Hazreti Cebrail meleklerin büyüğü ve en efdalidir. Halk arasında vahiy meleği olarak bilinmektedir. Kurân-ı Kerim’de kendisi Ruh-ül Emin olarak bildirilmiştir. Gökyüzünün eminidir. Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise yeryüzünün eminidir.

Cibril Hadisi, Yüce Allah’ın beğenip razı olduğu ve Allah katında yegâne din olan İslamiyet’in inanç, ibadet, ahlak esaslarını nazarî (teorik) ve amelî (pratik) olarak veciz bir şekilde bildiren sahih bir hadis-i şeriftir. Cibril hadisine kaderi ispat ettiği için Kader Hadisi de denilmiştir. Bu hadis-i şerifte öğrenicinin yani talibin ilim öğrenirken edep ve adap ile nasıl davranacağına dair bize bazı hususları iş’ar etmektedir. Muallim ise öğreniciye nasıl davranılması gerektiğini örnekliğiyle göstermektedir.

Yine bu hadis-i şerifte eğitimde isticvap (soru-cevap) metodu uygulanmıştır.

Hazreti Cebrail’in insan şeklinde temessül etmesi

Hazreti Cebrail meleklerin büyüğü ve en efdalidir. Halk arasında vahiy meleği olarak bilinmektedir. Kurân-ı Kerim’de kendisi Ruh-ül Emin olarak bildirilmiştir. Gökyüzünün eminidir. Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise yeryüzünün eminidir. İlahi vahiy gökyüzünün emini vasıtasıyla yeryüzünün eminine tevdi edilmiştir.

Melekler nurdan yaratılmışlardır. Yemezler, içmezler, onlar için erkeklik ve dişilik yoktur, yaratılışlarının ana maddesi nur olduğundan nur ise gayr-i mer’idir yani görünmezdir. Allah-u Teâlâ’nın kudret ve iradesi dâhilinde beşer şeklinde temessül etmeleri vaki olmuştur. Bununla ilgili ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler mevcuttur. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hazret-i Cebrail’i kendi asli heyetiyle yerde Hira Mağarasında; gökteyse sidretü’l müntehâda olmak üzere iki defa görmüştür.

Değişik zaman ve mekânlarda Hazret-i Cebrail insan şekline temessül ederek görünmüştür. Çoğu zaman Dıhye El Kelbi adındaki sahabe şeklinde Peygamber Efendimize gelmiştir. Bedir harbinde Peygamber Efendimiz uzakta atının yularını tutan kişi için, “işte bu Cebrail’dir” dediği sahih kaynaklarda mevcuttur. Ayrıca Hazret-i Âişe’nin Peygamberimize; ayakkabıları dâhil olmak üzere bütün giysileri beyaz olan yanındaki o kişi kimdi? Dıhye’ye benzemiyordu? diye sorunca Peygamberimiz; “O Cebrail’di,” diye cevap verdi. İmam Celaleddin Es Suyuti (H 911/M 1505 V.), Tenviru'l-Halek Fi İmkâni Rü'yeti’n-Nebi Ve’l-Melek (Peygamberin ve Meleğin Görülebilme İmkânı Hakkında Karanlığın Aydınlatılması) isimli eserinde peygamberi ve melekleri uyanıkken görmenin mümkün olabileceğine dair ayet ve hadisler ışığında ve konuyla alakalı sahih tecrübelerden deliller serd etmek suretiyle izah etmiştir. Hazret-i Ömer’in ve birçok ravinin rivayet ettiği dinin mertebelerini bildiren Cibril hadisi olarak meşhur olan sahih hadis-i şerifte Hazret-i Cebrail’in insan şeklinde temessül ederek Peygamber Efendimize gelmiş, İman, İslam ve İhsan konularını ihtiva eden soruları sormuştur.

