1 Ağustos İBDA’nın Kuruluşu…
Kadın tıynetli yavşakların ortalığı kapladığı günümüzde, nefsimizi hesaba çekişimizin, ne idüğümüzün ve ne yapmak istediğimizin çerçevesidir İBDA Kurtuluş Yolu; “zarurî” şuurumuzdur.
1 Ağustos’tan bir hafta önce Bolu Cezaevi’ndeyiz.
Bir grup gönüldaş avukat, K’ı ziyaret ediyor.
El Kaide’nin Uygur Türklerine sahip çıkması ve Çin’in dünyadaki ekonomik çıkarlarının vurulması tehdidi.
Önemli bir adım…
Sadece Araplara değil, tüm Müslümanlara ve mazlumlara sahip çıkılması açısından.
Paris’te tekrar yanan araçlar. Geçen yıl 1 Ağustos’ta Paris’in varoşlarında isyanın izlerini gördüğümden bu haber dikkatimi çekti. Belki sıradan, belki değil. Fakat kesin olan şu ki, şu an Paris yakınlarında bir cezaevinde olan gönüldaşımız Carlos sıradan biri değil, öncü devrimci biri.
Ortadoğu, bildiğimiz gibi dinamizmini koruyor.
Afganistan – Pakistan da öyle.
Türk Cumhuriyetleri de kıpırdıyor, yatağını arayan su misali, tepkiler veriyor.
Dünyanın nabzının atması gereken Türkiye?
Kah kendinden beklenen tepkiler verirken kah kendinden beklenmedik komik tepkiler vermekte.
İç oluş tamamlanmadan dış oluş yolu kapalı; kendini aydınlatamayanın dışına ışık vermesi mümkün değil.
İBDA’nın kuruluşu 1 Ağustos bunun için mühim, yoksa kuru kuruya anmak için değil. Oluş ve olduruş için; Fetih ve oluş için.
Başlangıç, sebeb ve netice için.
Nereden geldiğini bilmeyen nereye gideceğini de bilmez.
Ne aradığını bilmeyen ne bulduğunu da bilmez.
“Niçin” ve “Nasıl” davası?
Büyük Doğu ve İBDA davası.
Birbirinden ayrılmaz, denk iki kanat.
BD-İBDA Tarihi 1919’la başlar ve emperyalistlere karşı kurtuluş iradesinin zafere kadar sürdürülmesini amaçlar, kukla değil, bağımsız devletleşme olarak.
İBDA’nın fiili kuruluş tarihi ise 1 Ağustos 1984.
1975-1978 Gölge I. ve II. Dönem ve Necip Fazıl’ın “Müjdelerin Müjdesi” diye bağrına bastığı 1979 Akıncı Güç patlaması ve son ve som hali İBDA.
İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun samimiyetine ve Büyük Doğu davasına bağlılığına, “varlık hikmetim olan bir dava!” dediği fikrin eşya ve hadiselere nakşı işi, yani “aksiyon” davasının eseri “İdeolocya ve İhtilal”in ithafına bakmak yeterli:
“Davadan zerre tâviz vermez ve her türlü yarım oluşun engelcisi ÜSTADIM’a…
O’nun bu tavrı karşısında, kaçan keleşlerden olmayan ve “oluş” zorluklarını sıçrama tahtası bilenlere…”
İBDA’nın gücünü ve etkisini, taklitçilerinin ortalığı kaplamasından anlayabilirsiniz.
Yani keleş sürülerinden...
K. Salih Mirzabeyoğlu’nun yeni bir eseri çıkar, bağlıları onu henüz okumamışken, ondan çalıntılarla dolu yorumlar-haberler çıkar.
Sözgelimi, Sayın Mirzabeyoğlu son çıkan kitabında rüyalardan bahsediyor, hemen bazı yazar-çizerler rüyalarını anlatmaya başlar...
Salih Mirzabeyoğlu müstakil olarak bir eserinde sisteme bağlı bir alt şube olarak iktisadı ele alır ve müstakil bir eser yazar, anlı-şanlı iktisatçılardan “iktisada neler oluyor?” yazıları yayımlanır.
