Halil’imizi kim katletti? Meselemiz bu ve buradan ciğerinizin röntgenini çekebileceğimiz için soruyoruz: Halil Kantarcı’nın, Halil’imizin katili kim?
O caddede tetiği çekeni kastetmiyoruz! Caddede etrafa ateş edilmesini sağlayan 15 Temmuz darbesini kim/ler yaptı, onu soruyoruz! Halil’imizin katili, işte onlar!
***
Muz cumhuriyetlerinde bile görülemeyecek kadar bayağı, komik, plansız olarak harekete geçen darbeciler kimler?
Darbenin en önemli ayağı ve davası olan cumhurbaşkanına suikast davasında iki itiraf var, biri planı yapan Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş, diğeri uygulayan Binbaşı Şükrü Seymen’e ait. Açık açık “Darbe emrini uyguladık, darbeciyim.” dediler. Fakat onlar bile otel baskınını kendilerinin yapmadıklarını söylediler, “Darbeyi kabul etmişim, ölümleri niye kabul etmeyeyim ama biz yapmadık!” dediler.
15 Temmuz’un başlangıcında Genelkurmay Başkanlığı binasında, komutan katında olanlar, sonrasında 143. Filo’da dönemin Genelkurmay Başkanı’nın devamlı yanında olan, emirlerini oraya buraya nakledenler ise “Sabaha kadar komutanın emrinden başka bir şey yapmadım!” diyorlar. “O halde komutan mı darbeci?” sorusuna ise “Görmedim, duymadım!” diyorlar. Darbeyi kabul eden Sönmezateş ve Seymen’e de “Niye kabul ettiler ki, garip…” diye cevap veriyorlar. Ama Hulusi Akar’ın (iki günde, birkaç saatlik çalışma ile alınan) müşteki ifadesiyle darbeci olarak yargılanıp, defalarca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldılar. Savunmaları kâr etmedi. Evet, güçlü savunma yaptılar; fakat darbenin kalbinde yer alıp “darbeciler kim” sorusunun cevabını vermediklerinden (bana göre tabii) bunu hak ettiler.
***
2015 yılının Mayıs ayına dönelim:
“-Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel, Mayıs ayının ilk haftası içinde sağlık sorunları nedeniyle rapor aldı. Özel, 9 Mayıs Cumartesi günü de, GATA'da ameliyat oldu. Özel'in sağlık raporu nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı'na Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar vekalet etmeye başladı. Ancak bu gelişmenin Türkiye'nin Suriye'ye gireceğine ilişkin spekülasyonlarla aynı zamana denk gelmesi yeni bir spekülasyona neden oldu. Kulislerde, "Orgeneral Özel, rapor alarak istirahate çekildi. Hükümet ile arasında anlaşmazlık olduğu için görevini Hulusi Akar'a bıraktı. Raporun ardından geri dönmeyecek." iddiaları ortaya atıldı. Ancak 9 Mayıs'ta ameliyat olan Özel, bugün görevine başladı.” (1)
Ultra Kemalist Tuncay Özkan tarafından güle oynaya Akın İpek’e satılan Kanaltürk’ün Ankara temsilcisi Faruk Mercan, Özel’in hasta/izinli olduğu ve katılmadığı, yerine KKK Hulusi Akar’ın vekalet ettiği MGK toplantısı hakkında şunu yazdı 14 Mayıs’ta:
“-14 Mayıs Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, ‘Bizim Kırmızı Kitabımızda paralel diye bir şey yok.’ açıklaması bütün devlet kurumlarına bir uyarı ve tavsiye.”
Aynı gün “Vatan” gazetesi “GKB’den ince ayar” başlıyla şunu yazıyordu:
“- Genelkurmay Başkanlığı da, Türkiye Milli Askeri Strateji (TÜMAS) belgesini, kırmızı kitap ile uyumlu hale getirmek için çalışma başlattı. Genelkurmay'ın güncelleştirme çalışmaları sırasında geçmişteki tecrübeleri ve askerlerin yargılanmalarını dikkate alarak, "ince ayar" yaptığı belirtildi. Buna göre, legal görünümlü illegal yapıların toplumdaki ve sivil bürokrasideki unsurlarıyla mücadelede askeri bir görev tanımı yapılmayacak. Hükümetin de, Genelkurmay'ın bu tutumunu uygun bulduğu dile getirildi.” (2)
2015 YAŞ toplantısında terfiler ve atamalar normal şekilde devam etti. 2016 YAŞ toplantısı da normal şartlar altında yapılmış olsaydı, darbeden içeri atılmış yüzlerce subay yine atanacaktı, bununla alakalı çalışmalar toplantıdan çok önce bitirildiğinden, mahkeme savunmalarında bunlardan çokça bahsedildi; “Madem darbeci ve Fetöcüydüm niye terfi ettirdiler?” diye…
Faruk Mercan’dan iki gün sonra Cem Küçük de şunu yazdı:
“- Türk devletinin en büyük ve bir numaralı düşmanı paralel yapı sapır sapır dökülüyor. Hukukla bu çeteye birer birer hesap soruluyor! Paralel çetenin en az sızdığı ama Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla boşalttığı alanlara kendi adamlarını yerleştirdiği kurumlardan biri de Türk Silahı Kuvvetleri.
