Vakti zamanında Anadolu’da bir “ahir zaman Şeyhi” yaşarmış. Bu “Şeyh”, yaşadığı devirde Anadolu’da hüküm süren münafık Padişah ile arasını iyi tutar, kendisi ve Cemaati, diğer Müslümanlar gibi hedef alınmazmış. Onlar da bu vaziyeti İslâm adına yapıyormuş gibi görünür, hem Cemaatlerini genişletir, hem ticaret kervanlarından pay alır, hem de Nasranîler ve Yahudilerle iş tutarlarmış. Bir yandan da devletin idare kadrosuna yerleşirlermiş. Aradan seneler geçmiş... Dönem dönem padişahlar değişse de, bunlara kimse ilişmemiş. “Göz hasmını tanır” ölçüsünce, feraset ve basiret sahibi samimi Müslümanlardan başka kimse bunların gerçek yüzünü görememiş. Ticaret kervanlarından aldıkları pay hariç, Müslümanlardan himmet, zekât, fitre, kurban adı altında epey de para toplayıp büyük servetler biriktirmişler.
Arada çok çeşitli dönemler de yaşanmış... Meselâ bir dönem, münafık padişah ve avanesinin Müslümanlara karşı şiddetti artmış, zulmü çoğalmış... Bu dönem de “ahir zaman şeyhi” ve avanesi padişaha payandalık etmişler; küfür rejiminin icraatlarını meşrulaştırmakta yarışmışlar, Allah’ın emirlerini ve yasaklarını tahrif etmeye, ahalinin itikadına göz dikmeye dek vardırmışlar işi...
Yine gel zaman, git zaman ölen Padişahın yerine tahta çıkan Padişah, bunların İslâm’a, Allah’a ve Resulü’ne düşmanlıktan öte, devlet sınırları içinde Yahudi ve Nasranîler adına faaliyet içerisinde olduklarını görmüş ve onlara savaş ilân etmiş...
Senelerce devletin bütün imkânlarından istifade ederek ardına gizlendikleri perdenin kalkmasıyla beraber, “ahir zaman şeyhi” ve cemaatinin maskesi de bir anda düşüvermiş. Ahali görmüş ki, bunlar Yahudileri “hâkim” kabul etmişler, Nasranîlerin elinde kukla olmuşlar, devrin kâfir zenginleriyle ortaklık etmişler, milletin mahremine göz dikmişler, devlet kademesinde iş görenlerine maddî ödüller yağdırıp hazineyi talan etmişler, livatayı meşru görmüşler, Allah Resulü’yle alay etme bedbahtlığına düşen putperestlere destek çıkmışlar ve bunlardan gayrı kumara kadar her türlü harama el uzatmışlar. Tüm bunlardan beteri de, üzerinde oturdukları posttan beri, kendilerini samimi zanneden Müslümanların itikadına da musallat olmuşlar. Allah, Kendisine ve Resulü’ne düşmanlık eden bu cemaati kahru perişan, rezil rüsva eylemiş. Başlarına gelen felâketten ders çıkarıp tövbe edecekleri yerde, küfür inadında kuduzlaştıkça kuduzlaşmışlar. Nihayetinde de helâk olup gitmişler, ibret olsun diye...
***
Allah’a ve Resulü’ne düşmanlık eden bu şahsı ve kıssasını, eğer ki Nihat Hatipoğlu çıkıp televizyonda heyecan ile anlatsa, dese ki “lânet olsun ona ve onun iplerini ellerinde tutanlara” diye, bütün bir millet der ki, “Allah belâlarını versin!” Versin de, biz neden geçmiş kıssaları masal gibi dinliyoruz da, etrafımızda olup biteni bir türlü idrak edemiyoruz? Acaba “kör” müyüz?
1980 sonrası Amerika’nın emri ile Anadolu’nun yeniden dizayn edilmesinde figürasyonu bunlar üstlenmedi mi?
Müslümanların boykotları bunlar eliyle kırılmadı mı?
Emniyet kadrosundaki mensubları tarafından, Müslümanlara sırf Müslüman oldukları için işkence edilmedi mi?
Aynı Emniyet mensubları tarafından birbirlerine verdikleri bilmem kaç maaş ödüllerle hazine talan edilmedi mi?
28 Şubat döneminde Müslümanları katletmek üzere planlar yapan Çevik Bir’in icraatlarını bunlar meşrulaştırmadı mı?
Şantaj malzemesi olarak kullanılmak üzere milletin karısının, kızının otel banyolarındaki görüntüleri kaydedilmedi mi?
Allah dostlarına bunlar tarafından dil uzatılmadı mı?
Başörtüsü gibi İslâmcı mücadelenin sembolü hâline gelmiş olan ölçü için bunlar “füruattır” demedi mi?
İsrail, otorite kabul edilerek Gazze’deki Yahudi mezalimi meşrulaştırılmaya çalışılmadı mı?
Elmaslar, rüşvetler, ihaleler bunların başı eliyle Anadolu insanına düşmanlık eden sermayeye lütfedilmedi mi?
Bağımsızlaşma istikâmetine giren iktidar, bunların bürokrasi içindeki unsurları ve medya organları tarafından milletlerarası planda itibarsızlaştırılmaya çalışılmadı mı?
Bunların yargı bürokrasisine sızmış militanları tarafından Müslümanlara adaletsiz cezalar kesilmedi mi?
Allah Resulü ile karikatür çizmek suretiyle alay etme bedbahtlığına eren putperestlere bunlar destek olmadı mı?
Bu karikatürleri Türkiye’ye taşıyan Cumhuriyet Gazetesi, bunların taşeronu değil mi?
Livata başta olmak üzere Allah’ın lânet ettiği cinsi sapkınlıklar bu cemaatin gazetesinde meşrulaştırılmadı mı?
“Dinler arası diyalog” diye bütün bir İslâm Âlemi’nin itikadına musallat olunmadı mı?
Son olarak da, bu lânetlilerin gerçek yüzünü görememiş garibandan toplanan himmet, kurban, zekât ve yardım paraları, kumar masalarında al kızı ver papazı malzemesi edilmedi mi?
Dahası da var da, bu kadarı yetmez mi?
***
Bu sorulara o kadar çok cevab verdik ki, yeniden yanıtlamaya lüzum yok herhâlde... Bunların bir cemaat değil, ABD ve İsrail tarafından kullanılan ajan bir örgütlenme olduğunu yıllardır anlatıyoruz ve zaten olup biten de alabildiğine açık... Hâlen “ben görmedim” diyecek varsa da, Allah’ın kör ettiğine, kul ne etsin!
Baran Dergisi 443. Sayı