Yazıda, psikiyatrik rahatsızlıkların temelinde ölüm korkusu, bastırılmış duygular ve egosantrik yaklaşım olmak üzere üç temel etkenin yattığı ele alınıyor. Ölüm korkusunun kabullenme ve inançla, bastırılmış duyguların ise sağlıklı bir şekilde yaşanarak, egosantrik yaklaşımın da tevazu ve empatiyle üstesinden gelinebileceği işleniyor.

İnsan psikolojisi üzerine yapmış olduğum araştırmalar, okumuş olduğum kitaplar ve gözlemlerim neticesinde temel anlayış olarak bütün psikiyatrik rahatsızlıkların temelinde “ölüm korkusu” olduğunu müşahede ettim. Ölümü içselleştirmiş bir kalp için psikolojik rahatsızlıklar büyük ölçüde sönümlenmiş olur. Ölüm korkusu fıtrî bir duygudur. Kişi bu korkudan tamamen kurtulamaz ama bakış açısını değiştirerek bu korkuyu azaltabilir. Herkesin bir şekilde öldüğü bu dünyada aslında ölmek de yaşamak gibi sıradan bir olgu olurken, hepimizi korkutur. Bunun sebebi temelde kendimizi önemli görmek, yani dünyanın merkezinde görmektir.

Psikolojik rahatsızlıklar altında yatan en önemli ikinci husus ise “Yaşanması gereken duyguları yaşamama, bastırma veya inkâr etmek”tir. Misâllendirecek olursak… Kişi eğer ağlaması gerektiği halde ağlamıyorsa ileride travma ve stres ile ilgili sorunlar yaşayabiliyor. Ya da kişinin kendini sürekli “mutlu olmalıyım” düşüncesine sokması da aynı rahatsızlığa sebep olabiliyor. Çünkü dünya dediğimiz bu mekânda kişi sürekli mutlu olamaz, sürekli acı çekmez. Yaşayamadığımız her duygu bilinçaltına iner ve başka şekillerde kendini gösterir. Bir obezin, stresin kaynağını bulmak yerine yemek ile stresini bastırması sonucu hastalığının artması da buna örnektir. Oysa çoğu insan zayıflamaya çalışır; fakat bir türlü zayıflayamaz.

Psikolojik rahatsızlıklar altında yatan üçüncü husus ise “egosantrik yaklaşım”dır. Birçok insan kendini önemli görür ama ne zaman ortalama bir insandan daha aşağı veya yukarı kendini görmeye başladığı vakit ortaya birçok psikolojik rahatsızlık çıkar. Sosyal fobisi olan birinin aklında sürekli başkalarının onu aşağılayacağı korkusu vardır veya narsist biri kendini çok önemli görebilir.

Bu üç etmenin bütün psikiyatrik rahatsızlıklarda önemli olduğunu düşünüyorum.  Psikolog, kişiyi sağlıklı ve ortalama bir insanın düşünme şekline getirmeye çalışır. Ölüm korkusu ancak derin bir tefekkür, kabullenme ve ahiret endeksli bir hayat ile yenilebilir. Çünkü bütün ölüm korkularının temelinde güvensizlik duygusu vardır. Kişi güven duygusunu ancak Allah’a sığınarak sağlayabilir.

Duyguları bastırmak ise genelde güçlü görünme kaygısı ile yapılır. Oysa duyguların yaşanması farklı bir durumdur. Duyguların oluşturmuş olduğu olumsuz davranışlara göre hareket etmek farklı bir durumdur. İnsan yas sürecine girebilir, lakin yas sürecini abartıp hayat ile irtibatı kesmez. Egosantrik yaklaşım yani “ben merkezli” bakış açısı ise tevazu ile yenilebilir. Yaşamış, hissetmiş olduğumuz duygular ve problemleri yaşayan binlerce insan var. Hiçbir duygu ve problem bize özel değildir. Tevazu ancak dış dünyayı gözlemleyerek oluşur. Birçok insanın benzer duygular yaşadığını gördükçe ve yine birçok insanın temel düşüncesinin kendi olduğunu düşündükçe aslında kendimizi çok önemli hissetme veya değersiz gibi görme durumunun bizim zihnimizin aldatması olduğunu anlar ve olaylara daha gerçekçi yaklaşırız.

Aylık Baran Dergisi 28. sayı, Haziran 2024