Bugün spor (sport), bütün dünya dillerinde İngilizce bir kelime olarak yer etmiştir. Fakat sport, Üstad Necip Fazıl'ın da ifadesiyle, “Fransızların eski desport tabirinden dönmedir.”(1) Ünlü dil bilimci Walter Porzig'in “Dil Denen Mucize” isimli eserinde yer alan şu bilgi de bunu teyid eder bir mahiyettedir: “Ortaçağ Avrupa dillerinde Latinceden, Almanca ve İngilizcede ise Fransızcadan alınma pek çok kelime vardır.”(2)
Evet; sport, eski Fransızca desport tabirinden dönme bir kelimedir. Ancak, bazı araştırmacılara göre sport kelimesi ne İngilizce ve ne de eski Fransızca kökenlidir. Meselâ Alman sosyolog Dieter Voigt'a göre sport kelimesinin kökeni Latincedir. Yine Voigt'a göre, İngilizce sport kelimesinin aslı olan eski Fransızca desport kelimesi, Latincede “eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, geçinmek ve oyalanmak” mânâsına “desportare ve isportus” kelimelerinden tevarüs etmiştir. (3) Gazi Muhammed de sport kelimesinin Latince kökenli olduğunu söyler. Fakat Gazi, bu mevzuda biraz daha farklı düşünmektedir. Gazi'ye göre modern İngilizcedeki sport kelimesi eski İngilizcede “eğlenceli vakit geçirme” mânâsına Latince desporto kelimesinden doğmuştur. (4) Bu arada “desporto” kelimesinin köken itibariyle Portekizce bir kelime olduğunu da söyleyelim.
“Spor Sosyolojisi” isimli eserinde desport kelimesi ile sport kelimesinin farklı anlamlar taşıdığına işaret eden Dieter Voigt, sözlerine şu şekil devam eder: “11. yüzyılda Fransızcadan İngilizceye ödünç olarak geçen desport, lügatte “eğlendirme, oyalama ve gevşeme” mânâsında kullanılmıştır. İngilizcede sport ise, lügatte “zaman öldürme, eğlenme, oyalanma ve hobi” mânâsında kullanılmıştır.”(5)
Yukarıdaki sözkonusu dillerde, spor kelimesindeki mânâ benzerlikleri çok bariz olmakla birlikte, aslında mânâ farklılıkları da çok dikkate şayandır. Gerek Latince, gerek Fransızca ve gerekse İngilizcedeki mânâ benzerlikleri de göstermektedir ki, “oyun, eğlence, oyalanma, hoşça vakit geçirme, dinlenme, gevşeme” gibi manalar dünden bugüne spor kavramına hakim rengini vermektedir. Buna karşın mesela “zaman öldürme”, “hobi” ve “geçinmek” gibi uzak mânâlar da ayrıca çok dikkat çekmektedir. Özellikle “hobi” ve “geçinmek” manaları günümüz dünyasında “amatörlük” ve “profesyonellik” olarak da okunabilir gözükmektedir. Fakat kanaatimce asıl dikkate değer durum, mesela bizzat “spor” kelimesi ile “liman işçisi” manasına “hamal” kelimesi arasındaki yakınlıktır. İlkel kabilelerdeki “avcı” ve “avcılık” arasındaki münasebet bu mevzuda ufuk açıcı olabilir. İleriki bölümlerde bu mevzuya değinmek mümkün olacaktır. Diğer taraftan, meselâ eski Fransızcada sporda “eğlendirme” ve “oyalama” mânâları üzerinden “başkası için” anlamı daha bir baskınken, İngilizcede “zaman öldürme”, “eğlenme”, “oyalanma” ve “hobi” mânâları üzerinden “kendisi için” anlamı daha bir baskın durmaktadır. Bu mevzu süreç içerisinde “amacı kendi içinde spor” ve “amacı kendi dışında spor” tasnifine de kök teşkil ediyor gözükmektedir. Ki bu mevzu, Spor Felsefesi’nde mühim bir tartışma mevzuu olarak da irdelenmektedir. Sporu belirli bir ruh ve fikir sistemi veya dünya görüşü veya “İdeolocya Örgüsü” çerçevesinde “gaye için spor” şeklinde değerlendirmek “amacı kendi dışında bir faaliyet”, “hazcılık” anlayışına perçinli olarak, mesela kişinin salt kendi nefsi için spor yapması veya sporun kendi kendinden ibaret bir faaliyet olarak algılanması, yani “spor için spor” şeklinde bir değerlendirme ise, “amacı kendi içinde bir faaliyet” olarak değerlendirilmektedir.
