Son zamanlarda bariz şekilde göze çarpan bir durum var; halkın kafası karışık. Özellikle iktidara, daha doğrusu Başkan Erdoğan’a destek veren kitlenin zihninde şüphe bulutları dolaşmakta. Bugüne kadar Erdoğan her ne yapsa ona toz kondurmayan bu kitle ciddi ciddi homurdanmaya başladı. Merkez Bankası başkanının gece yarısı değiştirilmesiyle patlayan dolar krizi ve beraberinde salgın yasakları, halkın cebine ve rahatına da dokunduğu için bu şüphe bulutları homurtudan gök gürültüsüne doğru yol almakta. En son yaşanan camide itikaf hadisesi, basit bir provokasyonla işlerin nerelere varabileceğini gösteren vahim bir örnek oldu.
En başta belirteyim, Erdoğan’a toz kondurmayan kitle dediğim, Müslüman Anadolu halkıdır. Yani tankların önüne dikilen cefakâr millet. Asırlık zulmün sona ermesi için Erdoğan’a canla başla destek veren bu millet, “Tayyib niye böyle yapıyor” diye bazı şeyleri sorgulamaya başladı. Özellikle salgın yüzünden getirilen yasakların esnafı ezmesi ve fırsatçıların halkı soymasının önüne geçilmemiş olması yüzünden maddi zarara uğrayan halk dişlerini sıkmaya devam ederken, faiz politikası sebebiyle Merkez Bankası başkanının aniden değiştirilmesi sırasında yaşanan dolar krizi birçoklarının dişlerinin kırılmasına sebep oldu. Faizi yükselten başkanın ani gidişi sonrasında yeni başkan faizi düşürmedi, ama dolar daha da yükselerek zararı katladı. Bu durumda zarara uğrayanlar bu değişikliğin niye yapıldığını sorarak homurdandı. Bunun peşi sıra yazın turist gelsin, döviz de getirsin, hareket olsun diye yasak getirileceği konuşulur oldu. Hatta kimi Erdoğan düşmanları “Ramazanda kapanma olacak, böylece hasta sayısı az gözüküp turist gelmesi sağlanacak, siz oruçta iki katı sabredeceksiniz, turist de ucuz Türkiye tatilinde doya doya eğlenecek” diye milletle alay etti. Ve maalesef dedikleri çıktı ve peyderpey kalkması beklenen yasak tam kapanmaya dönüştü. Esnafından pazarcısına herkes evinde oturmaya yollanırken marketler kazancını katlayacak. Bu durumda insanlar ne düşünür ne sorar diye halkın nabzını tutması gereken hükümet, yasağı kaldırmak yahut gerekliliğini anlatmak ve bir taraftan da halkın fırsatçılar elinde ezilmesine mani olmaya çalışmak yerine suspus olmuş seyretti.
Öte yandan Bodrum’a akın eden tuzu kuruları yandaş medyada salgınının yayılmasından sorumlu tutmak ucuzculuğuna başvuran hükümet, kaçacak yeri olmayan garibanın bu manzarayı televizyondan izlerken faturayı Bodrum’a kaçanlara mı yoksa kendisini eve tıkanlara mı keseceğini düşünmedi. Tek çare olarak fukaraya patates soğan yardımı yapmayı bulan pek akıllı zevat, “Tayyib’e makarna için oy veriyorlar” diyenlere mi pas atıyor? Hadi akıl çatlatan bir tevile girişip, hükümet Müslüman halkı salgından koruyor, o yüzden halkı yasakla sıkıyor, ötekilerin de sahillerde keyif yaparken hastalık kapmasına izin veriyor diyelim de kargaları güldürelim. Oldu mu?
İşte bu çelişki iktidar için tehlike oluştururken fırsat kollayan fitne fesat erbabı açık bulduğu kapıdan girip hırsızlığını rahatça yaptı. “Elin gavuru keyif yaparken biz camiye bile gidemiyoruz, Müslümana zulüm var”dedirtmek için bu kullanışlı zeminden istifade ederek itikaf provokasyonu tertiplendi. Bu hükümetin Müslüman halka eziyet etme kastı olduğunu iddia etmek açık iftiradır ama hükümetin tuhaf icraatıyla ortaya çıkan fırsatı birileri gayet iyi değerlendirdi işte. Emniyet güçleri de nasıl oluyorsa kadın polis memuruna alenen askıntı olan iğrenç yaratığı turist diye karga tulumba derdest etmezken camideki insanlara müdahalede pek acar davrandı. Şimdi her ne kadar bu itikaf hadisesi hakkında provokasyon çığlıkları atılsa da, turistin gördüğü muameleyle camideki adamın gördüğü muameleye şahit olan insanlar ne düşündü acaba? Herkes istediği kadar provokasyon deyip dursun, iktidar tuhaf hareketleriyle Müslüman halkı öfkelendirmiştir. Bu manzaranın neticesi budur. Tankların önüne dikilen millet, dolar karşısındaki lira gibi, döviz getiren turist karşısında değersiz görüldüğünü hissetmiştir.
Bu durum karşısında şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken iktidar, sürekli birilerini suçlayarak sorumluluktan kurtulamaz, sadece kendini kandırır. Hırsızın suçu belli olsa da kapıyı açık unutanın kabahati de bellidir. Bu cefakâr halkın sabrını sınar gibi izahı kabil olmayan işler yapıp buna sorumlu aramanın sonu felakettir. Manzara gayet açıktır, Müslüman halkın kafası karışmaktadır ve bunun önüne geçilmezse sıdkının sıyrılması yakındır.