İnsanlar yalnızca acıyla mı büyür? Başa gelen talihsizliği kabul etmek iyi midir? İnsan istediğinde sırtladığı yükleri hafifletebilir mi? Hayatın özü ruhta mı? Ölüm aslında yok mudur, yalnızca bedenden kurtulmak mı vardır? Ruhumuzda ölümün ötesinde bir şey görebilir miyiz? İnsan her zaman özgür müdür? “Şimdi” zamanın dışında, geçmiş ve geleceğin arasında bir düğüm müdür? Sevdiğimiz sürece sevilir miyiz? Bu soruların yekununa “evet” cevabını hangi büyük romancı vermiştir acaba? Fransızların en iyilerinden Emile Zola, Honore de Balzac, Stendhal ya da Gustave Flaubert olabilir mi? Amerikalı John Steinbeck olmasın?.. Peki Fyodor M. Dostoyevski? Hayır, hiçbirisi değil.
Lev N. Tolstoy’a göre yukarıdaki suallerin cevabı koskoca bir “Evet!”
İyinin, kendisinden başka her şeyi tanımlayan bir kavram olduğunu söyler Tolstoy... Sonra da, “İyi, hayatımızın sonu hiç gelmeyecek, en yüce amacıdır. İyi nedir hiç bilmesek, iyiden başka hiçbir şey anlamasak da, hayatımız iyiye –yâni Tanrı’ya- yönelişten, iyiye doğru atılıştan başka bir şey değildir!” der.
8 Ekim 1906’da, Rus yazar Tolstoy Nobel edebiyat ödülü adaylığına karşı çıktı... Steinbeck, 1962’deki ödül konuşmasında, “Kalbimde Nobel’i, çok saygı duyduğum diğer edebiyat insanlarından daha çok hak edip, etmediğime dair bir şüphe var! Yine de ödülü aldığım için keyifli ve gururluyum.” derken acaba Tolstoy’u mu kastetmiştir? Tolstoy niçin reddetti, mesele hak etmek miydi ki?
Rusların yayınladığı bir habere göre; 7 Ekim 1906’da Rusya Bilimler Akademisi, Tolstoy’u edebiyat ödülüne aday gösterince, Tolstoy şimşek çakan gözleriyle hâdiseye müdahale etti ve ödülün kendisine verilmemesi için elden ne gelirse yapılması gerektiğini söyledi. Arkadaşı Arvid Yarnefelt’in bu uğurda çabaladığı daha sonra ödülün İtalyan yazar Giosue Carducci’ye verildiği belirtiliyor. Karara sevinen Tolstoy’un, “o para gelseydi, hayırdan çok kötülük getirecekti!” dediği biliniyor.
Hep, Tolstoy’un ne kadar erdemli, ahlâklı ve iyi bir romancı olduğundan söz ederiz.
“Önemli olan şey, bir insanın ulaştığı ahlâkî kusursuzluk değil, buna nasıl ulaşmış olduğudur!” der Tolstoy. Öyle midir?
Baran Dergisi 717.Sayı