Zonguldak’ta 2023 yılında katledilen Afgan işçi Vezir Mohammad Nourtani'nin cinayeti, Türkiye’de adaletin nasıl yitirildiğini ve hukukun ne kadar yozlaştığını gözler önüne serdi. Van’dan Zonguldak’a göç eden Nourtani, ailesini geçindirmek için geçici işlerde çalıştıktan sonra kaçak bir maden ocağında iş buldu. Üç çocuk babası Nourtani, ağır şartlar altında çalışırken hayatına veda etti.

Böbreği çalınmış cesede savcılığın "iş kazası" iddiası

Nourtani’nin cesedi, Eylül 2023’te bir maden ocağında bulundu. Savcılık, ölümün bir “iş kazası” olduğunu iddia etti ve Nourtani’nin vücudundaki kırıklar ve kan izlerinin, vagon çarpması sonucu meydana geldiğini öne sürdü. Ancak cesedin yanmış olması, savcılığın iddiasına karşı büyük bir çelişki oluşturdu. Aile, bir hafta evvel kendilerine böbrek teklifi yapıldığını belirtmişti. Yapılan incelemeler, Nourtani’nin sol böbreğinin çalındığını ortaya koydu.

Davanın savunma tarafını üstlenen Avukat Kerim Bahadır Şeker, cinayetin "iş kazası" olarak nitelendirilmesini ve suçlulara düşük ceza verilmesini sert bir şekilde eleştirdi. Ancak Şeker’in yaşadığı en büyük zorluk, dava sürecinde mahkemeye alınmamasıydı. Şeker, mahkemeye girmekte zorluk yaşadığını ve bu durumun davanın sağlıklı bir şekilde ilerlemesine mani olduğunu belirtti. Mahkemenin avukatı dışarıda tutma çabası, hukukun ve adaletin isimden ibaret kalması noktasında önemli bir başka gösterge oldu.

Moskova'da otomobil patlaması sonucu Rus komutan öldü Moskova'da otomobil patlaması sonucu Rus komutan öldü

Tanıklar dinlenmedi

Avukat Şeker, davada iki önemli tanığın dinlenmesini talep etti, ancak bu talepler reddedildi. Ayrıca, mahkemeye keşif talebi de sunan Şeker, bu talebin de kabul edilmediğini söyledi. Şeker, davanın başından itibaren olayın cinayet olduğunu savunarak, adaletin yerine gelmesi için gereken adımların atılması için dil döktü. Ancak, mahkemenin bu talepleri reddetmesi, peş peşe artan hukuk cinayetlerine bir yenisini daha ekletmiş oldu.

Savcılığın, cinayeti iş kazası olarak değerlendirmesi, özellikle avukat Şeker tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Şeker, olayın cinayet olarak nitelendirilmesi gerektiğini savunarak, davanın hakkıyla işlenmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, sanıkların aldığı cezaların insan hayatının ne kadar değersiz kaldığını tekrardan aşikar etti. Bu vaka Türkiye’deki toplumun vicdanının nasıl zedelendiğini ve işçilerin temel haklarının nasıl yok sayıldığını bir kez daha gözler önüne seriyor.