Avrupa bizi ne zamandan beri sömürüyor ve bundan kurtuluş için neler yapmalıyız? Tanzimat’tan beri Batılılaşma süreci içindeyiz. Batı baskısıyla gelen 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı, 1908 Meşrutiyet ve 1923 Cumhuriyet Devrimi.
Tanzimat’tan Cumhuriyete kadar kısmen Batı kontrolündeyken,Cumhuriyetle birlikte yönümüz Batıya tamamen dönmüştür. Ve bu milletin 1000 yıllık kökleriyle alakası kesilmiştir.
1923 Cumhuriyet devrimi ile Batılılaşma kemale ermiştir.
Cumhuriyete Osmanlının reddi mirası yapılırken ne tuhaftır ki Osmanlının borçları ödenmiştir. Güya anti emperyalist bir cumhuriyet ama bütün devrimler Batıya göre ve Batının istediği şekilde yapılıyor; ahlak, hukuk ve siyaset Batı güdümünde şekillenirken, iktisat da Batı sömürgeciliğine uygun hale getiriliyor. Hindistan Müslümanlarının yardım paralarıyla İş Bankası kurulup çıkarcı bir zümre, aferistler yetiştiriliyor, Müslüman paralarıyla Batılılaşmaya peşkeş çekiliyor, tıpkı Müslüman kanlarıyla olduğu gibi.
Lozan Anlaşması aslında anlaşma değil tek taraflı diktedir ve resmi adı da “Yakın Doğu İşleri, Hakkında Lozan Konferansı”dır. Yani Lozan’da yapılan Doğu meseleleri ile ilgili Batılı devletlerin bir konferansıdır. Masada savaşı kaybeden Doğu devletlerinin akıbeti vardır.
Demek ki I. Dünya Harbinden yenik çıkınca İtilaf Devletleri Osmanlının tasfiyesine ve yerine işbirlikçi Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına karar vermişlerdir. Savaş sonunda Batı sömürgesine girdik ve ancak savaşla sömürgeden çıkabiliriz. Yoksa hiçbir sömürgeci, sömürgesini bırakmak istemez.
“Osmanlıyı reddedeceksiniz” denmiş ve Ankara’daki M. Kemal ve arkadaşları da bunu kabul etmişlerdir.
“Osmanlının borçlarını ödeyeceksiniz” denmiş, M. Kemal ve arkadaşları bunu kabul etmiştir.
“Gümrük Vergilerini kaldıracaksınız” denmiş ve M. Kemal ve arkadaşları bunu kabul etmiştir ve bu yüzden yerli sanayi bizde geç gelişmiştir. Bu hususu sonradan oluşan Kemalistler dahi kabul etmektedir.
Şu hususu belirtelim ki, cumhuriyet devrimi yapılırken Kemalist ideoloji, Kemalist hareket ve Kemalizm diye bir şey yoktu. Böyle bir ideoloji mevcut değildi ki, etrafında bir hareket olsun, mensubiyet olsun. Kemalizm sonradan uydurulmuş ve bir ideolojisi de olmayan nevzuhurdur. Kemalizm, maymunvarî Batılılaşmadan ve İslâm nefretinden başka bir şey değildir. Şimdiki küreselcilikte aynı Batıcı zihniyete bağlıdır ve sömürgenin yeni adıdır. Yani Batılılaşma ve Batı hayat tarzında Kemalistler ve küreselciler aynıdır.
Batı bugün TSK’yı rahatça hizaya getirebilmektedir. Çünkü Kemalist ordunun hedefi Atatürk tarafından Batı olarak işaretlenmiştir ve Batıya karşı bu zihniyetle ordunun mukavemet etmesi de mümkün değildir. Hem Batıcı olup hem Batı’yla savaşılabilir mi?
TSK’nın hem Batıcı olup hem Batı ile savaşması söz konusu değildir. Siyasî kurumlar için de bu geçerlidir, Batıyı isteyen halk için de bu geçerlidir. Hem Batıyı rehber yörünge, mihrak olarak kabul et, hem Batıdan şikayet et. Bu çelişkili bir durumdur.
AKP hükümeti 2002’de Kamu İhale Kanunu (4734 Sayılı) çıkardı; AB’nin taslağını hazırladığı metni aynen kabul ederek. Batı bizim İhale Kanunumuza niye karışıyor? AKP hükümeti, uluslararası sermayenin cariyesi olarak çok uyumlu ve işbirlikçi. Hatta halkımızın bir kısmı dahi buna razı görülmektedir. Fakat Batı bize babasının hayrına mı sermaye veya kredi vermekte? Batıya ülkemizin istikbali satılmaktadır, çocuklarımızın geleceği Batıya peşkeş çekilmektedir ve hiçbir kimsenin buna hakkı yoktur.
Batıya karşı bir isyan bayrağının altında toplanmadığımız sürece de bu sömürü ve soygun düzeni devam edecektir.
Batıya savaşla yenik düştük ve savaşla kurtulabiliriz ancak.
Tam bağımsızlıkçı bir kurtuluş savaşı gerekiyor. 1919’da başlayan savaş gayesine ermeden Batıcı rejim kurma karşılığında anlaşarak sonlandırılmıştır. Fakat 1919’a destek veren BD-İBDA anlayışı tarafından kurtuluş savaşı gayesine erene kadar sürdürülecektir, bugüne kadar BD-İBDA hareketi ile sürdürüldüğü gibi…
Önce fikirle savaş verilecek, Batı bütün kurumlarıyla bütün hayat tarzıyla, felsefesi, tekniği ve sanatıyla muhasebe edilecek ve bizce doğrusu gösterilecektir. Alternatif dünya görüşüyle ortaya çıkılacak yani kısaca Batıya dünya görüşü haysiyetiyle karşı çıkılabilir ancak ve bunu da BD-İBDA anlayışı yerine getirmektedir.
Ve Batıya eylemle karşı konacak… AB ve ABD emperyalizmi askerî güç olmadan ayakta duramaz ve onları askerî sahada da yıpratmak şarttır. Gerçek bir direnişte ülkede yaşayanlar her zaman avantajlıdır. Lojistik desteği kesilen düşman ordusu bir yerde fazla kalamaz. Zafer için, düşmana lojistik destek sağlayan işbirlikçiler öncelikli hedeftedir. Yeter ki bu direnişi örgütleyelim.
Eğer Batı ile gerçekten bir savaş isteniyorsa, savaşın “nasıl” ve “niçin”ini örgüleştiren Kumandanlığın emrine güçleri vermemiz gerek.
Katılımcıların neye ve nasıl katılacağını bilmesi ve ona göre konuşlanması açısından, Batı ile savaşın bütün yönleri İBDA fikir ve aksiyon mihrakınca çerçevelenmiştir.
Bu süreç belki zor olacak ama kafa karışıklığına gerek kalmayacak şekilde sistem, siyaset, prensip ve stratejilerle çerçevelenmiştir. Ama kafa karıştırmak isteyenler ve kafası karışanlar da her zaman olacaktır ki, mücadele de bunun içindir.