Katz, Filistin Devleti'ne kesinlikle karşı, ister tek parça ister iki devletli çözüm, hiç birine inanmayan biri. Bunu defalarca, defalarca, defalarca söyledi hırsızlar çetesinin şefi...
İsrael Kantz denilen biri var, onun hem cumhurbaşkanı Erdoğan -hem de istikbaldeki planlamada olması için çok kişinin uğraştığı gelecekteki cumhurbaşkanı- İmamoğlu için tivitır-X'de yazdığı satırlar "olay oldu."
O da "madeni buldum" diye düşündü herhalde bugün bir tivit daha atarak Erdoğan'ı tehdit etti, ayrıca Ekrem İmamoğlu ile birlikte Mansur Yavaş ve CHP Gençlik Kollarını da "etiketledi."
Beklediği tepkiyi de aldı elbette.
Kantz basit bir siyasetçi değil ama, ilk olarak bunun farkında olmak gerekiyor; basit bir açık kaynak aramasıyla da bu görülebilir, hele "dip"lere dalınca, hakkında çok daha enteresan bilgilere erişmek mümkün.
İsrail nasıl "basit bir devlet" değilse, onun idarecileri de buna tâbi.
* * *
Siyaset sahasının ayrı bir "elit tabakası" olduğu gerçeğini inkar edenler, hele kendileri de bu "elitlerin" eliyle "yükselmiş" olanların dediklerini, atın bir kenara.
"Komplo teorisi" de yazmıyoruz, "işin doğası"ndan bahsediyoruz sadece.
Mesela bu "elit" kesimin (belki şimdi iki veya daha fazla "elit grup") Ak Parti içerisinde olmadığını kim söyleyebilir? Allah aşkına nerdeyse her gün bu grupların "parti içi çete savaşı"nın bilgileri önümüze düşüyor!
Seçilip seçilmeyecekleri ayrı mevzu ama, aday gösterilen milletvekilleri ve belediye başkanlarının sadece "seçim komisyonu" tarafından mı kontrol edilip aday yapıldığını düşünüyorsunuz?
Ak Parti hakkında neler neler düşündüğünü açıkça ortaya koymuş, akrabaları başka partilerde bulunan ve çok kötü bir dönemde çok kötü şekilde hatırlanacak uygulamalarda ismi geçen eski bir siyasetçinin Ege'den belediye başkanı adayı ilan edilmesi (ve kaybetmesi) sadece "yanlış tercih" midir acaba?
MİT Raporlarında adı geçen, halen faili meçhul cinayetler dosyasında -bitmeyen!- yargılamaların sanığı olan biri, tüm bunlarla mücadele etmek için ortaya çıktığını iddia eden Ak Parti'nin içinde nasıl tesirli olabilir, onca iddialara rağmen oğlu da milletvekili yapılır?
Aynı şey diğer "büyük partiler" için de geçerli; küçük partilerde de bu vardır, ama orada "kavga"sı başlamamıştır.
Demokrasi, sivil toplum lafazanlıklarına inananlardan değiliz, yukarıda yazdıklarımızı da herkes zaten yaşıyor, yaşayarak görüyor, inkar etmeye de, reddetmeye de, tevil etmeye de lüzum yok. Olan, budur.
Her partide ortaya çıkan, basına düşen bu tip vakalar mevcut zaten; "hamil-i kart, yakinimdir" mevzusu, tam da budur.
Bu sadece Türkiye için geçerli de değil, neredeyse her ülkede böyledir.
Lafı uzatmayalım.
* * *
İsrail ve onun dışişleri bakanı İsrael Katz'a odaklanalım.