Cemal Alpman'a göre sport kelimesi Latincede “dağıtmak” ve “birbirinden ayırmak” mânâsında dis-portare ve de-portare kelimelerinden doğmuştur. Eski İngilizcede disport ya da desport şeklinde kullanılan sport kelimesi ise eski Fransızcada, “eğlenmek” ve “zevklenmek” mânâsına Se desporter ve Se deporter şeklinde kullanılmıştır. (6)
Cemal Alpman, “dağıtmak” ve “birbirinden ayırmak” manalarının hangi anlamda kullanıldığına dair herhangi bir bilgiye yer vermemektedir. Halbuki esas irdelenmesi gereken sözkonusu mânâlar ile ne kasdedildiği olmalıydı; öyle değil mi? Meselâ “dağıtmak” mânâsı “toplumsal roller”deki bir takım “görev dağılımı veya paylaşımı” ile ilgili, “birbirinden ayırmak” mânâsı ise sözkonusu “toplumsal rollerin statüsü”ne işaret ediyor olabilir mi? Meselâ halkın “oyun ve eğlence” kabilinden faaliyette bulunduğu bir takım “sportif faaliyetler” ile, aristokrat veya bürokrat kesimin “askerî idman” durumlarını birbirinden ayıran bir noktada anlam kazanmış olabilir mi? Veyahut da, meselâ tıpkı eski Yunan kültüründeki Antik Olimpiyat Oyunları’na sadece erkeklerin ve de Helen soyundan olanların katılmasına müsaade edilmesi örneğinde olduğu gibi, eski Roma'nın en önemli “Spor Şenlikleri” olarak da anlam kazanan “Gladyatör Dövüşleri” ile Romalı halkların diğer “sportif organizasyon veya faaliyetleri” üzerinden belirli bir tasnifin ifade kalıbına da işaret ediyor olabilir mi?
Ortega Y. Gasset, İngilizce sport kelimesinin eski Fransızca desport kelimesinden değil de Latince port kelimesinden doğduğunu iddia eder. Ancak Gasset, lûgatte “deniz limanı” mânâsında olan port kelimesi ile sport kelimesi arasında doğrudan hiçbir alâka olmadığını söyler. (7) Burada fonetik olarak ilginç bir durum da sözkonusudur. Meselâ İngilizce Lûgatta Sea (okunuşu Si) “deniz” mânâsınadır. Seaport (Siport) ise “deniz limanı” mânâsınadır. Bu arada İngilizcede deniz limanı için “coastal harbour” kelimesi de kullanılmaktadır, ayrı mesele!
Gasset bu tür bir düşünceye nasıl ulaştı bilmiyorum. Ama kuvvetle muhtemel İngiltere'de modern sporların bel kemiği durumunda olan futbolun liman işçilerinin şarhoş kusmuğundan doğmuş olması ile bir bağlantı kurmuş olabilir (mi?!). Çünkü liman işçileri, her zamanki işlerinden arta kalan zamanlarında limanda oyun, eğlence ve spor/futbol oynayarak zaman geçiriyorlardı. Porto’nun “meşhur bir içki markası” olması yanında, Porter’in “siyah bira” mânâsı da ayrıca dikkate değer. Bu arada şunu da söylemek gerekir ki, İngiltere'nin pek çok köklü spor kulübü, liman işçilerinin kurduğu spor kulüpleri olarak bilinir. Meselâ Liverpool ve Celtic!..
Not: İngiltere'deki futbol kulüplerinin forma renkleri genelde iki renk üzerinde yoğunlaşmıştır: Mavi ve kırmızı!.. Bu tür bir renk ayrımı, kuvvetle muhtemel tarihsel bir arka plana da sahiptir. Kırmızı renkli takımlar çoğunlukla ülkenin çalışan kesiminin bünyesinden doğmuş amele, hamal veya işçi takımlarıdır. Mavi renklerin ise genel itibariyle kilise kökenli ekipler olduğu göze çarpar. Meselâ kırmızı formalı Liverpool, şehirdeki liman işçileri tarafından kurulmuştur ve desteklenmektedir. Aynı kentin bir diğer takımı mavili Everton ise St. Domingo's Kilisesi cemaatinin sportif faaliyetleri için kurulmuştur. Bir diğer örnek ise, Manchester United, demiryolu işçileri tarafından kurulup kırmızı rengi alırken, şehrin diğer ekibi mavi formalı Manchester City ise St. Mark's Kilisesi'nin üyeleri tarafından kurulmuştur. (8) Bu “mavi” ve “kırmızı” esprisinin kökeninde çok daha derin çelişkiler olduğu, meselâ bu işin bir ucunda “kırmızı kan” ve “mavi kan” çatışması olduğu dahi düşünülebilir. Neyse bu mevzuyu daha fazla uzatmadan sadede gelelim ve mevzuumuza devam edelim.
