Gizli tanıklık müessesesinden hiç hazzetmedim. Tanık olmak ayrı, "gizli" tanık olmak ayrı; hele ki bu "gizli" tanık tabiatı icabı aleyhine konuşacağı kişinin sağında solunda bulunan, suça karışmış veya karışmasa da suç olduğunu bile bile oralarda bulunmuş, başının derde gireceğini gördüğü anda da "ifade vererek" kurtulmaya çalışan olursa, hiç hazzetmemem normaldir. Siz de hazzetmeyin.
Hoş, BİZ ne dersek diyelim hayat denilen nesne bu tip işler üzerinden yürüyor, hazzetmeseniz de bu derece -ekserisi- aşağı tabakadan ve ahlaktan yoksunlar ortaya çıkıyor ve sadece kendilerinin menfaatini düşünerek "gizli tanık" oluyor ve bambaşka süreçlerin başlamasına zemin hazırlıyorlar. Frenklerin dediği gibi, "hayat, bu!" Öyle.
"Etkin pişmanlık" denilen bir zımbırtı var, açık açık onun gölgesi altında delilleri de koyarak, ispatlayarak anlatmaya bir şey dediğim yok. Ama "gizli" tanıklık... Hayır. Sadece konuşan, yamuk yumuk "delil!" getiren, paçayı kurtarmaktan başka düşüncesi olmayan tiplerin ifadeleri belki "soruşturma" aşamasında kullanılabilir, soruşturma o bilgiler çerçevesinde bilinmedik başka saha ve kişilere ulaştırılabilir, mesela hedefin "telefon rehberini" getirir, hiç bilmediğiniz tiplerden haberdar olursunuz, soruşturma şikayet edilebilecek, hatta içinde kaybolunacak kadar "genişletilebilir", çünkü bu sefer de koskoca "telefon rehberi"ndeki her kişinin her irtibatını "araştırmak" gerekecektir, buna rağmen getirene "ödül" olarak bazı ödünler verilebilir, savcılık "hafif" ceza talep edebilir. İşte bunların savcılık safhasında halledilmesi ayrı bir şey, mahkemeye çıkarılıp fantezi, komplo teorileri ve aklına geldiği gibi konuşturulmaları ayrı bir şey; üstelik "gizli tanıklık" müessesesinde rol alan tiplerin bir dediğinin bir dediğini tutmadığı, "duydum, okudum, söylendi" gibi keyfinin kahyası "tespitlere!" bağlı olduğu da çokça ispatlanmış durum.
"Gizli" tanıklık hiç mi faydalı değil? “Bence”, savcılılık sürecinde oldukça faydalı olacağına inanırım; ama riski de yazdım, deli saçması şeylerin peşinde dolaşmaya, üç beş kişiyle ilgilenirken "telefon rehberi"nin getirilmesiyle 300-500 kişiyle "uğraşmaya" ve "boğulmaya" da dönebilir mevzu. Fakat elinde kesin bir delil olmayan "gizli" tanıkların mahkemeye çıkarılması, tüm dosyanın çökmesine veya şüpheye sokulmasına da sebep olabilir.
***
Oradan buradan duyduğu veya verilen evrak ve "bilgiler" ile, hiç doğrulama zahmetine katlanmadan, saf nefret ve hırs ile videolar yaparak geçimini sağlayan kel firari videocu Cevheri Güven bu tipten son eserini de geçen gün yayınladı.
Sedat Peker ve Emre Olur Davalarındaki Gizli Tanık
“YozgatGiresunEdirneMalatyaYolcularıKalmasınKalkıyor” kod İsmail K'nin kendisine ulaşıp bir kayıt gönderdiğini söyledi ve bunu yayınladı. Seyredebilirsiniz net'ten. Beni ilgilendiren kısmı burası değil, "gizli" tanıklar hakkında "his ve duygularımı" yukarıda yazdım. Ben, kel firari videocunun kaydı yayınlamadan önce ettiği laflara dikkat ettim. Güya çok ince düşünülmüş bir "tezgah" kuruyor orada!
