Gündem değiştirme kabiliyeti olan yargı, bugüne kadar gerçek anlamıyla konuşulmadı, değerlendirilmedi. Değişik dönemlerde verilen kararlar, hep bir taraftarlık havasıyla ya alkış aldı; ya eleştirildi. İstiklal, Devlet Güvenlik veya şimdiki adıyla Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkeme’lerinde yaşananlar zaman zaman konuşulsa da tam olarak ortaya konulmadı. En basitinden 28 Şubat’ta Susurluk Davasının nasıl kapatıldığı aynı dönemde İBDA-C davasından Salih MİRZABEYOĞLU’na idam cezasının nasıl verildiği hep kapatıldı. Üstü örtüldü. H.S.Y.K.’nın icraatlarını yerden yere vuran, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay’ın uygulamalarıyla,başkanlarının açıklamalarını hukuka aykırı ve kabul edilmez bulanlar, 28 Şubat’ta yaşanan hukuksuzlukları hep görmezden geldi.
Türk-Kürt, Laz, Çerkes, Laik-Anti laik, Sünni-Alevi derken birde başımıza Fenerbahçe-Trabzon çıktı. Oluşan bu kadar derin çatlaklara rağmen insanların birbirlerine düşmemesinin sebebi de belli oldu gibi. Futbol mabetlerinde (!) kendilerini kaybedercesine bağırıp çağıran, tapınma ritüelleriyle kendinden geçen ve adına taraftar denen bu mürit tayfası inançlarına dokunulunca nasıl da ortalığı birbirlerine katıyormuş, değil mi? Derin devletin, Ergenekoncuların, Balyozcuların yapamadığını ister misiniz, Fenerbahçeli ve Trabzonlular yapsın. Türkiye’yi tam ortadan ikiye bölsün. Bir taraf Sarı-Lacivert diye bağırırken öbür taraf Bordo-Mavi diye bağırsın.
Ak Parti iktidarının bol katkılı çimentosu görevini gören ve sürekli oylarını yükselten en kritik zamanlardaki icraatlarıyla Ak Parti’nin konuşulmasını engelleyen yargının, konumunun farklı bir şekilde muhafaza edildiğini görüyoruz. Cezaevlerinde bir yatak 3 kişi tarafından kullanılır hale geldi, insanlar artık sırayla uyuyorlar. Ulusal-evrensel kurallara rağmen tutuklu yargılamalardan taviz verilmiyor. Cezaevlerinde işkence, kötü muamele devam ediyor. Ölenler ölüyor, kalanlara ceza verilmeye devam ediliyor. Yargı, gündemimizdeki yerini arttırarak koruyor.
“Yaşasın, özgür ve bağımsız yargı!” diye bağıranlar, bilesiniz ki bu oyun sonunda sizi de götürür.
Baran Dergisi, 235. Sayı