Evet; spor kelimesi bütün dünya dillerinde İngilizce bir kelime olarak yer etmesine rağmen aslında Latince kökenli bir kelimedir. Latincede desportare kelimesi vaktiyle Fransızcaya desport, oradan da İngilizceye sport olarak geçmiştir. Türkçeye de İngilizce bir kelime olarak geçen spor kelimesi; tek başına, toplu veya takım halinde icra edilen, kendine has ve hususi esas, usul, kural ve kaideleri veya teknikleri olan, dahası bedenî ve zihnî kabiliyetlerin tekamülünü sağlayan eğitici ve eğlendirici uğraşı anlamındadır.
Türkçede İngilizce bir kelime olarak yer etmiş olmasına rağmen aslında spor kelimesi dilimize Fransızca üzerinden girmiştir. Malum, Osmanlı Devleti'nde Batı ile ilk siyasî ve de kültürel temas Fransa üzerinden olmuştur. Bunda dönemin “Beşer zekasının sekreteri Fransa” olması, “Modern Felsefenin kurucu iradesi” olarak beliren Rene Descartes'ın Fransız kökenli olması ve dahi “Modern Dünya”nın şekillendirilmesinde öncü rol oynayan 1789 Fransız İhtilâli'nin Fransa'dan neşet etmiş olmasının çok büyük bir payı vardır. Ayrıca, “Modern Sporlar”ın topyekûn dünya sahnesinde organize edilmesinin mihenk taşı olarak anlam kazanan ve “Olimpizm Felsefesi'nin kurucu iradesi” rolündeki Baron Pierre de Coubertin'in de Fransız kökenli olmasının çok büyük bir payı vardır, denilebilir.
Not: Türkçede en eski yazılı kaynak Ahmet Rasim'in “Şehir Mektupları” isimli eserinde İspor şeklinde yer alan Spor kelimesi, “koşu, yarış, müsabaka ve buna mümasil eğlence ve oyunların cümlesini şamil” bir mânâda kullanılmıştır. 1928 yılında ise spor kelimesi “hafif spor otomobil” mânâsına da kullanılmıştır. (9)
Yukarıda İngilizce sport kelimesinin aslı olan eski Fransızca desport kelimesinin Latincede “eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, geçinmek ve oyalanmak” mânâsına “desportare ve isportus” kelimelerinden tevarüs ettiğine işaret etmiştik. Üzerinde biraz duralım ve çapımızca teşrih etmeye çalışalım.
Hırvatçada “ihracat” mânâsında İsportus kelimesi, Latincede “limanlar” mânâsınadır. Rumencede “spor dalları” mânâsında olan Sportus ise, Latincede “spor” mânâsınadır.
Not: Portekiz ismi “kapı, liman, geçit, yol” mânâsınadır ve Latince Portus kelimesinden türetilmiştir. Portekiz'in İber'deki konumu isminin oluşum sebebi olmuştur, denilmektedir. Pasaport, portal, portakal, air port, eksport, oportünist vd. nice kelime Portekiz ismiyle aynı kökten gelmektedir.
Portekizcede Desportus “Spor” anlamındadır. Latince Desportus İngilizcede “Sports”, Türkçede ise “Spor Dalları” mânâsınadır.
Not: Portekizcede “spor” anlamına gelen Desporto, Latincede “ihracat” anlamındadır... Portekizcede Esporte kelimesi de “spor” anlamındadır... Bu şekil bir vurgu yapmamızın sebebi, Latince Desportare kelimesinin eski Fransızca'da Des-Portare ve De-Portare şeklinde kullanılmasından dolayıdır. İleriki bölümlerde bu mevzu üzerinde duracağız.