İsrael Katz, Meir ve Malka Katz'ın çocuğu olarak 1955'te Askalan/Aşkelon'da doğmuş. Anne babası Aşkenazi Yahudilerdendir; en yobazları yani Yahudilerin. Kfar Ahim'deki moşav-hırsız yerleşimci topluluğu içinde büyümüş. 1973'te askere alınmış ve Paraşütçüler Tugayı'nda takım lideri olarak görev yapmış. 1976'da Subay Aday Okulunundan mezun olmuş. 1977'de terhis olduktan sonra Kudüs İbrani Üniversitesi'nden lisans ve yüksek lisans dereceleriyle mezun olmuş. Üniversitede Filistinlilere karşı da hareketleri düzenlemiş. Buraya kadar görülen o ki, "savaşçı!"
Katz 1992'den itibaren Şaron'un -kökü silahlı çete İrgun'a dayanan- Likud Partisinden milletvekili olmaya çalıştı fakat 1998'de Knesset'e girebildi. 2003'te Ariel Şaron tarafından da -ilk bakanlığıdır- tarım bakanı ilan edildi. Moşav yani hısızlar çetesi "yerleşimciler" arasında yetişmiş biri için ideal bir bakanlık olsa gerek.
Katz, hükümet partisinin Likud-Kadima olarak bölünmesinin ardından, "aynı şeyin açık ton laciverti" olan Ariel Şaron'un Kadima'sı yerine daha sertlik yanlısı Netanyahu'nun Likud'unu tercih etti, Ocak 2006'da hükümetten istifa etti ve aynı yıl yapılan seçimlerde yeniden seçildi.
2007 Mart ayında İsrail Polisinin soruşturmasına konu oldu. Görevde bulunduğu Tarım Bakanlığı sırasında (burası giriş kısmında yazdığımız yere çok uygundur) bakanlık çalışanlarının Likud Partisi merkez komitesi üyeleri veya çocukları olduğunu ortaya çıkaran polis, "görevi kötüye kullanma ve dolandırıcılık" ile itham etti Katz'ı. Dosyayı teslim ettikleri savcılık ise soruşturmayı feshetti.
İsrael Katz hakkında böylesi nefis ve iştah kabartıcı bir "yolsuzluk ve kayırma" suçlaması varken, Ak Partili gazatacıların bu mevzuya hiç esmemesi de "oldukça manidar" elbette!
Bir ara Likud'un genel başkanı olma sevdasına da kapılan Katz, Netanyahu tarafından 2009'da ulaştırma bakanı olarak atandı ve bu görevini 2019 yılına kadar devam ettirdi.
Katz bakanlığının ilk işi olarak İsrail ve işgal ettiği topraklarda varolan İngilizce ve Arapça trafik uyarı levhalarını kaldırıp tamamen İbranice yaptı.
Karşımızdaki yahudi, öyle sıradan bir yahudi değil yani. Tüm ırkçılar gibi ilk işi "dil" oluyor!
Girdiği tüm seçimlerde seçilen İsrael Katz, 2015 yılında Netanyahu tarafından, ulaştırma bakanlığını devam ettirmekle beraber istihbarat bakanı olarak da atandı. 2019'un Şubat ayında dışişleri bakanı olarak atandı. Mayıs 2020'de maliye bakanı oldu. 2024'ün başında da tekrar dışişleri bakanı yapıldı.
İsrael Katz, görüldüğü üzere azgın bir Siyonist ve kendi kitlesi içinde de tutulan biri de.
* * *
Katz şimdi "dışişleri bakanı" olarak Erdoğan ile alakalı kışkırtıcı tivitleriyle adilik yapıyor olsa da, 2014'de de aynı sefilliği göstermişti.
2014'de Siyonist ordu Gazze'ye saldırdığında Erdoğan açıklama yapmıştı, Katz da ona "Ermeni soykırımı" ile cevap vermişti.