Derdi ne biliyor musunuz?
Hem Sedat Peker'e "her şeyini biliyorum" havaları atmak, hem de "gizli" tanığı "gizli" yaptığını iddia ettiği iki kişiyi "hedefe" koyarak lekelemek! Kafası bu kadar basıyor! Çünkü hiçbir şeyi bilmiyor, önüne gelen kırıntıdan nasıl "gol" atarım şehvetine kapılıp ahmakça "plan yapıyor!"
Videoda bahsettiği iki kişiden birini Sedat Peker zaten yakinen tanıyor. Çok eskilerden üstelik. Hayır Ergenekon davalarından değil, daha da, daha da eskiden. Onun çevresini, birtakım yerlerle irtibatını, yardım-severliğini de diyelim tanıyor.
Bahsedilen ikinci kişi de Avukat Harun Akdere. Peker, Akdere'yi tanımıyor, ismini belki duymuştur o kadar; ama ister Gülenistler deyin ister "FETÖcüler" deyin işte o kazma grup, avukat Harun'u çok iyi tanıyor. Kaza süsü verilecek bir suikast teşebbüsünde dahi bulundular. Hakkında çok dedikodular da çıkarıldı; ispatlanamayacak dedikodular, "bilgiler" yaymakta Gülenistlerin üstüne yok, ama tutmadı tabii. Avukat Harun'un "yapıp ettiklerini" yazacak değiliz, buna rağmen kendisinin bir avukata göre "makul" bir hayat "konforu" içinde olduğunu yazmak gerek. Niye bunu yazdım, "Gizli Tanık “YozgatGiresunEdirneMalatyaYolcularıKalmasınKalkıyor” kod İsmail K" videoda "bmw otomobil... villa..." diyor ya onun için. O bmw'nin kaç model olduğunu, villa dediği iki katlı küçük müstakil binanın ofis ve kira olduğunu söylemiyor çünkü.
Anlatmaya çalıştığım mevzudan uzaklaşmıyorum; mevzunun aslının kel firari videocunun işte bu tip "imaj uydurmaları" üzerinden döndüğünü söylüyorum.
***
Videoda ismi geçen ve Peker'in de tanıdığı kişiye bir gün biri geliyor. Evet. Gizli Tanık “YozgatGiresunEdirneMalatyaYolcularıKalmasınKalkıyor” kod İsmail K!"
"Niye ona geliyor?" diyor ya videoda, "mahallemin çocuğu falanı filanı tanımam normal", yani "çevre" itibariyle tanıyor; ama daha doğrusu babası tanıyor, bu da babası tanıyor diye tanıyor, bu "tanışıklık" sebebiyle de o kişiye gidiyor. (Sedat Peker dosyasındaki gizli tanık İsmail K.’nın babası Ali Kocalar’a iftira niteliğindeki ‘örgüt üyesi’ iddiası Ali Kocalar tarafından yalanlanmıştır. Bir yanlış bilgilendirme neticesinde tarafımıza iletilen bu asılsız iddiayı paylaşmamızdan dolayı Sn. Ali Kocalar’dan özür dileriz. Söz konusu iddia mevzu yazıdan kaldırılmıştır.)
"Başım belada, falanca filanca arabamı istemişti, verdim, ama sakat iş yapmışlar, kolluk beni arıyor, aman yardım et abi!" diyor. İnanıyor tabii o kişi; nihayetinde "sakat iş" esnasında orada yok, arabası var sadece, olaydan habersiz, avukat Harun'u çok eskiden beri tanıdığından telefon açıyor, anlatıyor, o da gelsin yardım etmeye çalışırız o halde diyor.
Macera işte böyle başlıyor!
