1. Erdemler

İsfahânî’nin ahlak görüşüne dair değinmemiz gereken son konu ise erdem anlayışıdır. Erdem teorisi ilk olarak Platon’da izleri bulunmakla birlikte Aristoteles’in kâmil bir şekilde koyduğu bir düşüncedir. Ardından gelen filozoflara aktarılmış ve bu miras İslam dünyasında karşılık bulmuştur. Özünde ahlaki anlamda mutluluğun gerçekleşmesi için üç ana erdemde itidale ulaşmak gerekir (Özturan, 2020, s. 288-294). Bu üç erdem ise akıl, öfke ve şehevi güçlerdir. Bu üç kısımda itidale ulaşıldığı vakit, insan da artık gerekli ahlaki yetkinliğe de ulaşmış varsayılmaktadır. Rağıb İsfahânî de Aristotelesçi erdem anlayışını büyük oranda sürdürüyor gibi gözükmektedir. O insanın üç temel erdem alanını kabul etmektedir. Erdem alanlarında var olan itidal noktası da benzer durmaktadır. Buna göre akıl gücünün itidal noktası hikmet, öfke gücünün itidali yiğitlik, şehevi gücün itidali ise iffet ve son olarak bunların bir araya gelip meydana getirdiği dördüncü erdem olan adalet İsfahânî’nin düşüncesinde bulunmaktadır.

İsfahânî filozoflara benzer bu erdem tasnifine ek olarak farklı erdemlerden de bahseder. Bunlar: uhrevi, nefsani, bedeni, harici ve tevfiki erdemlerdir. Bunlar da kendi içlerinde alt bölümlere ayrılmaktadır. İnsanla ilgili erdemler mal, aile, izzet ve aşiret kısımlarından oluşur. Bedenle ilgili erdemler ise sağlık bir vücuda sahip olmak ve güzelliktir. Nefsani erdemler iffet, adalet, mürüvvet, kerem vb. gibilerdir. Son olarak İsfahânî’yi kendine has kılan erdemler ise tevkif-i ilahiye erdemleridir. Tevkifi ilahiye bağlı erdemler hidayet, rüşt, destekleme ve doğrultmadır. Bu erdemlerde esas olan şey, Allah’ın yardımı olmaksızın bu erdemlerin hedefine ulaşmasının imkânı yoktur. Ayetlerde geçtiği üzere Allah, insanın hidayete de batıla da yönlendirilmesine gücü bulunmaktadır. Bu anlamda insanlara öncelikle hayır ve şer yolları gösterilmiş. Kulun bu yolda ilerlemesi ile ona destek verilmiş ve bu yolunda sonunda kula velayet nuru nasip olmuştur (İsfahâni, 2019a, s. 108-121).

Bu şekilde yapmış olduğu tasnif ile İbn Miskeveyh gibi erdem düşüncesini sürdüren filozoflardan ayrılan İsfahânî, dini düşünceyi de içine alan bir ahlak teorisi oluşturmaya çalışmıştır. Klasik erdem düşüncesine eklemiş olduğu bu yeni erdemler ile de hem İslam toplumunu göz önüne alan hem de teolojik anlamda Tanrı’yı devreye sokan bir ahlak düşüncesi meydana getirmiştir.

  1. Sonuç

Rağıb el-İsfahânî, düşünceleri ile birçok bakımdan orijinal bir alim portresine sahiptir. O, ancak İmam Gazali sonrası görmeye başladığımız felsefe ve dini ilimler arasında telif girişimlerinin adeta öncüsü konumundadır. Bir yandan İslam filozofları ile benzer ahlak ve insan görüşüne sahip olması bir yandan da fıkıh ve tasavvuf gibi ilimleri düşüncesinde barındırması ile kendine has fikirler ortaya koymuştur. Ahlaka bakışındaki bu geniş perspektif, onu çok yönlü bir şekilde insana yaklaşmasını sağlamış ve farklı gelenekleri bir araya getiren âlim figürü ortaya çıkmıştır.  Rağıb el-İsfahânî’yi İslam filozoflarından ayıran en önemli husus, ilahi inayeti ahlaki erdemlerin içerisine yedirmesi ve tikeller dünyasına sırf itidal görüşü ile yaklaşmayıp, fıkhı da dahil etmesidir. Erdem teorisinin en önemli özelliği kesin açıklamalardan uzak bir söyleme sahip olmasıdır. Rağıb el-İsfahânî bu düşünceyi korumakla birlikte fıkhın sınırlarını çizdiği bir yaşantı içerisinde erdemlere yer vermektedir. Bu durum ona toplumsal anlamda daha gerçekçi bir pozisyon sağladığını ifade etmemiz mümkündür. İlahi inayet hususunda ise ahlakı sadece insani eylemlere bağlı görmeyip, Allah’ın yardımı ile yetkinleşme imkanından bahsetmesi önemli farklılıklardan biridir.

İsfahânî her ne kadar kendine has düşüncelere sahip olsa da birçok eksik noktanın varlığını da belirtmek gerekir. Özellikle kitabındaki dağınık başlıklar ve konular kimi zaman okuyucuyu yormakta ve kafasını karıştırmaktadır. Özellikle din ve felsefe arasında yapmış olduğu ayrım, insan nefsine dair verdiği tanımlar ve erdemler noktasında farklı ifadeleri, hesabı verilmemiş bir düşünceyi okuyormuş hissine kapılmamıza yol açmıştır. Nitekim zaman zaman adeta bir mitoloji anlatır gibi yapılan ahlak anlatısı, ikna kapasitesini düşürmüş gözükür. Tüm bunları gören İmam Gazali’nin onun projesini tamamladığını ez-Zerî’a’yı elinden düşürmediğine dair rivayetler yola çıkarak söylememiz mümkündür. Gazzali, ez-Zerî’a’da görmüş olduğumuz dağınık düşünceleri derleyip, toparlamış ve tüm İslam dünyasını etkisi altına alacak İḥʾü ‘ulûmi’d-dîn gibi bir eseri telif etmiştir.

Kaynakça

Aristoteles. Ruh Üzerine. (Ömer Aygün ve Gurur Sev çev.). İstanbul: Pinhan, 2019.

Gafarov, Anar. Râğıb el-İsfahânî'nin insan ve ahlâk anlayışı. İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2004.

Gafarov, A. Râgıb el-İsfahânî’de İnsan Tasavvuru. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 30(31), (2014), 187-214.

İbn Miskeveyh, Tehzîbü’l-ahlâk. (Abdulkadir Şener, İsmet Kayaoğlu ve Cihat Tunç çev.). İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2013.

Kara, Ömer. “Râgıb el-İsfahânî”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 34/398-399. Ankara: TDV Yayınları, 2007.

Özturan, Hümeyra. Êthostan Ahlâka Antik Yunan Ahlâk Literatürünün İslâm Dünyasına İntikali ve Alımlanışı. İstanbul: Küre Yayınları, 2020.

Râgıb el-İsfahânî. Erdemli Yol. (Muhammer Tan ve Anar Gafarov çev.). İstanbul: İz, 2019a.

Râgıb el-İsfahânî. Mutluluğun Kazanılması. (Mustafa Solmaz çev.). İstanbul: Sufi Kitap, 2019b.

Aylık Dergisi 204. Sayı Eylül 2021