İşin tuhaf tarafı, Katz o zaman ulaştırma bakanıydı, hemen sonra 2015'de istihbarat bakanı oldu, tam o günlerde de Mavi Marmara Davası devam ediyordu bıktırıcı bir şekilde. İnterpol için çıkarılması gereken "kırmızı bültenler" mahkeme kararı olmasına rağmen adalet bakanlığında takılı kalmıştı ve bunun müsebbibi olarak da "fetulahçı HSYK eski daire başkanı İbrahim Okur'un eşi fetulahçı Nurdan Okur" gösteriliyordu. Nurdan Okur ise yaptığı açıklamayla kendisinin böyle bir yetkisi olmadığını, gelen evrakı hiç bekletmeden ilgili yere havale ettiğini belgesiyle ortaya koymuştu.
Ardından da anlaşıldı zaten, meğer dışişleri mi, istihbarat servisi mi, belki ikisinin ortaklığında İsrail ile gizli görüşmeler başlatılmıştı. Meşhur "20 milyon dolar" karşılığında da (telefonda özür dilediğinin nakledilmesi ve "Gazze'ye ablukanın kalkması" değil "yaptırımların hafifletilmesi" de ilave) Mavi Marmara Anlaşması 15 Temmuz darbesinden kısa bir süre sonra, komisyonda bile alel acele ve bir günlük görüşmeyle geçirilip kanunlaştırıldı.
Yani?
Katz çıktı "Ermenilere soykırım uyguladınız" dedi, ardından Mavi Marmara anlaşması geldi!!!
Tuhaf değil mi?
Arada şu oldu, bu oldu, al-ver yapıldı falan filan, işin "kronolojisi" bunu gösteriyor ama.
* * *
Siyonist çetenin "dışişleri sorumlusu" olan İsrael Katz başka ne yaptı?
Tüm bu "gündem olan" tivitleri gibi ADİCE OYALADI ve kendi politik hedefleri için uğraştı.
Nasıl mı?
Katz, Filistin Devleti'ne kesinlikle karşı, ister tek parça ister iki devletli çözüm, hiç birine inanmayan biri. Bunu defalarca, defalarca, defalarca söyledi hırsızlar çetesinin şefi.
2016'da ulaştırma bakanıyken katıldığı bir toplantıda (Kudüs'de yeni yerleşim ve inşaat alanlarının açılmasıyla ilgili bir toplantı), "BATI ŞERİA'NIN ÜRDÜN'E BAĞLI ÖZERK BİR BÖLGE OLMASINI" istediğini söylüyor ve ardından da "GAZZE DE MISIR'A BAĞLANMALIDIR" diyor.
Tarih, 2016.
Geçen sene, Aksa Tufanı Harekatından bir müddet sonra dışişleri bakanı Hakan Fidan'ın -herhalde Adem Metan ile yaptığı olması gerek- alelacele röportaja dönmemiz gerekiyor. Orada -bizim de desteklediğimiz- "GARANTÖRLÜK" meselesine değinmiş ve bunun için bastıracaklarını söylemişti.
Ama hem orada hem de daha sonrada katıldığı bir programda, "Gazze'nin Mısır'a bağlanması masaya getiriliyor, bununla uğraştırılıyor ama hem Filistinliler hem de Mısırlılar olmaz diyor" demişti.
Görüyor musunuz Katz puştunu!
2016'da açıkladığı düşüncesini, üstelik Gazze'de hastaneler, apartmanlar bombalanıp insanlar soykırımdan geçirilirken yapılan "ateşkes görüşmeleri"nde masanın üstüne koyup, aylarca oyalamayı başarmış!
Bu görüşmelerin tek faydalı tarafı, İsrail hapishanelerinden Filistinli tutsakların çıkarılması, yoksa ateşkes için hiçbir görüşme olmamıştır dense yeridir.
Bir de bu Gazze planının, (2016) Mavi Marmara Anlaşması sırasında söylenmiş olmasına dikkat ediniz.
* * *
Devam edelim Katz denilen alçak puşta.
O dönem hem ulaştırma bakanı (2015'den itibaren) hem istihbarat bakanı olan Katz'ın bir düşüncesi daha vardı ama uygulamaya girmedi.