Cibril hadisinin dindeki yeri

Kadı İyaz; Bu hadis zâhir ve bâtın bütün ibadetleri, ihlasın sırlarını bildirmektedir demiştir.

İmam Nevevî; Bil ki bu hadis ilimlerin ve marifetlerin, adap ve vazifelerin kaynağıdır. Hatta İslam’ın ta kendisidir. Çünkü burada iman, İslam, ihsan üçüne birden din denilmiştir.

İmam Kurtubî; Bu hadise “Ümmü Sünne” (Sünnetin Anası) demek yerinde olur demiştir.

             

İmam Tayyibi; Alim Bağavi’nin kendi iki kitabı olan El Mesâbih ve Şerhus Sünne Kurân-ı Kerim’e iktida ederek bu hadis-i şerifle başlamıştır. Kurân-ı Kerim’in Fatiha ile başladığı gibi.

Hafız İbn-i Receb Hanbeli; Gerçekten bu hadisin sonunda Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); İslam’ın, imanın ve ihsanın şerhini yaptıktan sonra peygamberimizin ‘size dininizi öğretmek için gelen Cibril idi’’. Bundan dolayı bu üçüne birden din denilmiştir.

Cibril hadisinin meali

Hazret-i Ömer b. Hattab anlatıyor: Bir gün Allah Resulü’nün yanında otururken yanımıza bir adam çıkageldi; elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı, uzak yoldan gelmişe benzemiyordu. Hiçbirimiz onu tanımıyorduk. Peygamber’in önüne kadar gelip oturdu ve dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini de uyluklarına koydu ve;

-Ey Muhammed, İslam’ın ne olduğunu bana söyle, dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

-İslam, Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed de Allah’ın Resûlü’dür, diye şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman, gücün yeterse de hacca gitmendir, buyurdu. Adam;

-Doğru söylüyorsun, dedi.

Hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Ondan sonra;

-İman nedir, diye sordu. Peygamber de (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

-İman Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmandır, diye cevap verdi. Adam yine;

-Doğru söylüyorsun, dedi ve;

-İhsan nedir, diye sordu. Peygamber de (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

-İhsan, Allah’ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de, o seni görüyor, buyurdu. O yine;

-Doğru söylüyorsun, dedi. Sonra;

-Kıyametin vaktini bana söyle, dedi. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

-Bu konuda kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir, dedi.

-O halde, alametlerini söyle, deyince, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

-Annelerin kendilerine cariye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, çıplak, yoksul koyun, çobanlarının yüksek binalar yapmakta birbirleriyle yarışmalarıdır, dedi. Daha sonra o yabancı kalkıp gitti. Ben bir müddet kaldım, sonra peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

-Ey Ömer, soruları soran kişinin kim olduğunu biliyor musun, dedi.

-Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. Resûlullah da;

-O Cebrail’di, size dininizi öğretmek için gelmişti, buyurdu. (İmam Nevevî, Riyazûs Salihin, Diyanet.)

Dinin mertebeleri

Bu hadis-i şerifte öğrendiğimize göre Hazret-i Cebrail’in “İslam nedir” sorusuna Peygamber Efendimiz cevap veriyor;

“İman nedir” sorusuna cevap veriyor;

“İhsan nedir” sorusuna da cevap verdikten sonra Efendimiz, “Bu Cebrail idi, size dininizi öğretmek için geldi.” buyurmuştur. Buradan hareketle dinin üç mertebeden ibaret olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

Peygamber Efendimiz iman ve İslam’ı tafsilatıyla bildirmiş, İslam’ın şartlarının beş olduğunu, imanın da altı esas üzerine olduğunu ifade buyurmuştur. Kâmil iman ile İslam, kâmil İslâm ile ihsan hâsıl olur. İslam’a ait bütün emir ve nehiyler İslam ve imana dâhildir. Bir mümin Allah-u Teâlâ’nın emirlerini ifa eder, haramlardan da kaçınırsa kâmil Müslüman ve mümin olur. Eğer bu kişinin yaptığı ameller ihsan derecesine ulaşırsa o aynı zamanda muhsindir. Muhsinler için de Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allah, gönülleri kendisine saygı ve sevgiyle dopdolu olup buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla (Muhsinlerle) ve daima iyilik edip işini güzel yapanlarla beraberdir”. (Nahl Suresi 128. Ayet)

