Tam adı Türkiye Gençlik Vakfı olan Tügva için 2021’in Ekim ayı, saldırılar ayı olarak kayıtlara geçecektir herhalde. Ayın başında İstanbul Adalar temsilciliği sebebiyle yürütülen kampanya, ayın yarısı olmadan, 12 Ekim’de birtakım evrakların (excel kayıtları) servisiyle devam ediyor; ay sonuna kadar ne olabilir daha, biz de merakla bekliyoruz.

Uzun uzadıya yazmaya gerek olmayan bir hadise esasında son olay. Fakat bir bakımdan da oldukça önemli.

Piyasaya dökülen excel kayıtları için Tügva başkanı Enes Eminoğlu, “Bilgi havuzumuzdan alınmış, içinde doğru bilgilerin de, manipüle edilmiş, yeniden düzenlenmiş sahte bilgilerin de yeraldığı kumpas kayıtlarıdır” açıklamasında bulundu. Emiroğlu, eski bir çalışanlarının derneğe ait belgelerin “yedeklemesini” yaptığını ve şimdi de manipüle ederek “sızdırdığını” ilave ediyor. Ayrıca “daha önceden Fetö’den gözaltına alındığını” da.

***

Kuvvetli ihtimal “yedeklemeyi” yaparak sızdıran kişi (veya irtibatlısı), Tügva’nın 2020 yılının ortalarına kadar Van il temsilcisi olan Tamer Özsoy.

-TELE1’den Evren Özalkuş’a konuşan TÜGVA Eski Yöneticisi Tamer Özsoy, şunları kaydetti: “Van’da yöneticilik yaptık. Çok şey gördüm. Onlardan korkmuyoruz. FETÖ’den çok korktuk. Korku iklimi yaşanmasını istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarına sesleniyorum, ilk başta beni sonra tüm sorumluları yargılayın. Bu konunun üzerine gidilmesi lazım. TÜGVA’da bir sistem vardı. Bu sisteme üyeler kaydediliyordu. TÜGVA istediği kişinin bilgilerini alıyordu. Bir kayıt tutuluyor. Bunların araştırılması lazım. Ortaya çıkan belgeler buzdağının yüzde biri sadece. Devamı çıktığında ‘Bu da mı olmuş’ diyeceğiz. Asıl büyük problem olan şu, bu tahsis edilen binada yetiştirilen gençlere ne vaatlerde bulunuldu? Burası daha önemli bence. Biliyorsunuz, FETÖ taktiği de böyleydi.” Özsoy sözlerine şöyle devam etti: “Öğrencilerin orada bulunma sebebi mezun olduklarında kolayca iş bulabilmek. Yarın öbür gün gidecekleri zaman yargılanmamaları için oluşan bir yapıdır. Çok açıkça konuştum. Bundan sonrası gazetecilere ve Türk yargısına düşüyor. Bunlar FETÖ taktikleri. Üzerine gidildikçe, kutu açıldığında bazı şeyleri daha yakından göreceğiz.”

Leak’leme, sızdırma yapan da görüldüğü gibi “Fetö taktikleri” diyor. Fetö vurgusu, anlaşıldığı kadarıyla çok kullanışlı! Misal, yarın Fetulah Gülen de “Ben yapmadım, Fetöcüler yaptı!” diyebilir; çünkü gerçekten de “Fetö” nedir belli değil. Uzaylılarla muhabbet eden bir metrese sahip E. Musk bile bir kısım yerlerde maklube yüzünden “Fetöcü” kabul ediliyorsa, şaka bile olsa, durum böyledir. Boştur.

***

Ortaya dökülen (hepsinin gerçek olduğunu varsayalım) excel kayıtlarında varılan, Tügva’nın nerede, kaç kişilik yurtları olduğunu, bunların masraflarının nasıl ödendiğini gösterir liste, boş listedir. İster bağış, ister belediye ödemesi olsun, hukûken bir sorun yoktur. Referans listeleri de öyle; Tamer Özsoy’un da en çok üzerinde durduğu kısım burası, zaten yaygara koparılan yer de burası.

Filanca kişi filanca yere refere edilecekmiş, hatta isterse girsin, bunun suç oluşturduğu nerede görülmüş?

Mesela, bugün “Lgbt’nin kalesi” olan Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olmanın “iş garantisi” olarak gösterildiği günleri bilmiyor muyuz? Veya bir dönem ÇYDD ve ADD’nin referans alındığı günleri?

Tügva, hem yurtlarında barındırır, hem okul harici ayrı bir eğitim verir ve sonra bu gençleri bir yerlere “memur” olarak sokmaya çalışırsa, bunda ne gariplik var

1993’de, Mehmet “Ali” Moğultay, parti kongresinde alenen, “Seyfi Oktay 2000, ben 1000 hakim aldım, bu kadroları ben almayacaktım da MHP mi alacaktı, ona mı verecektim!” demişti. Seyfi Oktay, yargının en tepesini bir gecede hukuksuz şekilde değiştirmiş, onlar eliyle 2000’lerin yarısına kadar gelinmiş, ne hukuk cinayetleri işlenmişti.