Geleceğim demesine rağmen, gelmiyor. Mevzu şu: “Size ait araba bir olaya karışmış, karakola uğrarsanız bir ifade alıp dosyayı göndereceğiz”, diye semt karakolundan bir telefon geliyor buna. Bu karakola gitmiyor, dosdoğru yukarıda bahsettiğim “babasının tanıdığına” koşuyor. Avukat Harun’la irtibat kuruluyor, o da bekliyor ama gelmiyor. Ankara’da Kahramankazan’daki gişelerde bir müddet sonra normal aramaya denk geliyor, gayet tabii “kapıyorlar” bunu, dosdoğru emniyete götürüyorlar. Avukat Harun’un ismini veriyor. Orada Gizli Tanık “YozgatGiresunEdirneMalatyaYolcularıKalmasınKalkıyor” kod İsmail K. ifadesini veriyor. "Arabamı, tanıdığım falanca istedi, ben de verdim, meğer sakat iş yapmışlar, hiç alakam yok, arabamı alanlar şunlar bunlar falan filan." İfadesi alınıyor, orada olmadığı da bilindiğinden serbest kalıyor ve çıkıyor emniyetten.
Bu, "gizli fırıldak" tanığın İLK emniyete gelişi ve ifadesi.
Buraya kadar anormal bir şey yok. Araba onun araba, alanlar-verdikleri belli, "sakat iş" belli, araba zaten tespitli, bu "gizli fırıldak" da o zaman gizli mizli de değil, aleni, paçayı kurtarmak için de denilebilir veya gerçekten de sadece arkadaşlık hatırına arabasını vermesinin dışında bir hareketi de olmadığından, kendince ifadesini verip çıkıyor. Normal bu.
Esas hikâye bundan sonra başlıyor.
Aradan üç ay geçiyor, Avukat Harun'u tanımış ve "tanımış" olduğundan, tekrar ona ulaşıyor: "Abi bana müebbet verecekler yardım et!" Meğer mahalleden tanırım, arkadaşlık hatırına arabayı verdim demesi filan HEP YALANMIŞ!
Yalanmış diyorum, çünkü anlattıkları hiç de öyle "tanıdık çevre" mevzuu olmadığını gösteriyor. Anlattıkları "şeyler" olsa yine "müebbet" almazdı belki ama canı oldukça tatlı olduğu açık bu tip, daha "büyük işlerin" içine girmiş. Avukat Harun'dan da "aman abi, yardım!" istiyor. O da yine önce telefon sonra emniyete götürüyor. Konuşuyor orada bu "gizli fırıldak", tamam diyorlar, ifade verir misin, evet, avukat Harun da "beni artık ilgilendiren durum yok" diyerek çıkıyor "villasına(!)" gidiyor!
Yok kokain verdiler, yok kafam güzeldi diyor ya "gizli fırıldak", yok öyle bir şey, burası kuvvetli ihtimal Cevheri kel firarinin "inandırıcılık" olsun diye ilave ettirdiği şeyler veya birlikte kurgulamaları. Çünkü İLK gidişini saklayan bir "gizli fırıldak" var ortada, kendi isteğiyle de İKİNCİ DEFA gelen biri bu. İLK ifadesinde inkâr edilecek bir durumu da yok, araba onun araba, taş gibi gerçek, ama İKİNCİ İFADESİNDE anlattıkları "yenilir yutulur" cinsten değil, MASKELEMEK, MAZERET UYDURMAK gerek, "BEN YAPMADIM, ONLAR KUMPAS KURUP İFADEMİ ALDILAR" demenin yolu da işte o iki kişiye "çamur atmak!" Bir de kokain mevzuunu da “Peker’in gadabından korunmak” için kullanıyor “uyanık!”
Bunun yanında, kel firarinin ve "gizli fırıldak"ın YALAN konuştukları şuradan belli: "Gizli fırıldak" firar ettikten, kel'e ve Erk'e konuştuktan SONRA, videonun yayınlanacağı ANA kadar EMNİYET İLE KONUŞULUP GERİ DÖNMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLARIN SAĞLANMASINI istiyor emniyette ifade verdiği birileriyle bu yönde görüşmeler yapıyor.
Peki niye "firar" etmiş?
"Emniyet beni öldürtecek, peşime, etrafımda polisler varken adam taktılar, öldürtüp suçu Peker'e atacaklar!"
Bu!
