Müslümanlara emanet edilen Topkapı Sarayı, sadece saraydan ibaret değil, peygamberlerin ve dedelerimizin emanetleri olan bir yerdir.
Topkapı Sarayı, İstanbul Boğazı ve Haliç arasındaki İstanbul yarımadasının ucunda bulunan Sarayburnu’ndaki -Doğu Roma akropolü üzerinde- 700 bin metrekarelik bir alanda yer almaktadır.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinden sonra 1460’lı yıllarda yapımına başlanan ve 1478 yılında tamamlanan Topkapı Sarayı, Osmanlı devrinde, padişahın ve ailesinin kaldığı yer olmakla birlikte devlet işlerinin görüldüğü, bugünkü adıyla bakanlar kurulunun toplandığı yer içerisinde hazine, darphane, imparatorluk arşivleri, kadınların eğitim görmeleri için haremler vardır. Eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılmış. Bu işleyiş, Sultan Abdülmecid’e kadar yani 4 asır sürmüştür.
Saray’da Fatih Sultan Mehmed’den Sultan Abdülmecid’e kadar olan padişahların şahsi eşyalarından, padişah ve askerlerin savaş aletlerine, hatta Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinin ardından İstanbul'a getirilen; sonraki dönemlerde üzerine eklenen “Kutsal Emanetler”e kadar birçok eser, Topkapı Sarayı’ndaki Has Oda olan Kutsal Emanetler Dairesi’nde yer almaktadır. Allah Resûlü’nün hırkası, sakalı, Uhud Savaşı'nda kırılan dişinin saklandığı mahfaza, ayak izi, mektupları, ok ve kılıcı, su içtiği kabı, Hz. İbrahim'in tenceresi, Hz. Musa'nın asası, Hz. Davud, Hz. Ali, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in kılıcı, Hz. Yusuf'un cübbesi, Hz. Fatıma'ya ait gömlek, hırka, seccade ve sandık gibi çeşitli eşyalar bulunmaktadır. Hatta Sultan Selim, bu emanetlerin korunması için çok çaba sarf etmiş, kutsal emanetler bölümüne giren kişilerin kıyafetlerinin temiz olmasına, toz ve yabancı maddelerin içeri sokulmamasına özen göstermiştir.
Mustafa Kemal’in Emriyle Saray’da Kur’an Okunmaz Olur
Bununla birlikte Yavuz Sultan Selim’in başlattığı her gün Saray’da Kur’an okuma geleneği kesintisiz sürmüş ve sonraları 40 hafızın 24 saat aralıksız Kuran-ı Kerim okumasını ve bunun ebediyen sürdürülmesini emretmiştir. Yavuz’un bu emri 1924 yılına kadar sürdü. Mustafa Kemal’in saltanatın kaldırılmasıyla Topkapı Sarayı’nın Has Oda denilen bölümünde aralıksız okunan Kuran-ı Kerim de sustu. Sadece orada okunan ses değil, Türkiye’de okunan Kur’an’lar susturulmaya başlandı. 1988'de Isparta Milletvekili Ertekin Durutürk, caminin ibadete açılması ve Topkapı Sarayı kutsal emanetler dairesinde sürekli Kur'an okunmasına ilişkin kanun teklifini TBMM Başkanlığına verir. Bu sessizlik 1991 yılına kadar sürdü. Turgut Özal’ın emri ile bu Yavuz’un emri tekrar hayata geçti.
Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde de Saray’daki eşyalar müze olarak sergilenmeye başlanır. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelir ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) zamanında, ampir üslupta camekanlı vitrinler yaptırılır, Hazine’deki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeğe başlanır. Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tahttan indirildiği sıralarda Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un Pazar ve Salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir. Daha sonraki yıllarda ziyaretçilere açılmıştır.
Topkapı Sarayı’nın Bölümleri
Ayasofya tarafındaki saltanat kapısından girilen ve birbirinden geçilen dört avlu çevresindeki mimari yapılardan oluşan Saray’ın etrafı bahçeler ve meydanlarla çevrilidir. Saray’daki bölümler ise şöyledir:
-Bâb-ı Hümâyun (Saltanat Kapısı)
-Birinci Avlu (Alay Meydanı)
-Aya İrini Kilisesi
-İkinci Avlu ve Bâbü’s-Selâm
-Saray Mutfakları
-Dîvân-ı Hümâyun veya Kubbealtı
-Adalet Kulesi
-Dış Hazine Dairesi ve Silah Koleksiyonu
-Bâbü’s-Saade ve Enderun
-Arz Odası
-III. Ahmet Kütüphanesi
-Seferli Koğuşu
-Yavuz’un Süsü
-Fatih Köşkü
-Has Oda ve Mukaddes Emanetler Dairesi
-Bağdat ve Revan Köşkleri
-Enderun Ağalar Camisi ve Sofa Camisi
-Sofa Köşkü ve Hekimbaşı Odası
-Harem
Bu Emanet Hepimizin
Müslümanlara emanet edilen Topkapı Sarayı, sadece saraydan ibaret değil, peygamberlerin ve dedelerimizin emanetleri olan bir yerdir. Bu açıdan baktığımızda canımız pahasına korumak da bizim görevimizdir. Korumak, sadece kapısına nöbetçi dikmekle değil, ziyaret ederek, geçmişte dedelerimizin savaşlarda neleri kullandığı, nasıl vuruştuğu, nasıl mücadele ettiği, neleri giydiğine dair bilgi edinmek, ders almak da görevimizdir. Özellikle gençlerin gidip görmesi, hatta ezberlercesine aklına kazıması gereken bir yerdir Topkapı Sarayı… Orası 5 asırdır ayaktadır ve manasını kavrayarak da ayakta tutmak Müslümanların vazifesidir.
Aylık Dergisi 167. Sayı Ağustos 2018