Bunlara bakmayıp, Tügva’nın (veya başka yapıların) çoğu sıradan yerlere “memur/işçi” tedarik etmesine bakmak, hakikat aşkıyla değil, yıkılan eski sistemlerinin acısıyla nefretle hareket etmek olarak açıklanabilir.

***

Şu nokta önemli yalnız, 20 sene ve belediye dönemini de sayarsak 30 senedir hükümette olan Ak Parti ve “çevresinin” en başta gelen yanlışıdır:

Adalar temsilciliği hakkında ortaya çıkan “kına gecesi” organizasyonunda, böyle bir şeyin olmadığını, yayınlanan fotoğrafların kendilerinden önceki döneme ait olduğunu açıklayan Tügva başkanı Eminoğlu, “Sadece bir fotoğraf bizim döneme aittir ama nasıl olduğunu bilmiyoruz, haberimiz yoktur.” demişti.

Excel kayıtları için de, “Adam yedeklemiş yahu ve şimdi manipüle ederek ifşa ediyor.” dedi. 2018’de, evet daha çok yeni, göreve getirdikleri Van temsilcileri de “Buzdağının görünen yüzü bu sadece.” dedi.

Problemi görebiliyor musunuz?

Bir teşkilatın en önemli yeri, temsilcilik veya şubelerinin idari kadrosu ile “evrakları”dır. Teşkilat, bu iki noktada “kale ve kale muhafızı” gibi hareket etmesi gerekirken, ahbap çavuş ilişkisi, birtakım “ricalar” ve “hamili kart yakinimdir” şeklinde hareket ederse, ELEĞE DÖNER ve ayrıca “fena faaliyet ve davranışlara” da yataklık etmiş olur.

Milyonlarca liralık paranın döndüğü masraf ve ticari ilişkilere tabiatıyla sahip olan Tügva’nın, başkan Enes Eminoğlu’nun dediği gibi “bilgi havuzu yedeklenmiş” ise, bir darbe de bu “para akışından” almasını bekleyebiliriz. Vakfa ait herhangi bir “mal/eşyanın”, vakfın filanca üyesi tarafından piyasa fiyatından yükseğe vakfa satılması gibi! Dileriz ki böyle bir şey olmaz ama “havuza dalmışlarsa”, her şeyi beklemek gerekir.

***

Tekkeye mürid seçmiyoruz demişti Erdoğan milletvekili adayları için. Tamam. Güya “kitle partisi”sin ve oy gerekiyor, ama Tügva için bu geçerli değildir. Boğaziçi Üniversitesinde LGBT kaynaklı provakatif eylemlerde başrolde olan başı örtülü bir “kadın birey”, İHH Düzce başkanının kızı çıkmıştı. Devamlı üzerinde durduğumuz, Sünnet ve Cemaat Yolu’nun karşıtı tipler bürokraside de, bağlı derneklerde de at koşturuyor, daha iki gün önce vefat eden İsmet Uçmak bunların besleyicisi, “dinlerarası diyalog” meselesinde Gülenistlerden fazlası var eksiği yok aynı düşüncede, Din’ine bu kadar lakayt olan tipler, dertleri “kariyer” olanlarla bir araya gelince, en küçük menfaat çatışmasında dümen kırmaz mı? Kırılan dümenle, etrafa belgeler saçılmaz mı?

Ak Parti ve Erdoğan, hususen Bilal Erdoğan, gençleri eğitelim derdinde olabilir, iyi bir faaliyettir, eski parayla trilyonlarca lirayı, betona gömmüş (yurt binası) ve içinde “milli ve manevi değerlerle gençlik” eğitimi yaptırıyor olabilir, çok güzel ama bunun yeterli olduğuna inanmak, en büyük yanılgı olacaktır. İşte bir leak’leme ile lekelenme gerçekleşiyor; ayak tökezlendiğinde ise ne olacağını düşünmek gerekir.

RAHMETli Üstadımız’ın İdeolocya Örgüsü, İman ve İslam Atlası, Babıali, Yeniçeri kitapları ile, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun İdeolocya ve İhtilal kitabı, “eğitimin ön şartı ve keyfiyeti” için tekrar tekrar okunmalıdır.

Bu kitapları ilk safhada okutmanın kaybettireceği hiçbir şey yoktur, en basitinden “her sakallıyı dedesi zannetme” hastalığından kurtulunur, YANLIŞ insanlara bina ve evrakların emanet edilmesinin önüne geçilir.

Aletler, kullanana vardır; trilyonluk masrafa sahip kurumlar (alet), “kariyerini sevdiğim” tiplere bırakılırsa, dilediğin kadar itiraz et, “dava dosyası” olarak dönebilir! Uyanın!