Birkaç gün önce Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz paralel çetenin ordudaki yapılanmasıyla ilgili şunları söyledi: “Binin üzerinde kişiyle ilgili olarak ihbar gelmiştir. Bu ihbarlarla ilgili, hem idari hem de Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturmalar başlatılmıştır. Neticelendiğinde elbette gereği yapılacaktır. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi içinde yer alan bir yapının milli ordu içinde yer alması kabul edilemez.”
Subay kadrosunda binin üzerinde paralel yapı mensubu var mıdır, emin değilim. Yapılan istihbari çalışmalar bu sayının 600-700 kişi civarında olduğunu gösteriyor. Subay olmayan diğer alt kadrolarda bu sayı biraz daha fazla olabilir. İsmet Yılmaz’ın dediği gibi Kırmızı Kitap’a girmiş bir yapının milli ordu içinde olması kabul edilemez.” (3)
Yukarıdaki yazıların olduğu dönem, adı “İzmir Fetö Borsası Davası”nda geçen (2018 gibi basit bir mahkemeye sürüldü sonra) İzmir Savcısı Okan Bato’nun yolda tesadüfen bulunan flash disk ile başlattığı soruşturma ve flash’ın içinde ismi geçen “Kuzgun ve Şapka” kodlu general ve albayın “itirafları”yla iddianame yazmaya başladığı dönem.
İsmet Yılmaz’ın “binin üzerinde ihbar” dediğini, önüne geleni Fetöcü yapan Cem Küçük’ün ise bu rakamı abartı olarak gördüğünü unutmayın. Darbe sonrasında TSK’nın (bu çok bilmişlerin çok bilmiş laflarına rağmen) hallaç pamuğu gibi atıldığını da!
Sene, 2015; darbeden bir sene önce oluyor bunlar. Ne anlamamız gerekiyor o halde? Darbe öncesinde hiçbir şeyden haberlerinin olmadığını!
Şimdi dönelim günümüze. Büyük vaveyla koparılarak tutuklanan Serdar Atasoy’u; tam rütbesiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Serdar Atasoy’u hatırlayalım.
2020 YAŞ’ında tuğgeneral yapılarak KKK istihbaratının başına atandı, 2021 yılının Ocak ayının başında emekliliğini istedi, emekli oldu ve Ocak’ın sonunda da gözaltına alındı. itirafçı oldu. “Büyük itiraflar” yaptı denildi, Ankara 25. ACM tarafından da etkin pişmanlıktan tahliye kararı verildi. 8 Temmuz 2021 günü aynı mahkemede bir sanık için tanıklık yaptı. Ve olan oldu. Mahkemede itirafların baskı altında alındığını söyledi ve reddetti, tabii olarak da 9 Temmuz’da tekrar tutuklandı.
Serdar Atasoy darbeden seneler sonra, kaç defa soruşturma geçirmesine rağmen KKK İstihbaratının başına geçiyor, sonra tutuklanıp, itiraflarıyla tahliye ediliyor ve ardından işkence diyerek o itirafları reddediyorsa… Beş sene boşuna geçmiştir bir, içeride olmamasına rağmen itiraflarını geri çekip hapse girmeyi göze alabiliyorsa, bunda başka bir şey vardır iki! Ve Halil’imizin katillerinin izi de buralarda.
***
15 Temmuz’un beşinci senesinde, risk hala mevcuttur. Bu risk, zor kullanarak, askerin veya başka güçlerin sokağa çıkması manasına gelecek işlerden ötürü değil, Erdoğan’ı birtakım işleri yapması/yapmaması noktasında “zor”a sokma, sıkıştırma anlamındadır; kapalı kapılar ardında dönen dolaplar yani. Milletin görmediği noktalarda ve dolap çevirenler de “en kahraman Rıdvan!” rolüyle hep karşımızda olanlardır.
“Aman provokasyona gelmeyelim, Kurucu Önder’e (!) hiç laf etmeyelim, edenleri engelleyelim, bilmediğiniz şeyler var.” veya “mafya gruplarına silah dağıtıldı” vezninde korku yayanlara inanmayın; velev ki İzmir HDP saldırısı gibi hadiseler olmaya başlasa da!
Bu ülkenin istikbalinde Kemalizm yok olduğu gibi, onun abdest aldırılmış, revize edilmiş hali olan Gülenizm de yok! Korkular, bu odaklar eliyle pompalanıyor.
Millettir esas güç; Akıncısı, Ülkücüsü ve “Kürt”üyle millet! Hangi tip zorlamayla ortaya çıkarlarsa çıksınlar fark etmez, Allah’ın izniyle ezer geçeriz!
Dipnotlar
1) https://www.milliyet.com.tr/siyaset/genelkurmay-baskani-ozel-gorevine-basladi-2064079
2) http://www.gazetevatan.com/genelkurmay-dan-ince-ayar-790872-gundem/?f=mobil
3) https://m.star.com.tr/yazar/dikkat-paralel-yapi-ordudaki-adamlarini-harekete-gecirmeye-ugrasiyor-yazi-1029255/