Esenyurt Selahattin Eyyübi mahallesinde geçen hafta yaşanan olayda biri 14, diğeri 17 yaşındaki iki kişi, Suriye uyruklu sağır ve dilsiz çocuğu internet kafede dövüp işkence etti.
Ikrçı faşistler önce kablo ile çocuğu dövdü, daha sonra pense ile kulağını kesmeye çalıştı. Dakikalarca süren var işkenceyi de cep telefonu ile kayıt altına alan kişiler videoyu çocuğun ağabeyine gönderdi.
Şahıslar, çocuğun abisini de tehdit ederek “Şikayet ederken sana da böyle yaparız.” mesaj gönderdi. Abi duruma sinirlenip durumu sosyal medyada paylaştı.
GÖRÜNTÜLER KAN DONDURDU
Kan donduran görüntülerin sonunda ağır darbelere maruz kalan çocuğun ağzından ve burnundan kan geldiği görüldü.
GÖZALTINA ALINDILAR
Videoyu ihbar olarak değerlendiren Esenyurt Asayiş Ekipleri kısa bir sürede olaya karışan şahısları gözaltına aldı. İfadeleri alınan şahıslar adliyeye sevk edildi
BU KADAR IRKÇI NASIL TÜRÜYOR?
Türkiye’de son yıllarda ırkçılık, özellikle mültecilere ve farklı kimliklere yönelik düşmanlıkla büyük bir sorun haline geldi. Seküler, Kemalist ve ırkçı çevrelerin etkisiyle sosyal medyada yükselen nefret söylemleri, toplumda tehlikeli bir ayrışmayı körüklüyor. “Türkiye Türklerindir” gibi sloganlarla yıllardır farklı kesimlere yönelik düşmanlık üretilirken, bu nefretin hedefi artık Suriyeliler ve diğer mülteciler oldu.
Mültecilere yönelik düşmanlık, sosyal medyada kutlanan ölüm ve eziyet haberleriyle doruk noktasına ulaştı. Özellikle genç nesil arasında yayılan bu ırkçı söylemler, mültecilerin insan dahi olmadığını savunan tehlikeli bir zihniyeti meşrulaştırıyor. Batı dünyasına has ırkçı argümanlar, Türkiye’de yeniden dolaşıma sokularak her türlü ayrımcılık ve düşmanlık normalleştiriliyor.
Hükümetin, mülteci politikalarında geçmişte gösterdiği çabaların son yıllarda zayıflaması, bu düşmanlığı daha da artırıyor. Mültecilerin devletin izniyle Türkiye’de bulunduğu gerçeği göz önüne alınarak, hükümetin bu insanları koruma ve destekleme sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor. Irkçılığın toplumda daha büyük sorunlara yol açmaması için devletin daha aktif bir tutum sergilemesi, hukukun üstünlüğüne uygun bir şekilde hareket etmesi şart. Aksi halde, bu nefret ve ayrımcılık Türkiye için derin bir yara haline gelebilir.