Firavunlar diyarı, fakat Müslüman halkıyla kardeşlik bağlarımız oldukça kuvvetli olan Mısır’ın bugünkü Firavununa gidip tatlı bir lisanla şu yukarıdaki ayeti götürüp, gözüne sokarcasına;
“Bak Sisi Pisi, bu ayet tam senlik, gel etme şu azgınlıktan, tağutluktan vazgeç. Şu idamları durdur, Mısır halkının en yüksek oranda oy verip seçtiği değerli Müslüman lideri idam ettirme” desek acaba bizi dinler mi dersiniz?
Bence dinlemez...
Çünkü “atası” da dinlememiş ve sonu malum; Kızıl Deniz’in ortasında cıyak cıyak diyerek geberip gitmişti. Allah (cc) “Taha” süresinin hem de iki ayetinde de, bakın ayrı ayrı ne diyor;
(İzheb ila fir’avne innehü tağa) ve (İzheba ila fir’avne innehü tağa): Firavuna gidin, çünkü o çok azdı, sonu yaklaştı.)
Emri ilahisinde bulunarak, birinci ayette Musa (AS)’ın tek olarak gitmesini, ikincisinde ise kardeşi Harun (AS) ile beraber gitmesini emrediyor.
Ola ki birini dinlemezse diğerinin telkinini dinleyebilir kastıyla gidecek elçilerin ikilenmesinin gerekliliğini varsayalım.
Çünkü Firavunun sonu yaklaşmaktadır ve Ulu Mevlamız bir kere daha ona bu tağutluktan vazgeçip hakkı seçme fırsatı tanımış oluyor.
Bugünün Firavunu gibi o da bu ilahi mesajı net olarak okuyup anlamamış, daha doğrusu duymazdan gelmişti..
Demem odur ki, bugünün Sisi pisi adlı Firavunun da sonu yaklaşmaktadır. Hatta Cenab-ı Allah;
“Gidin de ona söyleyin belki dinler veyahut korkar diye tatlı dille söyleyin” (taha s. ayet 44) diye diplomatik bir lisan kullanılmasını da salık vermek suretiyle (sebagat ğadabi rahmeti) yani bazen rahmetinin gadabiyetine galip gelebileceğini o iki kardeş peygambere de açıkça anımsatıyor; ama nafile...
Ne o zamanın Firavunları, ne de bugünküler iyilikten, merhametten tatlı dilden anlamadıkları gibi, hem ilahi fermana hem de beynelmilel hukuk kurallarına uyma zorunluluğundan tamamen habersizler. Allahü Teâlâ’nın yüce kudret ve azametini de hiçe sayıyorlar...
Fakat belalarını hepsi buldu ve bu çağın azgın tağutları da mutlaka bulacaklardır. Görelim Yüce Mevlamız neyler, neylerse güzel eyler.
Şimdi bu konusunu ettiğimiz mazide kalan ulûhiyet yüklü Musa /Firavun sürecini, zamanımızda, daha da tağutlaşarak, ellerinde bulunan modern silah ve gereçlerle azgın emperyalist/sömürgen güç odaklarının yaptıkları toplu katliam eylemleri ile özdeşleştirirsek, Musa’nın Firavunu ile Mursi’nin Firavunu arasında bir fark olmadığını hemen görürüz...
Fark yalnız şu olabilir; Kur’an’daki Firavun, kendisini yüce ilah(!) ilan eden ve Allah’ın elçisi Musa adındaki Nebinin karşıtı bir darbecidir. Adı Muhammed Mursi olan bir Allah dostunun darbecisi ise kendisini Firavun kadar güçlü gören Kıpti soylu SİSİ adlı bir darbecidir! Farkı da budur.
Hatta Musa’nın Firavununun arkasında, Mursininki gibi Amerika, Rusya ve İsrail gibi saldırgan destekçileri yoktu; Batı’nın adı bile bilinmezdi. Günümüzdeki ABD ve Batı’nın tutumları Firavun tağutculuğunun modern örneği değil de nedir? Sisi’nin arkasında kendisine parasal ve politik destek veren köstebekler sürüyle var...
Bunlar kimler dersiniz?
Ben Söyleyeyim,
Birincisi; Mekke-Medine gibi iki mukaddes şehri elinde bulundurduğu için hac ve umreye gelen Müslümanlardan aldığı fahiş hac paraları ve petrol gelirlerini “bana dokunma da ne istersen vereyim” korkaklığı ile Amerika’ya peşkeş çeken, Müslüman katliamına yardım olsun diye kelimenin tam anlamıyla parasal bağışta bulunan, Amerikan uşaklığının gönüllü çanak yalayıcısı Suudi Arabistan Krallığıdır.
Amerika’ya hiç bir zaman maddi destekten çekinmeyen, İsrail’in bir dediğini iki etmeyen, bu satırların yazarı acizin başında bulunduğu bir yardım gurubunu 9 gün, 2009’un Mart ayazında Refah kapısında bekletip Gazze’ye geçmesine izin vermeyen daha önceki Mısır despotu mübareksiz Hüsnü’yü, İsrail’in hatırı için Gazze’ye karşı sıkılmadan destekleyen bu Suudi Arabistan’dır.
İkinci destekçileri ise; Avrupa’nın tüm ülkeleri ile dinden imandan yoksun, sadece dillerine doladıkları demokrasi tellallığı yapan sahte demokratlar, eyyamcı, beceriksiz ve basiretsiz politikacılar...
Kendilerinin baş tacı ettikleri demokrasinin gereği olarak demokratik seçimle, %50’nin üzerinde oy ile başa geçen bir lidere kendilerinden olmadığı için demokratça değil, tağutça davrananlar...
Başımızdaki, üstün oy çoğunluğu ile meşru bir şekilde seçilmiş dindar hükümete bile aba altından sopa gösteren medya köleleri… Al birisini vur ötekine...
Allah Mursi kardeşimize sabır ve necat nasip etsin idam gerçekleşirse ki (İnşallah olmaz) o da şehid olarak cennetteki yerini bulur. Dualarımızı ondan esirgemeyelim, zalim ve katiller için ise son sözü net olarak, zalim ve deccal sürülerinin hidayet ve kurtuluşa eremeyeceklerini söyleyen Alemlerin Sahibi’ne bırakıyorum.
“Vallahü la yehdil gavmezzalimîn”
Hoşça kalın...
Baran Dergisi 437. Sayı