları geniş olduğu için yorumlamada sınır getirmek istemedi­ğimizi de belirtelim.

Fakat bu el motifinde açıklık ve ak­siyon daha belirgin. Davet ve kucakla­manın sıcaklığı görülür bu elde. Fakat heybet ve haşmet ifadesiyle de bütün­leşir aynı zamanda... Ahenk ve bütün­lük içinde nizamı da gösterir bu el... İBDA'nın el motifi, elin bütün mânâlarını kuşattığı gibi özellikle İçtimaî yönüne tam denk düşer. İçtimaî bir kavga veren el... Oluş ve fethi sembolize eden el...

Böyle bir ele silah da yakışır. Onun mânâsına uygun düşer. Bu arada bu elin yatık vaziyette silaha benzetildiğini de hatırlatalım...

Ressam ya da karikatürist yönünün bilinmemesine rağmen İBDA mimarının el ile ilgili orjinal çizgilerinin bulunduğu­nu ifade edelim. Kumandanımızın yü­rüyen insan şeklindeki el figürünün asrımızı sembolize ettiğini belirtelim. Sa­natçımız, mânâ ve aksiyonu el figürü­ne yüklemektedir... İBDA Mimarının el şiirinde de insanın ruh macerası görü­lür. El, oluş çilesini yüklenmiştir. İlk kı­tada gezinen, arayan, kan terleyen "el"imiz artık ikinci kıtada fikre yataklık etmekte, "fikrin cüssesi", bedeni olmaktadır. Yani fikrinin nizamına doğru koşmaktadır. Özlemi olan, “zaman onun bölgesi"ne kavuşmak istemektedir.

Son kıtada ise "yeni denemeleri” ile "büyük sayha ukdesi"ni yakalamak-terennüm etmek üzere olduğunu görürüz. Tabii ki böyle bir el'in, zaman ve mekân kendi bölgesi olur. Böyle bir eli, elimizin ve gönlümüzün içinde tutmak onun bağlılarının el üstünde tutacağı bir davadır.     

İBDA'nın el motifi kararlı ve imanlı bir el’e işarettir aynı zamanda... İmanın asliyet ve güzelliğini de ifade eder bu motif. Bunun yanında imansız, kararsız ve korkak elleri hayal edince bu elin asaleti daha çok ortaya çıkar...

El ve el'in gölgesi... Gölge oyunu olarak elin aldığı şekiller bir sanatçıya ilham verecek ve imrendirecek niteleliktedir.

İnsandaki canlılık ve hareket ele aynen yansır. Yorgunluk ve ihtiyarlığı da el'den okumak mümkün. El, insan tahassüsünün her yönüyle en samimi ifadecisi... Bu vasfıyla el'e sanatçı mi­zaç çok yakışır. Ressamın fırçasını tu­tan el, şairin kalemindeki el, çömleği yoğuran, mimariyi inşa eden, insan ru­hunu okşayan melodileri çalan, bir sen­foniyi yöneten orkestra şefinin eli hep bu mizaça misaldir.

"El" kelimesinin lügatteki manaları da çok zengindir. El'in bu kadar çok mânâsı olması, onun kendisindeki ge­niş mana ve ehemmiyetten olsa gerek.

Yumruk olan, kılıç tutan el, şefkatli ve nasırlanmış ana eli, direnen ve dilenen el, zindanda ve sarayda el, okşayan, boğazlayan, pislik tutan, çiçek tutan el...vs. Bütün bu birbirine zıt mânâlarına rağmen eli bir "arayışa" tercüme ettirebiliriz. Kâinatın Efendisi'nin ağaç altında mübarek eline uzanan eller gibi ellerimiz, için için kavuşmanın hasretini yaşar, Maceralı yolculuğunda birçok yönlere girip çıkan el, bu kadar değişik yönlerinin yanında bağlı olacağı birliği düşünür ve o mânâda karar kılar. Her çeşit kötülüğün ve iyiliğin faili elin yara­tılış gayesinin, "Allah'a açılmak" için olduğu hakikatini seziyoruz. Bu kadar mânâlara sahip olan el, insana İlahî bir nişan olarak bahşedilmiştir...

Taraf Dergisi, 32. sayı, 1 Ekim 1993