6 Temmuz 1818’de sabah suları, Viaur kıyılarıyla Carrelie arasında Prexaire isimli pınardan su almak için dışarıya çıkan Jeanne Bermond, sırtını suların içindeki kayaya vermişken, otlar ve ağaçlar arasında bir kadının hareketsiz oturduğunu gördü. Jeanne, kadına yaklaştıkça aklından geçenlerin gerçeğe dönüştüğünü hissederek, merakının kamçıladığı ürkek, titrek ayaklarını dizginlemeye çalışarak ilerlemeye devam etti. Başındaki örtü, siyah kurdeleli süsüyle, uyurcasına hissiz ve hareketsiz duran kadını tanıdı.
Jeanne, korku ve ümitle bir çığlık bastı:
-Cecile!
Bu bedenin sahibi, Cecile Soulie idi. Yüzü örtülü olmasına rağmen tanıdı onu Jeanne. Pınar kenarında ahbabına rastlayan Jeanne, çığlığa tepki vermeyen kadına biraz daha yaklaştı. Cecile’in yüzü simsiyahtı, vücudundaki şişlikler göze çarpıyordu. Jeanne, travma geçirip, attığı adımları hararetle geri çekti. Geldiği yolu koşarak, geri döndü. Cecile’in kardeşine, az evvel gördüklerini nefes nefese anlattı. Delikanlı, eve varıp, annesi ve babasına artık nasıl izah edilirse, vaziyetten bahsetti. Cinayet mahalline gittiler, şüphe yoktu; Cecile ölmüştü.
Pampelonne hâkimi öğle vakti saat 14.00’da zabıt kâtibi, bir cerrah ve bir jandarma yetkilisiyle Cecile’in öldüğü yere iştirak etti. Kanuni muayeneyi sıhhatli bir şekilde yapmak için hâdiseyi teferruatlıca incelemeye koyuldular. “… bacaklarının üstünde mavimtırak lekeler gördük, üstündeki elbiseler, göğsünün hacmi, karnının büyüklüğü, cesedin bir kadına ait olduğu zannını verdi. Yüzünü örten mendili kaldırdığımız zaman tahminimizin doğru olduğunu anladık; yüzü kararmış, korkunç bir şekil almıştı; dudaklariyle, kapalı olan gözlerinin çevresi mosmor kesilmişti. Ne cesedin elbiselerinde, ne de yattığı yerin yakınlarında kan izi vardı. Civar araziyi büyük bir dikkatle inceledik; kaynağa giden yolları tamamiyle kaplayan eğreti otlariyle diğer bitkilerde, cesedin başka bir yerden oraya sürüklendiği veya taşınarak getirildiğini gösteren bir bozukluğa yahut yatmaya tesadüf etmedik. Cesedin ceplerini aradık; bir cebinde bir parça peynirle bir parça kara ekmek, ötekinde de memlekette ‘fougasse’ denen bir parça ekmekle, 18 Haziran 1818 de Villefranche’dan yarım tabaka kâğıda yazılmış bir mektup bulduk; mektubun bir parçası, mühür açılırken yırtılıp atılmış olacak; mektup açılmıştı, üstündeki adresten Bourgnougnac kilisesine tabi Rode köyünde M. Niel’e yazılmış olduğu anlaşılıyordu…”
Daha sonra otopside, cinayetin iple işlendiği, Cecile’in aşağı yukarı altı aylık bir erkeğe hamile olduğu tesbit edildi.
Calquiere köyünde çiftçilikle uğraşan bir ailenin çocuğu olan Cecile Souile, Bourrelie köyünden, Joseph Sudre adında ihtiyarın tekiyle evlenmişti; taşrada böyle olur, garipler, kendinden daha varlıklı birileriyle evlenir; kimi bahtiyar olur, kiminin arasındaki sınıf çatışması katlanılamaz bir hâle evrilir. Cecile’inki katlanılamaz cinstendi. Evlendikten üç ay sonra dul kaldı Cecile. Louis Balssa’nın yanına hizmetçi olarak giren Cecile’in, yediği dayaklardan şikayetlerini bilmeyen pek azdı. Anasına babasına da yaşadıklarından bahsetmiş, cinayetten bir gün önce doğum için Balssa’dan yardım almak için görüşeceğini söylemişti.
Son paragrafta anlattıklarımız, 11 Temmuz’da bahsedilen birkaç malumattan ibaretti. Cecile, Louis Balssa’ın kendisine ettiği kötülüklerin bedelini bir şekilde ödeteceğini de söylüyordu. Hatta bazı dedikodu cemiyetlerinde, Balssa’nın ekin arabasını yakacağını açıkça belirtmişti. Burada Balssa’ların çiftçilikle uğraşıp, hayatlarını buradan idame ettirdiklerini de anlamış oluyoruz. Balssa da, Cecile’in tehditlerinden korkmadığını açıkça belirtmişti.
Bu dedikoduların soruşturma dosyasına dahil edilmesiyle, Najac d’Aveyron’daki doktor arkadaşı Liauzun’un evinde yakalanan Louis Balssa, 30 Ağustos’ta Albi cezaevine kapatıldı. Yâni, Cecile cinayetinin işlenmesinden takribi iki ay sonra.
