Başlık Said Nursi Hazretlerine aid ve dünden bugüne her Müslüman’ın yaşamaya ve yaşatmaya memur-mecbur olduğu iman davasının kısa veciz hali…
Şeriat nedir?
“Şeriat”ın sözlüklerdeki tanımları şöyle:
·Yol... Geniş yol... Doğru yol.
·Kaynak… Allah’ın kulları için koyduğu din…
· İlâhî kanun... Dinin, uygulama ile ilgili hükümlerinin bütünü.
· Dinin, zâhirî ve dünya ile ilgili hükümlerinin tamamı.
· Ayet ve hadislere dayanan İslâm kanunu, İslâm hukuku
 
İlmin zahirde varacağı bilinen son nokta… Kendisine bağlılığı ve samimi tatbikatçılığı boyunca mucizeler çapında bereket pınarı… Şehitlik nimetinin bağlı olduğu şartlardan... O’nsuz şahadet makbul değil. Onsuz yola çıkmak kaybolmak demek…
 Yalnız Allah’ın yolu için yani şeriat için ölenler şehit… Daha ötesi şeriatsız Müslüman, Müslüman değil… İmansız İslam, İslam; İslamsız iman, İman değil. Bu minvalde;
Sahte dindar kadar sahte dinde mevcut… Müseyleme misali Kur’anı tahrifen eser ortaya koymak, hadisleri inceleme ayağı büsbütün şeriatı tahrifata kalkışmakta mümkün. Lakin sonu malum; Çünkü Din Allah’ın ve Kıyamete kadar korunacağına dair hüküm açık… Dolayısıyla bu hususta çaba beyhude… Ilıman İslam olsun, Mezhepsizlik olsun, Dinler arası Diyalog olsun ve her ne şekilde tezahür ederse etsin Din’e (İslam’a) içten ve dıştan taarruz boşa çıkacaktır. Ancak, evet ancak… Burası mühim… Mü’min, İman sahibi olarak kalacak mı? Müslüman iman ettiği “hakikati” doğru seçecek mi? Ve yeryüzüne gelme memuriyetini yerine getirecek mi?
 
Meselemiz;
Günümüzde öyle hadiseler olmaya başladı ve Müslümanlar arasında öylesine fitneler yer etmeye başladı ki; bu, hep aramızda bir şeriatın, hakkımızda tatbik edilecek bir şeriatın, davasına sadakatle bağlı olmamız gereken bir şeriatın eksikliğini vurgulamaktadır. Ne zaman Şeriattan uzaklaşmaya başladı hırsızlık çoğaldı, zina arttı, faizle malımız kirlendi, fakir fukaranın hakkı gasp edilir oldu. Ne zaman İslam Şeriatına zıt hareket etmeye başladık, bir avuç Yahudi kanımızı emmeye, barbarlıkta sınır tanımayan Batı namusumuzu kirletmeye, fikirsiz ve ahlaksız bir grup aydın zümre fikirde, inançta ve tarihte büsbütün hislerimizi iptal etmeye başladı. Ne zaman İslam Şeriatına mahkûm rejimleri terk ettiysek; ne idüğü belirsiz demokratik rejimlere ve yine keyfe göre değişen, hırsızı daha fazla hırsız, zinakârı daha fazla zinakâr yapan, zalimi daha fazla zalim, mazlumu ise büsbütün mağdur eden beşeri rejimlere İslam coğrafyasını mahkûm ettik.
İslam ruhundan uzaklaştıkça, ruhsuz ve aksiyonsuz kalan topluluklar; sarhoş olmuş gibi, şuurlarını yitirmiş, adaletsizlik rejimlerinde bir türlü huzur bulamamış ve derdine deva ilaca “şeriata” kem gözle bakmaya başlamıştır. Oysaki Şeriat, Said Nursi Hazretlerinin ifadesiyle “Saadet sebebi ve adaleti muhafaza ve fazilettir.” Bu hakikat, bütün dünyaya 1400 yıllık geçmişinden, öncesi sonrası ile o muhteşem mazisini ihtar ederken aynı zamanda kendini her dem taze ve benzeri ortaya konulamaz bir rejim olarak insanlığını istifadesine sunar.
 
Mecburiyetimiz;
İnsan ne için mücadele eder? Huzur ve adalet için değil mi? Topyekûn insanlığın kurtuluşu ve selameti için değil mi? Yeryüzünün sağlık ve selameti için değil mi? Kısaca iki dünya saadeti için değil mi? Çoğunuzun cevabının evet olduğunu duyar gibiyim, zaten aksini söyleyen de yok.
Bu bakışı ortaya koyan “İslam’ın, şeriat’ın çağımızda örgüleşmiş hali” Büyük Doğu Nizamı Mimarı Üstad Necip Fazıl Kısakürek!
 
İdeolocya Örgüsü’nden;
Ø     “Kerhane, meyhane, kumarhane ve bütün rezalethanelere “paydos!” diyecek bir nizam…
Ø     Ruhumuzu dayadığımız mukaddes ölçülerin hem düşmanlarına, hem de dost görünüp bu ölçüleri anlamayan ham yobaz bozuntularına hayat hakkı tanımayacak bir nizam…
Ø     Çoraptan serpuşa, harften binaya, muaşeret edebinden bütün ifade şekillerine kadar (plastik) plânda şahsiyetin ne demek olduğunu meydana çıkaracak bir nizam…
Ø     Adam öldüreni hemen öldürecek, hırsızlık edeni bir daha edemez hale getirecek; ve bütün içtimaî ihtilâtlarında ferde öz evinden daha emin sığınaklar gösterecek bir nizam…
Ø     Dâva adamlarının nasıl çalışacağını belirtecek; ve en büyük göz mütehassısını en şiddetli trahom mıntıkasında hayatını feda etmeğe zorlarken, en büyük terbiyecinin de en ücrâ köyde bir jandarma erinden farksız yasamasını sağlayacak bir nizam…
Ø     Memlekette tek sahipsiz çocuk, tek serseri, tek issiz, tek sakat bırakmayacak ve hiç olmazsa bunları göz planından sürecek bir nizam…
Ø     Ve nihayet halkın nefsaniyetini değil, Hakkı razı edecek ve Kurultayın büyük duvarına “Hakimiyet Hakkındır!” düsturunu kazıyacak bir nizam…
Ø     Nizamların nizamı olan düzen, iki heceli ve beş harfli bir isim taşır: İSLÂM…
 
Netice; yukarıda sadece bir kısmını zikrettiğimiz bu ölçüler için kim hayır diyebilir ki... Ve dahası böyle muazzam ve müreffeh bir nizamı kurmak için kim mücadeleden kaçabilir ki… 


Baran Dergisi, 231. Sayı