Sedat Peker'e isnat edilebilecek öldürme ve yaralama vakaları zaten varken, kendi isteği (korkaklığı ve fırsatçılığı kısaca) ile İKİ DEFA İFADE VEREN birini, üstelik "koruma tedbiri" alınmışken niye polis öldürtsün? Sonra kim "gizli tanık" olur, onlar bile öldürülebiliyorsa, değil mi?
Firar sebebi SADECE BU; videodan anlaşılan diyelim! Ama videoda anlattıklarının tersine HÂLÂ O İFADELERİNİ kabul ediyor, "iyi korusunlar beni, gelip anlatayım" da demeye devam ediyor!
Daha firar etmeden önce, Gaziantep'te "koruma altında" bulunduğu dönemde, "fırıldak" ya, kel firari Cevheri Güven ve Erk Acarer ile irtibat kuruyor. Ne biliyorsa, kim olduğu da dahil anlatıyor! Bu da emniyet tarafından tespit ediliyor, o esnada firar ediyor, ardından da önce Yunanistan'a sonra da "Cevheri misafirhanesi"ne kaçıyor. Bu sırada da savcılık mahkemeye başvurup "kendini ifşa ettiğinden" ve en önemlisi "soruşturma ve kovuşturmayı tehlikeye attığı" iddiasıyla, ilgili madde gereği "gizli fırıldaklığına ve korunma tedbirine" son verilmesini talep ediyor, mahkeme de bunu kabul ediyor.
Kaçıyor ama hala geri dönmenin yollarını döşemeye çalışıyor "gizli fırıldak."
Anlaşılmıştır herhalde, “beni öldürtecekler” meselesi, Cevheri ile konuştuktan sonra, ondan Peker’e karşı korunma ve menfaat temini sözü alması üzerine veya buna da lüzum yok, Gülenistlere sığınarak “korunma güdüsü” neticesinde ortaya çıkıyor.
***
Esasta "gizli fırıldak" İK, "Peker'e yaranma" maksadıyla o videoda konuşmuyor; anladığım kadarıyla. İKİ DEFA EMNİYETE GELMESİ VE İFADE VERMESİ, hala "dönme çağrılarında" bulunması bunu gösteriyor. Sedat Peker'in kendisinden -en azından- hazzetmediğini biliyor; hem paraya sıkışık olduğundan hem de gerçekten artık "risk altında" olduğunu bildiğinden, kendine başka bir "kapı" arıyor. Ne emniyetin ne o iki kişinin "maddi çıkar" işine girmeyeceğini gördüğünden, rotayı kel firari Cevheri'ye kırıyor. Erk'e de anladığım kadarıyla "yem" atıyor; onun Peker'in "çevresi" ile irtibatını biliyor çünkü. Ama nedense, neredeyse hepsini tanıdığı Peker'in "yakın çevresi"ne hiç yaklaşmıyor, alacağı "cevabı" biliyor, diye düşünüyorum.
Cevheri sayesinde "para ihtiyacı"nın biteceğine inanıyor olsa gerek. Çünkü Peker ile Gülenistlerin arasının pek "iyi" olmadığını da görüyor, biliyor. Cevheri de buna artık ne dediyse yaklaşıyor ve o kaydı yapıyor. Cevheri'nin derdi, "gizli fırıldak" değil. Gerçek, hiç değil!
Onun maksadı hem Peker'in "sırlarına" vakıf olmak hem de o kişiyi "ifşa etmek!" Ve, "sarayın yargısı" şeyini dedirtmek! Videoda bahsedilen diğer kişinin sanık olduğu davaya vurgu yapıp, "Ergenekon Devlet işbirliği" de demeye çalışıyor; eh bir de yanında avukat Harun var, "yeme de yanında yat!" Cevheri'ye "katkım" olsun, bu satırların yazarı, Ergenekon davasında "son savunmalar" alınırken Silivri'deydi, "alemin dayısı" Arnavut Sami, müteveffa Sami Hoştan ile iki ay aynı üçlüde kaldı, koskoca iki ayda "az biraz sohbet" etti onunla, al bunu da ilave et!