Latincede deportare “eve getirmek”, İngilizcede ise, “sınır dışı etmek” mânâsınadır. Demek ki spor kelimesi, devletlerarası veya uluslararası ilişkilerde de, meselâ Adlî veya Narkotik vak'alarda olduğu gibi, “deport” mevzuuna da kök teşkil ediyor... Çok açık bir şekilde görülmüştür ki, deport kelimesi hem “içeri” ve hem de “dışarı” anlamlarını veriyor. Tıpkı meselâ bir hamalın gemiden limana veya limandan gemiye yük taşınmasında olduğu gibi!.. İthalat / dışalım / dışarıdan mal alma / dişil / döllenme / nefs; ihracat / dışsatım / dışarıya mal verme / eril / dölleme / ruh!.. Spor, bir yanda vücutta veya bedendeki var olan potansiyel enerjiyi kullanırken veya harcarken, diğer bir yandan da vücudu daha bir kuvvetli kılabilmenin imkânına da bu vesileyle elde etmiş oluyor… Çaba ve gayretin tabii bir yansıması olarak idmandaki keramet!.. Melaikeleşmek veya ruhîleşmek mânâsından mülhem, “meleke kazanmak için tekrar tekrar hareket etmek” çerçevesinde anlam kazanan idmanın “zikir” ile doğrudan ilişkisi!.. Zayıfladıkça veya enerji harcadıkça güçlenmek veya kuvvet kazanmak!.. Uzaklaştıkça yakınlaşmak esprisi!.. Sadaka verdikçe paranın bereketlenmesi!.. Acziyetin güç belirtisi olarak anlam kazanması!.. “Az yemek, az uyku ve az su içmek” hadîsi ile de doğrudan ilişkili olarak, riyazetteki hikmet veya derinlik!.. Kadim kültürlerdeki çile veya riyazet mevzuu!.. En nihayet ruhun bedene galip gelmesi ve fenada karar kılması veya ruhun beden illetinden kurtulup sükûnet bulması veya sükûnete ermesi!.. Bu mevzu aslında idman kelimesi üzerinden daha bir anlamlı!.. İleriki bölümlerde bu mevzuya tekrardan döneceğiz.
De porter kelimesi Fransızca'da “giymek”, Des porter ise “giyinmek” mânâsınadır. Latince ve İngilizce'de ise porter “siyah bira” ve “kapıcı” veya “hamal” mânâsınadır.
De portare, İtalyanca ve Latince'de “taşımak” mânâsınadır... Tedaisi, hamal, kapıcı, hademe vs.
Evet; Latince Deportare kelimesi, günümüz Fransızcasında déporter, İngilizcesinde deport şeklinde yazılan fiil aynı zamanda “sınır dışı etmek” anlamına da geliyor.
Latince kökenli olup eski Fransızca'da “uzağa, dışarı, öteye” anlamını veren “des” ön eki ve “taşımak” anlamındaki “porter” filinden oluşan “desporter” kelimesi, “dışarı çıkarmak, yüklerinden kurtulmak” mânâsınadır.
Tekrar başa dönecek olursak, evet; İngilizce bir kelime olarak tüm dünya dillerinde kullanılan sport kelimesi aslında eski Fransızca’dan dönme bir kelimedir. Yani Fransızca aynı anlama gelen desport kelimesinden dönmedir. İngilizce Sport kelimesi “oyalanma, eğlenme, oyun” mânâsına eski Fransızca desport kelimesinden türetilmiştir. Eski Fransızca desport kelimesi, “(yoldan veya rutinden) uzaklaşmak, oyalanmak, aylaklık etmek” mânâsına yine eski Fransızca desporter fiilinden türetilmiştir. Eski Fransızca fiil eski Fransızca porter “taşımak, yürümek” fiilinden de+ önekiyle türetilmiştir.(10) “Oyun ve eğlence”nin “bedenî ve zihnî zevk” mânâsına kullanıldığı da sözkonusudur.
