Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, devletin gençlerin evlenmesini teşvik edeceğini ve bu teşvik kapsamında gençlere faizsiz ve uzun vadeli kredi gibi imkanlar sağlanacağını belirtti. İktidara geldiği günden bu yana ailenin önemini vurgulayan ve bu doğrultuda çalışmalar yapan hükümetin, ailenin korunması ve toplumda her bir ferdin aile kurmasını teşvik edici çalışmalar yürüttüğü, çeşitli zamanlarda ve çeşitli söylemlerde düzenli olarak belirtilmektedir. Bu kapsamda hazırladığımız yazıda, aileye ilişkin düzenlemeleri sizler için derleyerek bu söylemlerin temellendirilmesi hususunda yapılabilecek çalışma önerisinde bulunacağız.

Aile, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik; ev, familya” olarak tanımlanmaktadır. Geçmişte evlilik yoluyla ailelerin birleşmesi aynı zamanda iki ailenin ittifak yapması anlamına gelmektedir. Nitekim evli insanların taktığı alyansların kelime kökeni de aslında “alliance” kelimesinden geldiği bilinmektedir. Eski zamanlarda bireylerin bağlı bulunduğu ailelere göre hareket ettikleri ve hatta bir kişinin ailesinin tanınması halinde o kişiye ilişkin bilgi sahibi olunduğu görülmektedir. Bu sebeplerle aile kavramı yalnızca kadın ve erkek olarak iki insanın bir araya gelerek oluşturduğu birim değildir. Aile, mensubu olan kişinin karakteri, kişiliği ve sair hususlara ilişkin bilgi de vermektedir.

Türk hukukunda ise aile kavramını öncelikli olarak Anayasa’nın 41. maddesinde “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlığı çerçevesinde görmekteyiz. Bu düzenleme “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” şeklindedir.

Ailenin korunmasına ilişkin olarak temeline ailenin alındığı bir düzenleme ne yazık ki bulunmamaktadır. Hatta bu çerçevede İstanbul Sözleşmesi’ne mülhem olarak çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un adı içerisinde yer alan “ailenin korunması” ifadesi aslında aileyi korumamaktadır. Zira 6284 sayılı kanunun içeriğine bakıldığında amacı “şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olduğu görülmektedir. Ne yazık ki ilgili kanunun adıyla vadettikleri amacı ile örtüşmemektedir.

Kanunun mehazı olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin yansıması olduğu ve ilgili Sözleşme hükümlerinin temel ilke edinildiği görülmektedir. Kanunun temeli şiddete dayandığı ve amaçtan da anlaşılacağı üzere aileyi değil; bireyi korumak üzere var olan bir kanundur. İşbu kanunun kötüye kullanıldığına dair de birçok vaka görülmektedir. Zira kanunda uzaklaştırma ve benzeri tedbirlerin alınması için ispata ihtiyaç yoktur. Beyan üzerine dahi taraflar birbirlerinden uzaklaştırılmaktadır. Bu durumda aslında eşlerin birbirleriyle sulh olması yerine uzaklaşmasına neden olmaktadır. Oysa İslâm Hukuku’na göre aslolan sulh olunmasıdır.

İslâmî açıdan evlilik bahsinde ise kadın ve erkek eşlerin evliliğinin temeli huzura dayanmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” (Rum/21) hükmü ile eşlerin birbirlerinden huzur bulması noktası esas alınmıştır. Şimdiki adıyla “ailenin korunması” ancak amaç ve işlev anlamında aileden bihaber olan kanunun temeliyle birebir zıt olduğu görülmektedir. İşbu durum dahi kanunun İslâmî kaidelere uygun olmadığını göstermektedir.

Müstakil kanun önerimiz içerisinde yer alan ideal ailenin ne olduğu ve ideal aile tipinin nasıl belirleneceği, hangi noktanın kerteriz noktası olacağının tespiti oldukça önem kazanmaktadır. Zira herhangi bilimselliği olmayan sadece lobi gruplarının desteğini alan ve insanı katırlaştırmayı amaçlayan adına “cinsel yönelim” denilen sapkın ve azgın grupların bulunduğu bir dönemde belirlenecek aile tipinin korunması hususunda hükümetin inisiyatif alması önemlidir. Fıtratından uzaklaşan insanlara yeniden fıtratını hatırlatılmalı ve bu fıtrat üzere bir hayat inşa etmesi sağlanmalıdır.

Bu çerçevede ilgili kanunun değiştirilerek isminde yer alan “ailenin korunması” ifadesinin kaldırılması elzem olup ailenin ve aile yapısının korunmasına yönelik mehazı dışarıda olmayan; doğrudan doğruya İslâm’ı referans alan merkezinde de huzur olan müstakil bir kanun yapılması gerekmektedir. Müstakil kanun yapımı sırasında ideal aile tipinin belirlenmesi önemlidir.

Aylık Baran Dergisi 36. Sayı, Şubat 2025