Dün hak ve hakikate esaretten bulduğumuz hürriyetle fetih için dayandığımız, bugün ise hayvan hürriyeti sayesinde esfel-i sâfilînin gelip dayanması neticesinde suç mahalline dönen surlar…

Senelerdir ferdi cemiyetin önüne koymak üzere pompalanan ve sloganı “ben” olan anlayışın müntehasında bizi vardırdığı yer Edirnekapı surları olmuştur. 

Edirnekapı surlarında işlenen cinayet hadisesi… 

Dün hak ve hakikate esaretten bulduğumuz hürriyetle fetih için dayandığımız, bugün ise hayvan hürriyeti sayesinde esfel-i sâfilînin gelip dayanması neticesinde suç mahalline dönen surlar...

Surda işlenen cinayet toplumumuzun üzerine doğru her gün yükselerek gelen vahşet dalgasının durdurulduğunun mu, yoksa beter bir dehşetin henüz daha yeni başladığının mı sembolü olacak, onu zaman gösterecek. Zaman burada hadiselerin üzerine dizildiği iplik; başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, etkileyici konumda olanlar, memleketin hakiki hürriyeti istikametinde aksiyon alacaklar mı, almayacaklar mı, işte zaman ipliği üzerine boncuk gibi dizilecek hadiselere bakarak anlayacağız. 

Alınması gereken aksiyondan kastımız daha fazla adalet sarayı ve hapishane ihalesi yapıp, cezaları arttırmak değil. Memleketi hayvan hürriyeti sığlığından kurtarmak üzere, hak ve hakikate esir olmak suretiyle hürriyet alanının genişletilmesi… Bu hürriyet alanının genişletilmesi işinin ihalesi olmadığından alâkanızı ne kadar celp eder, onu bilemeyiz.

Ya bu vahşet dalgasına kendimizi iyiden iyiye kaptıracak ve hayvandan aşağı dipsiz kuyuya doğru son sürat inişimizi sürdürüp, Batıcı Kemalistler eliyle bir asırdır idealize edilen muasır medeniyetler seviyesine varacağız yahut hürriyeti hakka ve hakikate esarette bulup, esfel-i sâfilînden eşref-i mahlûkata doğru yol alıp insanca yaşanmaya değer bir hayat yaşayacağız.

İnsan olma şerefini idrak edenler için tek yol, hakikate teslimiyetle hakiki hürriyeti keşfetmektir; bu yolda ilerlemek, bizleri hayvandan aşağı bir varoluşun çukurundan çıkarıp, insanca bir varlık şuuruna davet eden en büyük aksiyondur.

Bu vahşete ah vah etmek değil, onu vesile kılmak suretiyle hakikatin hürriyete açılan kapısını aralamanın tam vaktidir.