Latince'de Desportare şeklinde yazılan eski Fransızca Desporter kelimesi aslında iki kelimenin birleşmesinden (des-porter) meydana gelmiştir. Ön ek olan des kelimesi Latince'deki dis kelimesinden geliyor. Latince'de des veya dis eki kelimelere eklendiğinde “uzağa, dışarı, öteye” anlamlarını veriyor. Porter (Latince Portare) kelimesi ise, “taşımak, yük taşımak” mânâsınadır. Demek ki Des ve Porter kelimelerinden müteşekkil Desporter (Desportare) kelimesi ilkin “yükü dışarı, uzağa, öteye taşımak” anlamındadır. Buradan bir çıkarsama yapmak icab ettiğinde, meselâ spor kelimesinin ilk kullanım şekli, meselâ bir hamalın gemiden limana veya limandan gemiye yük taşımasını ifade eden bir mânâda olabilir (mi?). Hamal ifadesini maksatlı kullandık, çünkü Latince ve İngilizce'de porter kelimesinin “kapıcı”, “hamal” ve “siyah bira” mânâsında olduğuna yukarıda değinmiştik. Sporun “hamal” ve “siyah bira” ile ilgisi dikkate alındığında, hele ki sporun bir tür içtimai faaliyet olduğundan ötürü, spor ve seyirci kitlesi de dikkate alındığında, meselâ Anadolu irfanında sporun “zıbarmak” kelimesi ile de ifadelendirilmiş olması çok dikkate değerdir. “Zıbarmak: Ölmek, gebermek... Çok içip sızmak ya da yatıp uyumak”… Diğer taraftan, spor kelimesi, ilkin, meselâ “yorgunluktan kurtulmak” mânâsına “eğlenmek” veya “stres atmak” mânâsını ifade etmek üzere kullanılmış olabilir mi? Kanaatimce spor kelimesi, başlangıç veya kök itibariyle “yük taşımak” veya “yükü dışarı, öteye, uzağa taşımak” mânâsına “iş ve hareket üzere olan” bir insanın, mesela gemide çalışan liman işçilerinin hâlini ifade etmek üzere kullanılmış edebileceği gibi, meselâ sporda “aktif dinlenme” şeklinde tarif edilen bir tür “dinlenme” şeklini ifade eden bir mânâda, “oyun, eğlence ve oyalanma” faaliyetinde bulunan bir insanın, meselâ yine gemide çalışan liman işçilerinin “iş ve hareket üzere olma” durumlarını ifade eden bir mânâda da kullanılmış olabilir. Bu mânâdan olarak, meselâ spor yoluyla “rahatlamak” veya “yorgunluktan kurtulmak” mânâsına “stres atmak” olarak da anlam kazanan “gevşemek” durumu tam da bu noktada anlam kazanmış gözükmektedir. Tıpkı Desarj kelimesinde olduğu gibi. Desporter gibi yine iki kelimeden müteşekkil Deşarj (de-sarj) kelimesi, meselâ şarj, “yükleme”, de eki ile birlikte “dışarı yükleme”, diğer bir ifadeyle de “yükü dışarı taşıma”, spor ile ilişkilendirmek icab ettiğinde ise, “stres-yükünü üzerinden atma” şeklinde anlam kazanmış olmaktadır. Demek ki spor kelimesi ilkin “müsabaka veya rekabete dayalı bir tür içtimai faaliyet” veya “bilumum sportif oyunlar”ı ifade eden bir mânâda değil, özünde “rahatlamak” veya “stresten kurtulmak” veya “stres atmak” için, diğer bir ifadeyle de “oyun, eğlence ve oyalanma” maksatlı faaliyetler için kullanılan bir tür kelime veya kavramdı. Sporun tarifleri arasında yer alan “boş zaman faaliyeti” anlamında “her zamanki işten arta kalan bir zamanda gerçekleştirilen bir tür oyun, eğlence ve oyalanma faaliyeti” tarifi de bu çerçevede anlam kazanmıştır, denilebilir. Bu tarifte saklı olan mânâlardan bir tanesi de “dışarı çıkmak” mânâsıdır ki, mesela “evin dışına çıkılarak yapılan” veya “her zamanki işten uzaklaşarak, yani üzerinde bulunulan iş ve eserden uzaklaşılarak” veya “dinlenmek veya eğlenmek maksadıyla dışarı çıkılarak yapılan”, ama illa ki “açık havada yapılan” bir tür faaliyet olarak anlam kazanmaktadır. Derinliğine doğru meselâ “stres atmak” üzerinden “ağırlıklarından kurtulmak” mânâsına “dışarı taşımak”, genişliğine doğru ise, “evin dışına çıkmak” veya “her zamanki işten uzaklaşmak” mânâsına kişinin kendini dışarı (açık hava) çıkarması, taşıması veya taşırması mânâsına spor!
