Cezaevinde kalanların çoğunluğunun haftalık kantin listesi ya yoktur ya çok çok azdır, bazılarının hiç ziyaretçisi gelmez, parası da olmaz, “bir paket sigara” için koğuşun “meydancısı” olur, her işi yaparlar.

Kumar haram mıdır değil midir gibi abes bir tartışmaya girmeye cüret etmeden, başka bir acayipliği yazmak istiyorum. 

Önce ilgili mevzuatı kısaca verelim:

“- Türk Dil Kurumunun büyük sözlüğünde “ortaya para koyarak oynanan talih oyunu” olarak tanımlanan kumarı, kanun koyucu da ayrıca tanımlamayı uygun bulmuştur. Nitekim TCK’nın 228/4. maddesine göre kumar, “Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kar ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.” 

Görüldüğü üzere “talih oyunu” olarak geçiyor kumar. 

Ülkemizde kumar ve kumarhaneler yasaldı, meşhur Ömer Lütfü Topal’ın (Susurluk ve 28 Şubat Darbesi’nin birlikteliği burada görülebilir) 1996’da öldürülmesinin hemen ardından çıkarılan bir kanunla da 1998 yılından itibaren yasaklandı. Gerekçesi ise haram olup olmadığı değil, “para aklama” için kullanılmasıdır. 

2006 yılında internet üzerinden “çevrimiçi” oynanan kumar da yasaklandı, 2013 yılında “çevrimiçi kumar kullananların yanı sıra çevrimiçi kumarla ilgili finansal işlemleri sağlayanlara yönelik cezaları” da arttırıldı. 

Burada önemli olan, kumar denilen “talih oyunları”nın 2004 yılından itibaren özel sektörün elinden alınıp Devlet’in eline geçirilmesi, kumar’ın Devlet eliyle oynatılmasıdır; bahsettiğimiz mevzuat değişiklikleri de bununla ilgilidir. 

Devletin elindeki en önemli kumar aparatı da “İddaa”dır. Devlet bunun işletmesini de Demirören Grup’a devretmiştir. İddiaya göre “İddaa”da toplanan gelirin bir kısmı amatör küme takımlarının “geliştirilmesine” harcanmaktadır. 

Ülkemizdeki “talih oyunları”nın durumu, böyle.

***

Kumar meselesinden bahsetmemin sebebi, vatandaşların özgürce oynayabildiği “talih oyunlarını” cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin oynama hakkının olup olmadığına dair bir tartışma.

“Kamuoyunun” pek bilmediği, basına da düşmeyen hukuki bir tartışma cezaevlerinde yapılmakta aslında. 

Bazı tutuklu ve hükümlülere “kumar oynadıkları veya oynattıkları” iddiasıyla cezaevi disiplin kurullarınca müeyyide kararları verilmekte, itiraz eden “kumarbaz hükümlülere” tatbik edilmesi gereken müeyyideler de infaz hakimliği veya ağır ceza mahkemesi tarafından kaldırılmakta olduğuna dair yoğun bir tartışma mevcut.

Cezaevindeki bazı tiplerin oynattıkları “kumar denilen talih oyunları”, zar atma, tavla, iskambil kâğıdı, hamamböceği yarıştırma vs. değil, bizzat “İddaa” oynama ve oynattırma. 

Cezaevinde para bulundurma yasak olduğundan, oynatacak kişinin üzerine haftalık kantin malzemesi alımıyla oynanan “İddaa”da, eğer kazanç sağlanırsa dışarıdaki bağlantının üzerinden kazancın paylaşılması gerçekleşmekte. 

Görüntülü aramanın koğuşlarda başlamasıyla, telefonla haftalık konuşma hakkı gerçekleştirilirken ekrana “İddaa oynanacak” maçların yeraldığı kâğıt tutturulmakta ve karşı tarafta bunun üzerinden dışarıda oyunu oynamakta. İşleyişi kabaca böyle. 

Bunu elbette tespit eden cezaevi idaresi “kumar oynandığı” için disiplin müeyyidesi uygulamaktadır. Ancak karara, kararlara karşı yapılan itirazlar da kabul edilmekte ve müeyyideler kaldırılmaktadır çoğunlukla.

***

“İnfaz Kurumuna veya Tutukevine Yasak Eşya Sokmak Suçu”nu düzenleyen TCK 297. maddenin 2. fıkrasının D bendi şöyledir:

“- Kumar oynanmasına olanak sağlayan eşya ve malzemeyi (….) ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” 

Cezaevinde “kumar oynamaya olanak sağlayan eşya ve malzemeyi sokan” kısmından meseleye bakarsanız, kimse içeriye böylesi bir malzemenin sokulduğunu net olarak söyleyemez. Çünkü içeriye bir “kumar malzemesi” girmemektedir, her şey telefon görüşmesiyle gerçekleşmekte ve “kumar oynanmaktadır.” 

Bununla birlikte “malzemesi” yasak olan müessesenin kendisinin yasak olduğu, olacağı da bellidir. 

Verilen disiplin müeyyidelerini itiraz üstüne kaldıran kararlarda, oynanan “talih oyunun İDDAA olduğu” vurgulanıp, bunun “yasadışı değil bizzat Devletin izin verdiği yasal (kumar) bir müessese olduğuna” vurgu yapılması ise dikkat çekicidir. 

Cezaevinde “yasadışı kumar” oynamak yasak ama “yasal kumar” oynamak meşrudur gibi garip bir durum ortaya çıkmaktadır böylece. 

Üstelik TCK/297-2d maddesi yasal olup olmadığına bakmadan KUMAR OYNAMAYI yasaklamışken!

Cezaevinde kalanların çoğunluğunun haftalık kantin listesi ya yoktur ya çok çok azdır, bazılarının hiç ziyaretçisi gelmez, parası da olmaz, “bir paket sigara” için koğuşun “meydancısı” olur, her işi yaparlar, yapmak zorunda kalırlar. Bunun nasıl bir risk ve “kast sistemi” oluşturduğu İdare tarafından bilinirken, bunun üzerine bir de “yasal İddaa kumarı borçluları”nın eklenmesi, içeride “huzur ve sükûn ortamının” bozulmasına, dengenin paraları olanların lehine değişmesi manasına gelecektir. 

Adalet bakanlığının, HSK’nın, Ceza ve Tevkif Evleri Müdürlüğünün TCK/297-2d ile uyumlu bir kararın çıkması için devreye girmesi, cezaevlerinde “yasal kumar” olan “İddaa”nın oynanmasının önüne mevzuatı uygulayarak geçmesi gerekmektedir.

İbrahim Haceviç