Orta direk diye bir şey kalmadı; iki uç nokta var.
Bir çemberin içinde olanlar var; bunlar kolay para kazanıyor, öyle ki parayı nasıl harcayacağım diye düşünüyorlar. Bir de bu çemberin dışında kalanlar var. Her gün burunlarından soluyorlar.
Pandemi’nin başında 20 TL’ye alınan bir kalıp peynir şimdi 60 TL. Yumurta 80 kuruştan 1.5 liraya kadar değişiyor. Beş kişilik bir ailenin haftalık yumurta masrafı bile yekûn tutuyor.
Yoksulluğun yanında korkunç bir israf da var. Tüketim pompalanıyor. Yaşamamız gerekenin üç katı bir standarda göre yaşıyoruz. Üretmeden, çalışmadan, konforlu, lüks yaşamanın peşindeyiz.
Altta kalanların gözü üstte kalanlar gibi kaymak yeme derdinde. Hıncın çoğu da bundan kaynaklı. Temelde meşru, neticede değil. Ancak biz, her zaman adaletsizliklere karşıyız. Ve ortada isyan edilecek bir tablo olduğu gerçek. Esas yapmamız gereken üretim. Ancak yaygın olan israf, tembellik, gösteriş, tüketim.
Bir tuzağın içine düşmüşüz veya düşürülmüşüz. Dünya kapitalist sisteminden kopamıyoruz, bizi içlerine de almıyorlar. Bedeli ne olursa olsun göbeğimizi kendimiz kesmemiz lazım. Bedeli ne olursa olsun.
Esnafın hali perişan. Dürüst esnafın işi zor. Vergi yapılandırmaları ile dürüst esnaf cezalandırılıyor aslında. AK Parti (hükümet) ne yapıyor? Esas soru bu.
Kolay para kazanan belli bir kesim AK Parti çevresinde. Tayyip Erdoğan içerden dışardan kuşatılmış ya da irade gösteremiyor, ne yapacağını kestiremiyor.
Öyle bir tablo ortaya çıkmış ki ahlâktan bahsedemiyoruz bile. Zevksiz, neşesiz bir durum. Bir amaç uğruna acı çekilebilir ve buna motive olunabilir. Tamam ülkemiz dışarda operasyonlara imza atıyor ancak altta kalanlar AK Parti’nin yiyicilerine bakıp mı sabır gösterecek?
Parayla satılamayacak bir değer kalmayan ülkede baş olmaz, ancak başsız insanlar olur.
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi:
“Gir de bir bak ülkeme, başsız başsız adamlar...”