İhsan kavramı Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde değişik tutum ve davranışları içine alan dini bir terimdir. İhsan sahibi olan kimseye muhsin denir. Hazret-i Ali Efendimiz “İnsanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır.” buyurmuştur. Mutasavvıflar Cibril hadisine ve bu hadiste geçen “ihsan Allah’ı görür gibi ibadet etmendir.” İfadesine ayrı bir önem vermişlerdir. Yine mutasavvıflardan Serrac, hadisteki İslam’ı zâhir, imanı bâtın, ihsanı da hem zâhir hem bâtın hakikati diye ifade etmiştir. Tasavvufta önemli bir yeri olan murakabe Cibril hadisine dayanmaktadır. Kulun her an Yüce Allah’ın murakabesi altında olduğunun şuuruna varması kişinin hem zâhir hem de bâtın olarak gelişmesine yardımcı olur.

İhsanın yansımaları

Bizzat Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde ihsanın neye ve kimlere karşı yapılmasını kısaca maddeler halinde arz ettiğimiz takdirde ihsanın ne kadar önemli olduğunu, ihsan toplumunun oluşması için çaba sarf etmenin elzem ve bir görev olduğunu unutmamak gerekir.

-Anne ve babaya karşı İHSAN, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde çokça zikredilmiştir. (İsra Suresi 23. ve 24. ayetler ve Buhari 26)

-Eşler arasında İHSAN. (Rum Suresi 21. Ayet, Tirmizi 1163)

-Yakın akrabalara karşı İHSAN. (Nisa Suresi 1. Ayet, Mirkatü’l Mefâtîh 7/3086)

-Komşulara karşı İHSAN. (Nisa Suresi 36. Ayet, Buhari 6019)

-Yetim ve miskinlere karşı İHSAN. (Nisa Suresi 36. Ayet, Müslim 1661)

-Ticari muamelede İHSAN, İslamiyet bu husus üzerinde çok durmuştur. Mal, akid, borç, fiyat vb. alışverişle ilgili muameleler. (Nahl Suresi 90. Ayet, Buhari 2076)

-Yapılan kötülüğe karşı İHSAN. (Fussilet Suresi 34. ve 35. Ayetler, El Câmiu’s Sahîh Belmavi 3/230)

-Söz ile ilgili İHSAN. (İsra Suresi 3. Ayet, Müslim 1009)

-Başkasıyla mücadelede İHSAN. (Nahl Suresi 125. Ayet)

-Hayvanlara karşı İHSAN. (Buhari 2163-Müslim 1955)

-Başkasına yedirmek. (Mefâtihu’l Ğayb 30/747)

-Ölülere karşı İHSAN. (Ona dua etmek, namazına iştirak etmek, hürmetle taşıyıp defnetmek)

-Sanatta, üretilen mallarda, malzemede güzel iş yapmak ile alıcıyı kandırmamak ve bugünkü tabirle standartlara aykırı icra-i faaliyette bulunmamak ile ilgili İHSAN.

Özetle; itikadımıza ibadetlerimize, muamelelerimize, kendimize ve yaşadığımız topluma zarar vermemek, her an Allah-u Teâlâ’nın gözetim altında olduğumuzu hatırda tutmak, yaptığımız bütün fiillerden hesabını vereceğimiz şuuruyla hareket etmek, suça bulaşmayıp günah işlememektir.

Hep birlikte ihsan toplumunu oluşturmaya gayret edelim.

Aylık Baran Dergisi 27. Sayı, Mayıs 2024