Katz'a göre "Arapça konuşan" ve müslüman olan herkes "terörist"dir, bu "net"dir, bir kanun teklifinde bulundu, teröristlerin aileleri, şayet yapılan eylemden haberdar ise, eylemi teşvik etmiş ise, eyleme destek olmuş ise, SINIR DIŞI edilecekti. Bu kabul edilmedi; "teröristlerin" ailelerinin EVLERİNİ YIKMAKLA yetiniyorlar!
Düşünebiliyor musunuz, BİZ, ANADOLU olarak, çifte vatandaş kimliğine sahip olan "TC vatandaşlarının" İsrail'e "seferberlik" ile çağrılıp giden ve Gazze'deki katliama iştirak edenleri için, hem kendi kanunlarımız hem de birleşmiş milletlerin aldığı kararlar çerçevesinde cezalandırılmasını ve "TC vatandaşlığı"nın kaybettirilmesini talep ediyoruz, ANKARANIN GIKI ÇIKMIYOR, hükümetin başı Erdoğan'a ağzına geleni yazıp duran siyonist çetenin dışişleri sorumlusu Katz, terörist dediği Filistinlilerin ailelerini sınırdışı etmeyi teklif ediyor, binalarını yıkmakla kalıyorlar!
Bu mevzu hakkında Hür Dava Partisi'nin verdiği kanun teklifini görüşmeden de meclisi Ekim ayına kadar kapatıp tatile çıkıyorlar!!!
* * *
Herhalde anlaşılmıştır, aklına estiğinde Erdoğan'a "sataşan" şımarık ergen gibi gözüken Katz'ın yaptıkları ve sebebi.
Kendi hakimiyetinde olan toprakların elden çıkmaması için hiç bir kural tanımayan, "havuç" taktiğiyle de aylarca karşısında bulunanları oyalayarak kendisine gelebilecek eleştirileri hafifletmeyi amaçlayan adi bir siyonist militan olduğu da.
Aslında "nası oyaladık sizi ama" dercesine küstahça tivit attığı da söylenebilir.
Dün Mısır'da Sisi ile görüştükten sonra açıklama yapan Hakan Fidan'ın "ARTIK BİZ BU OYUN OYNAMAYACAĞIZ" lafı da, acaba -yukarıda bahsettik- bu oyalanma oyununda olmayacaklarını gösteriyor herhalde.
Oyundan -geç bile kaldın- çıkıyorsun, gayet güzel, peki ama ne yapacaksınız sorusunun cevabını da yakında görürüz.
Muhatabı olan İsrael Katz hakkında kendisine verilmiş midir bilmiyorum bir "ayrıntı" bilgi vererek fıkrayı hitama erdirelim.
Katz, Aşkenaz yahudilerinden. Ailesi doğu avrupada yaşamış. Ukrayna-Romanya arası.
Katz soyismi oldukça dikkat çekicidir aslında. Germencede "-dişi- kedi" anlamına geliyor Katz.
Pek bilinmeyen husus ise Katz'ın, Aşkenaz lisanındaki "KOHEN TSEDEK - DOĞRULUĞUN RAHİBİ"nin ilk harflerinden uydurulmuş "sahte-gizli" bir soyisim olduğudur.
Katz, en rezil ve yobaz "kol" olan Kohen'lerdendir ve bunu bile "maske"leyebilecek kadar da "mühim" bir aileden gelmektedir.
Peki, bu sefilin karşısında kim var?
Notlar:
Katz'ın2016'da bahsettiği "Gazze ve Bat Şeria planı":
https://web.archive.org/web/20160505163244/http://www.jpost.com/Diplomacy-and-Politics/Housing-Minister-says-ready-to-build-10000-homes-over-Green-Line-319453
Katz'ın Erdoğan'ı "ermeni soykırımı" ile ithamı:
https://web.archive.org/web/20160610054753/http://www.israelnationalnews.com/News/News.aspx/183066#.V1pUmZ3P32e