Cevheri başına nasıl bir bela aldığının farkında da değil herhalde bu kibir ve niyetinin şehveti sebebiyle. O fırıldak bir müddet sonra "Cevheri ve Fetö ifşalarına" başlarsa da şaşmamak lazım, diyeyim, kim ne anlarsa da anlasın!
Düşünün: Adam kendi dediğine göre bir işe girmiş, tırsmış, “gizli tanık” olmuş, yani önce ekibine ihanet etmiş, korunma tedbiri başlamış, firar etmiş, yani devlet/emniyete ihanet etmiş, kel videocunun yanına gitmiş, o halde şimdi sırada da Cevheri var!!!
***
"Gizli tanıklık" müessesesine neden karşı olduğum anlaşılmıştır herhalde. Hiçbir şekilde güvenilmez, sımsıkı zapt-u rap altında tutulmaları gereken, söylediklerinin muhakkak surette doğrulanması elzem olan "fırıldaklardır" çoğunluğu. Gizli tanık İ.K.'nın Sedat Peker ve Emre Olur hakkında söyledikleri doğru mudur derseniz, beni ilgilendirmez orası; müddei, ispat ile mükelleftir, mükellefiyetini yerine getiremiyor, doğruluğunu ispatlayamıyorsa, ta emniyet ve savcılık ayağından itibaren "işi savsaklama" vardır, delillendirilmemiş, ispatlanmamış dedikodularla hareket edilmiş derim.
Emre Olur meselesi ise, sadece "kendisi", gerçekten bir muamma diye düşünüyorum. 1990 doğumlu birinin o tv, bu tv dolaşması ve sonradan da Sedat Peker'in "danışmanı" noktasına gelmesi büyük başarıdır herhalde; veya başka bir şey var işin içinde. Attığı tivitleri, “o zaman daha ortada ismi konulmuş bir "Sedat Peker suç örgütü” yoktu ve olsa bile sadece sempatim vardı şahsına" diyerek savunması, kendini "Peker'in basın danışmanı" olarak tanıtması ve yalanlanmaması, buna rağmen 220/1’den değil de 220/2'den iddianameye girmesi enteresan gelmiştir bana. Hele "telefonlarımı havalimanında bıraktım" diyerek hiçbir "iz" bırakmaması, onu teslim alanların da bunu ancak sorguda "farketmeleri!" Enteresan, değil mi?
Emre Olur 25 Ocak 2023 tarihli duruşmada, "gizli fırıldağın" davadan "düşürülmesi" ve "suç vasfı" sebebiyle, hem de savcının talebiyle tahliye edildi. Başsavcılık itiraz ederek bunu kaldırdı ve tekrar tutuklandı. Davanın serencamı bir yana bu tahliye ve tekrar tutuklama, daha da ilginçtir. Hayır, hukuki tartışma filan için değil. Başka sebeplerden. Savcılık itiraz dilekçesinde, "gizli tanığın firar etmesinin", dava konusu örgütün tehditlerinden olduğunu, sadece bu sebeple bile E. Olur'un tahliye edilmemesi gerektiğini yazmış. Fırıldak da zaten "beni öldürecek emniyet" demiyor, "ÖLDÜRTECEK" diyor dikkat ederseniz, savcılıkla -hala ve hala- "paralel" gidiyorlar görüldüğü gibi.
Dediğim gibi çok enteresan bir dava sürecini yaşıyor o dosyalar. Emre Olur'un bir siyasi partinin genel merkezinde önceden istihdam edildiği iddiasının da piyasada hafif hafif dillendirildiği düşünüldüğünde, "Sedat Peker davası" ile -gerçekten önemli ve ama ispatlanması gereken- "Sedat Peker'in iddiaları" başlıklı iki "saha" enteresan bir görüntü içine giriyor. Bunu da Peker'in, şu son yaşananlardan sonra artık görmeye başladığını söylemek gerekir herhalde.
Burada en zararlı çıkacak olan özneler ise Gülenistler. O da çok açık.