Tahkikatların devamında, Canezac’ın zenginlerinden Jean Baptiste Mathieu Albar adında birine ulaşıldı. Albar’ın, Cecile’i cinayetten beş sene evvel uzun süre yanında çalıştırdığını öğrendiler. Albar’ın da ifâdesine başvuran Pampelonne hâkimi, “Balssa’nın genç kızı sık sık ziyaret ettiği”ni işitti. Albar, Cecile’in Balssa’dan gebe kaldığını öne sürdü.
Albar’ın ifâdesinden yola çıkıp, mahpus hâldeki Balssa ile görüşmeye gitti. Albar, “Evet, Cecile Albar’ın yanında çalıştı, ama ben o sıra kadınla münasebetimi devam ettirmedim.” dedi. Ayrıca, kadının kendisinden para istediğini de ifâde etti. 5 Temmuz akşamı (cinayetten öncesi) buluşacaklarını, meseleyi sulhe kavuşturacaklarını da söyledi. Hâkim, Balssa’nın 5 Temmuz akşamı neler yaptığına tekrar başvurdu, cevap şöyleydi:
“O akşam, Bourgnougnac’da bulunan Montirat vergi tahsildarını görmeye gidecekken, adını bilmediğim bir kadın, bana tahsildarın orada bulunmadığını söyledi, ben de eve dönüp akşam dokuz civarında uyudum.”
14 Haziran 1819’da Louis Balssa, tüm suçlamaları inkâr etse de kabahati büyük bulundu; mahkeme adamın başının vurulmasına karar verdi. Peki adalet merci yanılmış olabilir mi?
Cinayet hâdisesinin aslı
Montirat’ta oturan Jean Albar, 200 frank karşılığında Balssa’ya, “Cecile’in çocuğunun babası olduğunu kabul et, sana 200 frank vereceğim” demiş. Doğrusu, Balssa ile Cecile arasında daha evvel yakın bir ilişki olduğu için, Albar’ın bu fikri kendince isabetli. Cinayet mahalline beraber gitmişler, çünkü burada Cecile ile hep buluşup, beraberce kadını yatıştırıp, anlaşmaya ikna edeceklermiş. Albar ile Balssa cinayetin işleneceği yerde buluşmadan, Albar bir ara Cecile ile görüşüp gelmiş, sırada kadını öldürdükten sonra Balssa ile görüşeceği yere gitmiş. Albar, Balssa’nın yanına gittiğinde; “Ceceile’in yanına gitmeye gerek yok. Sebebine gelince, teklif ettiğim anlaşmaya razı olmadı. Ben de şu gördüğün bağ ile boğazını sıktım. Cecile ihtiyar kocasından ayrılıp, artık yalnız yaşamak istediğini söyledi.”
Bu yukarıdaki senaryo, Balssa’nın ölmeden önce söylediklerinden bir kısımdı. Mahkeme, Balssa’nın bunu uydurduğu kanaatine varmış. Çünkü, daha önce tüm suçları inkâr etmişti, haydi cinayeti işlemedi diyelim, öyleyse gerçeği en baştan gizlediği için katil olmasa bile suçluydu. Peki Balssa niçin gerçekleri anlatmadı? Giyotinle idam edilmeyeceğini, cezasını çektikten sonra dışarı çıkıp, yüklü miktarda tazminat alabileceğini mi düşünmüştü, bilemiyoruz. Gerçek suçlu Albar ile anlaşmanın bir parçası mıydı yoksa?
Jean Albar ise, “Bir suçsuzun öldürülmesine sebep olduğum için vicdan azabı duyuyorum.” diye yakarıp durmuş.
***
Oc (Oksitanca) dilinde, “yüksek kaya” mânâsına gelen, zaman geçtikçe de Balzac şeklini alan Balssac ailesi, Albi-Tarn’da tanınmış kişilermiş. Ortaçağ’ın sonlarında, Rougergue’den göçtükleri zaman bir kabile kadar kalabalıklarmış. Hatta Occitanie bölgesinde yer alan Rodez’de Balzac adında bir köy varmış.
Balssalar yâni Balzaclar…
1743’te, Bernard Balssa diye biri, Marie Blanquet isimli bir kadınla evleniyor, kadın çocuk doğurmadan ölüyor. Bernard, 4 Ekim 1745’te Nougayrie köyünden Jeanne Granie isimli bir başka kadınla evleniyor. Bu karısından on bir çocuğu oluyor, bazısı küçük yaşlarda ölüyor, hayatta kalanlar ise köyden gidiyor. Regaudie’ye yerleşen Jean ile demircilik yapan Joseph, iyi bir hayat sürüyor. Bernard’ın en küçük oğlu, yukarıda facia ile sonlanan hayatını anlattığımız Louis Balssa’dır. Bernard’ın en büyük oğlunun adı da Bernard François Balssa’dır. İşte Honore de Balzac, bu Bernard François Balssa’nın oğludur.
Görüş: Oğuz Can Şahin