Hamas ve Gazze halkı, ihanete uğrayıp kendi dindaşları tarafından sürgün edilmek yerine şerefleriyle ölmeye, geride kalan katillerine ve cümle münafıklara da yıkıcı bir tufan hediye etmeye karar vermişlerdir. Onlar bu dünyadan geçer gider ama bu tufan bitmez.
Bütün dünya, Hamas’ın terörist İsrail’e karşı 7 Ekim tarihinde başlattığı şahane karşı taarruzun şokuyla kıvranıyor. İsrail, Batılı dostları ve içimizdeki Yahudi uşakları bu şoku atlatabilmiş değil. Bir de bizim imanı ve inkârı zayıf ahmak sürüleri var bu şok dalgasından nasiplenen. Onlara göre Hamas’ın bu saldırısı sayesinde İsrail Gazze’yi yakıp yıkacak ve oradaki Müslüman nüfus perişan olup kaçıp gidecek. Hamas’ın bu saldırısı da İsrail’in amaçlarına hizmet ediyormuş…
İsrail’in sahip olduğu silah gücü ve Gazze’deki Müslüman halkın çaresiz hali karşısında büyük bir göç hadisesinin yaşanması gerçekten mümkün olabilir ama böyle bir şey gerçekleşsin diye Hamas İsrail’e saldırmış olamaz. Bilakis Hamas’ın terörist İsrail’e yönelik karşı taarruzu Gazze’nin haritadan silinmesine bile sebep olsa İsrail’in yıkılışını başlatan darbe olarak tarihe geçecektir.
En başta şunu söyleyelim ki, askerî açıdan İsrail’in Hamas karşısında bu kadar zavallı hale düşüp intikam için Gazze’ye bomba atması bile tek başına aşağılık bir yenilgidir. Dünyaya yenilmezlik imajıyla pazarlanan İsrail askerlerinin Hamas askerleri elinde zebun olmuş görüntülerinin sebep olduğu psikolojik yıkımı, Müslümanlara ve İsrail düşmanlarına sağladığı psikolojik üstünlüğü bütün Filistin’in yıkılması bile geriye döndüremez. Ne İsrail ne de herhangi bir devlet bu derece rezil edilmeyi kabullenebilir. Kendi işgalci Yahudi halkının bile terk edip kaçacak delik aramaya başladığını gördüğümüz İsrail’in aslında balon olduğunu ve patlayıp gittiğini en başta onlar fark etmiş olmalı ama bizim ahmaklar farkında değil. Batan gemiyi terk eden fareler gibi İsrail’in yaklaşan sonunu ifşa eden bu hadise bile işin aslını anlamamıza yardım eder.
Şimdi biz Hamas hangi niyetle bu taarruzu başlatmış olabilir onu da bir düşünelim. Bilindiği gibi son yıllarda Arap dünyasıyla İsrail arasında “normalleşme” adı altında bir proje yürütülüyordu. Münafık Arap rejimleriyle terörist İsrail arasında bir anlaşma yaptırılarak İsrail’in güvenliğini sağlayan bir statüko oluşturmayı amaçlayan bu proje gerçekleşebilirse Amerika ve Batı, Ortadoğu’da nihayet kendine göre istediği sonucu almış olacaktı. El fetih hareketinin direnmeyeceği belli olan bu projenin önünde en büyük engel ise Gazze halkı ve onun önderi Hamas’tı. İlerleyen dönemlerde Suud ve Mısır devreye sokularak para ve toprak vaadiyle Gazze halkının oradan çıkarılacağını herkes seziyordu. Böylece İsrail elini kirletmemiş olacak, Gazze halkı direnirse Araplar tarafından dövülüp sürülecekti. Sonuçta kimse de buna bir şey diyemeyecekti.
Ama öyle olmadı… Batılıların ve bizim dangalakların Oryantalist kafayla hep aptal diye aşağıladığı Araplardan bir avuç kahraman çıkıp İsrail’in, Yahudi dostlarının, münafık Arap rejimlerinin, uyuklayan ahmakların ve de her şeyi uzaktan seyreden dünyanın geri kalanının, hâsılı herkesin dengesini alt üst etti. İsrail için kurulmak istenen sahte cenneti ateşe veren Hamas’ın bu taarruzundan sonra İsrail’in zulüm ve teröre başvurması, sadece ve sadece “normalleşme” denen projeyi tarihe gömer. Zaten içte çürümüş dışta da tehdid altında sıkışmış İsrail daha çok ve daha sert taarruz tehlikesi altında kalır; Ürdün sınırına koşan Müslümanlar örneği gibi hadiseler artarak, sınırları delip geçen Müslüman akınlarına hedef olur. Hadi normalleşelim diyen münafık rejimlerin İsrail’in yanında durması ve kendi halklarını gütmesi zorlaşır. 1991’den beri sürekli ve sadece Müslümanlara karşı savaşan, döktüğü kana rağmen zafer kazanamayan, işgal ettiği İslam beldelerinde düzen kuramayan ve münafık kuklalarından da hayır görmeyen Batı için Afganistan yenilgisinden sonra Ortadoğu’ya tekrar dönüp İslam âlemini topyekûn karşısına almak, kendi açısından en korkunç senaryodur. Batı’dan gördüğü zulüm karşısında git gide hırslanıp dinamikleşen Müslümanların bütün sınırları yok edip geçen ve emperyalist Batı dünyasına bol bol 11 Eylüller ve Aksa Tufanları yaşatacağı korkunç bir savaşın önü açılabilir. Kıtalar çapında ihtilallere yol verecek böyle bir zeminde İslam âleminin bütün kukla rejimleri yerle bir olur ve bu durumda İsrail haritadan silindiği gibi Batı’nın geri çekilişi de hızlanır.
Peki Hamas, katliamdan ve zulümden başka bir şey bilmeyen İsrail’e bu aşağılanmayı tattırdıktan sonra Gazze halkının çok büyük kayıp vereceğini bilerek ne elde edecek, sonuçta yeni bir Nakbe meydana gelebilir ve Gazze halkı gene yerinden edilmiş olur diye soranlar ve itiraz edenler olabilir. Evet, büyük ihtimalle bunlar olabilir de. Bunu bizim çokbilmiş münafıklardan daha iyi bilir mazlum ve yiğit Gazze halkı. O halde cevap şudur: Hamas ve Gazze halkı, ihanete uğrayıp kendi dindaşları tarafından sürgün edilmek yerine şerefleriyle ölmeye, geride kalan katillerine ve cümle münafıklara da yıkıcı bir tufan hediye etmeye karar vermişlerdir. Onlar bu dünyadan geçer gider ama bu tufan bitmez. Hadise bundan ibarettir.
Allah yolunda hayatlarını tehlikeye atan gazilere enayi gözüyle bakıp, çok severek yapıştıkları dünyadan sadece bir avuç toprak götürebileceğini unutan kurnazlar da Gazzeli gazilere çamur atmak yerine onların kahramanlığından ibret alıp kendilerine hisse çıkarmaya baksınlar!..