Not: Fransızca porto “Portekiz'de üretilen tatlı şarap” kelimesinden alıntıdır. Fransızca kelime Porto “Portekiz'de bir liman kenti, Oporto” özel adından alıntıdır. Bu kelime Latince portus “liman” kelimesinden türetilmiştir. Latince kelime Hintavrupa Anadilinde aynı anlama gelen yazılı örneği bulunmayan -pr-tu- biçiminden evrilmiştir. Bu biçim Hintavrupa Anadilinde yazılı örneği bulunmayan -per-2 “geçmek, geçirmek” kökünden türetilmiştir.(11)
Not: Pr-tu / Per-2 ifadesi 2 per, p'nin b'ye dönüşümü üzerinden 2 ber, bunun da “berber”, dolayısıyla da “barbar” şeklinde okunması mümkün mü? Bu şekil bir çıkarım yapmaktaki maksadımız, bir sonraki yazıda yerleşik toplumların kendilerine dışardan saldıran göçebe toplulukları berber/barbar şeklinde nitelendirmelerindendir. Meselâ Romalıları deniz üzerinden sürekli rahatsız eden Got ve Cermen kabilelerinin durumu!.. Bu arada Latince Pontus kelimesinin aynı zamanda “liman” (İngilizce'de port, harbor, seaport, haven, harbour) mânâsından mülhem “sığınak” mânâsına geldiğini de hatırlatalım. “Sığınak” mânâsının anlam genişlemesi üzerinden “İn” veya “Mağara” mânâsı ile de ilişkisini hatırlatarak! Mağara manasının “İlkel”, “Barbar” veya “Mağara adam”ı mânâları üzerinden Cermen veya German, dolayısıyla da Gotlar'ı hatırlattığını da hatırlatmakta fayda vardır. Tüm bunlar, yani meselâ eski Yunanlılar karşısındaki Persler misalinde olduğu gibi, tüm Cermen ve diğer kabileler Romalılar tarafından Barbar kabul edildiğinden, meselâ barbarların yerleşik hayata geçerlerken liman kenti ülkeleri üzerinden bunu gerçekleştirdiklerini de hatırlatalım! İngilizce'de sea kelimesinin “deniz”, port kelimesinin ise “liman” manasına geldiği dikkate alındığında, meselâ “deniz limanı” manasına İngilizce Seaport kelimesinin okunuşunun Siport olması, İngilizce Sport kelimesinin oluşum sürecinde sürece ne tür bir katkı sağladığı araştırmaya değer olsa gerektir.
Sport (İng)... Desport (Fr)... Disport (Eski İng)... Desportare (Lat)... Dis-Portare (Lat)... De-Portare (Lat)...Se Desporter (Eski Fr)... Se Deporter (Eski Fr)... Desporto (İsp)... İsportus (Lat)... Port (Lat)...
İngilizce lûgattan... Sport: Oyun, oyalanma ve eğlence... Neşe... Alay, istihza... Eğlence konusu, alay mevzuu... Alay etmek, takılmak, şaka etmek... Oynamak, eğlenmek... Oyuncak... Kumarbaz kimse... Gösteriş meraklısı kimse... Gösteriş yapmak... (Argo) rahatsız edilmemek için kapıyı kapamak... (Biyoloji) Değişme, değişme gösteren hayvan veya bitki...
Spor... İngilizce'de spore, sports, sport, sporting...
Oyun... İngilizce'de game, play, trick, dance, sport, act...
Eğlence... İngilizce'de entertainment, fun, amusement, recreation, pastime, sport...
Dipnotlar
1-Necip Fazıl Kısakürek, At'a Senfoni, bd Yayınları, İst.1994, s.138.
2-Walter Porzig, Dil Denen Mucize, c.1, s.65.
3-Dieter Voigt, Spor Sosyolojisi, çev: Ayşe Atalay, Alkım Yayınları, İst.1998, s.86.
4-Gazi Muhammed, Sporun ve Kültürün Kaynakları, İnsan Yayınları, İst.2001, s.113.
5-Dieter Voigt, a.g.e., s.86.
6-Cemal Alpman, Beden Eğitimi, Milli Eğitim Basımevi, İst.1972, s.
7-Ortega Y Gasset, Avcılık Üstüne, YKY, İst.1997, s.
8-https://www.milliyet.com.tr/skorer/kadir-onur-dincer/arsenal-1748776.
9-https://www.etimolojiturkce.com/kelime/spor1
10-https://www.etimolojiturkce.com/kelime/spor1
11-https://turkcenedemek.com/kelime/porto/
Baran Dergisi 770.Sayı