Dün Filistin’e yapılan zulmü "bize ne" diyerek küçümseyen, "kahveyle ne ilgisi var" diyerek Yahudi markaların arkasında saf tutan Kemalist sekülerler; bugün siyasi menfaatleri için boykot çağrısı yapıyor. Hem de aynı yöntemlerle: Marka hedef gösterme, sosyal medya kampanyası, sokak eylemleri... Ne değişti? Değişen tek şey; kendi konforlarının tehdit altına girmesi.
Daha düne kadar boykotu “ilkel bir tepki” olarak aşağılayanlar, şimdi Espressolab gibi markaları kara listeye alıyor, listelerce boykot içeriği paylaşıyor. Oysa Filistin yanarken, Yahudi markalara “suçsuz ürün” muamelesi yapıyorlardı. Bugün ise Arda Güler gibi dua eden bir genci linç ederek, millî takımın destek vermemesini bahane ederek kampanyalar başlatıyorlar. Mesele ne kahve ne futbolu boykot. Mesele Müslüman nefreti.
Arka Planda Bir Kemalist İkiyüzlülüğü
Boykotlara karşı çıkarken bile İslâm düşmanlığını elden bırakmayan bu kesim, şimdi kendi kirli gündemini temize çekmek için halkı sokağa çağırıyor. Hırsızlıkları ayyuka çıkmış; İBB içindeki sahtekarlıklar, talan... CHP içindeki hizipçilik ve diplomasızlık skandalları bir bir ortaya dökülmüşken... Halkın dikkatini dağıtmak için bir tiyatro sahneleniyor. Akademisyeninden sanatçısına, medyadaki yancılarından sosyal medya figürlerine kadar herkes de bu figüranlar kervanında.
Popülizme mecbur edilmiş bu sözde aydınlar, boyunlarına takılmış tasmalarla sokağa çıkarılıyor. Tehdit edilerek, aşağılanarak, korkutularak... Zira o kitlenin desteğini kaybederlerse, sahte cennetleri bir anda çökecek!
Göz Boyayan Sloganlar, Arka Sokakta Hırsızlık
Sokağa çıkanların bir kısmı, İmamoğlu’nun parti içi kumpasla yıpratıldığını sanıyor. Oysa ortadaki gerçek; CHP içinden gelen itiraflar, belgeli yolsuzluk raporları ve ifşa edilen İBB soygunu… Hırsızlık, riyakârlık, sahtekârlık... Hepsini saklamanın, muhafaza etmenin ve sürekli kullanmanın yolu da Atatürkçülüğün gölgesinden geçmek. Geçmişin mirasını tepe tepe kullanıyorlar.
Baran Dergisi