Her zaman olduğu gibi, bu araklamalarda kaynak göstermek yoktur.
Bizde intihal ve inkar hastalığı yaygındır.
‘İslâmcı camia’da da İBDA’ya karşı aşağılık bir ukde söz konusu ve İBDA’yı gizleme gayreti yaygın.
Bu da İBDA’nın gücünden…
ABD’nin Irak ve Afganistan’daki katliamlarını unutan AKP güdümündeki sözde İslâmcıların, İBDA’ya düşman olmaları tabiîdir.
Bu yamuk bakışlar, İBDA’nın karşısındaki eziklik duygusundan, kısaca kendine güvensizlik duygusundan kaynaklanan bir durum.
Düzenin saldığı korkudan ve mamacılığın verdiği rehavetten de kuvvet alıyor.
Böyle tipler ne kendisine ne çevresine hiçbir zaman fayda olamaz, bir aksiyon tezgahlayamaz. Ancak İBDA’yı tersinden ispatlayıcı olur.
İBDA’nın karşısında kadınca duygular içinde kıvrananlar…
İBDA ve Çakallar?
Peki İBDA bizi neden çekiyor?
Pazarlıksız Allah Resûlü davası olduğundan.
Fikrî manzumesi ve eleman yetiştirme tarzının sağlamlığından; kendinden zuhur ve cepheleşme modelinin orijinalliğinden.
“İslâma muhatap anlayış” ve “Kendinden zuhur.”
“İBDA, Allah ve Resûlü davasında “DOĞRU YOL-KURTULUŞ YOLU’nun bir âlemi, bir remzi..!” (İBDA Diyalektiği Sh. 19)
İBDA, ideoloji, siyaset, estetik ve aksiyon demek…
İBDA, en başta sır idrakı, dışa bakış, muradı kestirebilmek, şehitlik şuuru ve işi ehline vermek demek.
Bir moda tasarımcısının bile kendi sahasını kastederek, “bizde fikre değer verilmiyor!” diye şikayet ettiği bir ülkede, fikir geleneği olmayan bir ülkede, çağımız şartlarında ihtilalin hem gayesi hem vasıtası bir ihtiyaç olan dünya görüşü (BD-İBDA) ve onun heyecanlı mensupları…
Düşmanımız üzerimize fikir ve şiddet yöntemiyle gelirken bizim teşkilatlanmamız ve güçlerimizi birleştirmememiz aptallık olur.
İBDA, emperyalizme karşı direniş ve isyanın ismi, fikir, sanat ve siyasetin teşkilatıdır. Herkesin emeğini topladığı bir havuz, altında yer bulacağı bir şemsiyedir.
Düşmanı içten çökertmenin önemine de inanarak, her türlü silahla mücadelenin, usul, esas ve kurallarıyla mücehhezdir.
Yakın tarihimizin anahtar şahsiyeti Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı olanca kimliğiyle ortaya çıkaran Necip Fazıl ve yürüyen Büyük Doğu olan Salih Mirzabeyoğlu’dur.
Kökleri Anadolu’da yüzde yüz yerli bir hareket…
Bu topraklarda yeşeren, ayağı yere basan; fakat mesajı evrensel, insan ve toplum meselelerini halleden bir proje, bir manifesto, bir fikir ve aksiyon reçetesi.
İnsan olma memuriyet ve mesuliyetimizin vasıtası, hem de sistemli vasıtası. Tatbik fikri ve bunun aksiyonu, eşya ve hadiseler karşısındaki sosyal ve siyasî tavrımız, kısaca hayat tarzımız.
İmanımıza, şahsiyetimize, kültürümüze hasılı her şeyimize düşman olan hayat tarzlarına yem olmamanın, ılımlı İslâm gibi hain tuzaklara düşmemenin yolu yordamı, usulü esası, kısaca varoluşumuzun manifestosu.
Başkalarının konu mankeni olmaktan kurtulacağımız, zaman ve iş ölçümüzü bulacağımız iş ve eserimizle görüneceğimiz yoldur İBDA.
İBDA, zâhir olmaktır, varoluşumuzdur.




Aylık Dergisi 59. Sayı