Kasetli, küfürlü, hakaretli, yerel ve genel tüm iktidar imkanlarının sonuna kadar kullanıldığı,  bol çılgın projeli 12 Haziran seçimleri bitti.
Y.S.K. Emek, Barış ve Özgürlük Bloku adaylarından bir kısmını veto ederek başlattığı kavgalı seçim sürecinde, bloktan gelen direniş karşısında geri adım atmak zorunda kalışını ve madara oluşunun karşılığını, işi kitabına uydurarak  Diyarbakır’dan yaklaşık 78 bin oy alan Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürerek aldı. Seçime girerken kavganın fitilini ateşleyen Y.S.K. seçimi bitirirken de yarım bıraktığı işini tamamladı.
Seçim öncesi Silivri’den gösterdiği adaylar sebebiyle iktidar cephesinin şimşeklerini üzerine çeken C.H.P. ve M.H. P.’nin milletvekili  adayları üzerinden başlayan tartışma, tamamının tahliye taleplerinin reddedilmesi üzerine artarak devam edecek gibi görünüyor.
Söz tutuklamadan açılmışken, 12 Haziran seçimleri arefesinde tutuklanan Hava Kuvvetleri Komutanlığına mensup personellerle bunlardan görevde en üst rütbeli olan  subayın tutuklanıp cezaevine gönderilmesinin de yeterince ilgi çekmediğini; yine Balyoz ve Askeri Casusluk Davalarında Gölcük’te ele geçtiği söylenen belgelerde “Hangi cemaatin kadınları nasıl giyinir”e kadar her türlü belgeyi kamuoyuna açıklayan dünün 28 Şubatçı’larının destekçisi  bugünün demokrasi kahramanlarının 28 Şubat sürecinde darbecilere karşı mücadele eden “Salih Mirzabeyoğlu”yla ilgili gerçekleri  açıklamamaktaki isteksizliklerini ve bunları gizleme çalışmalarını da gözümüzden kaçırmadığımızı söyleyerek devam edelim.
Bu seçimin tuhaflıklarından biri de zamanında 28 Şubatçılarla kolkola giren, dönemin R.P.’sinin karşısında Ecevit’in yanında yer alan cemaat ve bazı oda temsilcilerinin de demokrasi kahramanı unvanıyla A.K.P. listelerinden milletvekili seçilmeleri, hatta bunlardan bir tanesinin kuruluş sırasında A.K.P. il başkanına randevu vermeyenlerden biri olması.
Başbakan’ın seçim sonrasındaki balkon konuşması da gücünün farkında olduğunun ve bunun tadına vardığının göstergesi. Kendilerinin kazandığını düşünenler ancak Başbakan’ın verdiği-vereceği  ölçüde kazanmışlardır. Ustalık dönemi helalleşmeyle başladı. Helalleşmeyle başlayan bu devre  kanaatimce genel af tartışmalarının en çok yapılacağı devre olacaktır.
Birkaç yıl önce Habur Sınır Kapısı’nda provası yapılan, Öcalan, P.K.K. ve herkesi kapsayan Genel Af çalışmalarına gösterilen aşırı reaksiyon, B.D.P.’nin eylemlerini “Kalkışmaya” dönüşecek şekilde arttırmaya başlaması ve  Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin zihinlere verdiği mesajlarla artık aşılmış görünmektedir. Her kesimin tutuklu ve hükümlüsünün bulunması, Genel Af isteme ve çıkartma mecburiyetini dayatmış görünmektedir.
Kısacası, aday belirlemeden itibaren seçim sürecinde yaşanan tuhaflık, ortaya çıkan tablo sonrası meydana gelen  ümitsizlik, şaşkınlık, travma hali v.s. yönleriyle  alakaya değer olan  seçim devamında sivil anayasa da dahil yaşatacağı gelişmeler bakımından daha da  ilginçleşecek gibi.
Bu arada Türk ordusu içinde yapılan “hükümet karşıcı / darbeci” temizliği Suriye meselesi bahane edilerek bitirilecek gibi gözüküyor. Muhtemelen sonbahar aylarında bahsi geçen Anayasa ve genel af tartışmaları gündemi tutacak.



Baran Dergisi, 233. Sayı