Taraf Dergisi’nin Mart 1992 Tarihli 13. Sayısında "İBDA-C nedir?" başlığı altında tanıtıcı bir yazı yazmış ve şöyle tarif etmiştik: İBDA-C; İBDA fikriyatının kavgasını veren hatası sevabı kendine ait, Kumandanımızın dışındaki faaliyetlerdir. Bu yazımızda ise, Cephe/ Büroların, maddeler halinde şu özelliklerinden bahsetmek istiyoruz:
1-Kumandanımız, "iş yapanla yapmayan ayrılsın. Herkes yaptığı işle görülsün" diyerek İBDA'yı cephelere ayırdı. Böylece ortaya verimli bir yapı çıktı. Cepheleşmenin "tabii bir ayıklama bünyesine sahip olduğu" görüldü. Herkes, yaptığı iş ile görüleceğine göre iş yapmayana yer yok. Kuru caka, bol laf, iş yapanları engellemeye çalışma, hasedçi ve kıskanç tavırlar haliyle bu yapıda ayıklanır... Her an değişen eşya ve hadiselere karşı, elimizde bir şaBlon olamayacağına göre, her an yenilik ve iş isteyen böyle bir model, değişen olaylara tahakküm için gerekli seyyaliyeti ve dinamizmi sağlamaktadır. Böyle bir modelde, kendini her an yenileyen de iş yaparak yürür... "Olmadığın mânânın maliki görünmeme" prensibi de bu modelde haliyle kendini gösterir.
2-İnsan yaratılışının gereği olan mizaç hususiyetlerine fevkalade uygun bir teşkilatlanma modelidir. Dört Büyük Halifeden şöyle bir misal verebiliriz: Hz. Ebubekir merhamette, Hz.Ömer celadette, Hz. Osman hayada Hz. Ali akılda zirve olarak belirirler. Her hususta şahıslarında İslamı pırıldatırkan belli mizaç özellikleriyle öne çıkmaları sözkonusu. Cephe esprisi; herkesin anlaşabileceği, maddi ve manevi yakınlık kurabileceği kişilerle birlikte olabilmesine imkan sağlar. Mizaç hususiyetleri yakın olanların bir cephede çalışmasını temin eder.
3-İBDA’nın "gerektiği yerde gerekeni yapma" ilkesi çerçevesinde cepheler oluşur. İBDA mensubu, şartlar ve olaylara göre, nasıl bir cepheleşmeye gideceğini takdir eder. Zamanla cephelerde muhteva ve şekil değişiklikleri olabilir; yeni cepheler doğar.
4-Cepheler arasında, merkeziyetçi yönetimlerdeki gibi hiyerarşik alt üst ilişkisi yoktur; her cephe bağımsız hareket eder. Üstlerin toplanıp karar alması, kararı bildirmesi gibi prosedürlere haliyle bu modelde gerek yoktur; her cephe anında karar alabilme ve uygulama özelliğine sahiptir. Dolayısıyle; kendi başına birşey yapmayıp memur gibi merkezden iş ve emir bekleme yerine her an değişen eşya ve hadiselere anında müdahale serbestliği sağlanmış olur. Bağımsız hareket hakkının yüklediği sorumluluk her cepheye aittir ve herhangi bir durumda kimse alt ya da üstü suçlayamaz. Sıhhatsız hiyerarşi ortadan kalktığı için üst kademelerdeki bir veya bir kaç kişinin nefsi bazı nedenlerle hareketi tutucu ve istidatlara yolu kapayıcı tavırlarına da engel olur. Kimse, "üstten emir gelse de yapsam!" bahanesine sığınamaz. Ne yapacağını kendi ve cephesi takdir eder ve derhal uygulama alanına koyar. Cephe içerisinde cephenin durumuna göre bir hiyerarşi uygulanabilir.
5-Alt üst ilişkisi olmadığı ve her cephe bağımsız olduğu için bu manaya aykırı algılanacak bir ağabey ilişkisi de yoktur. Belirli bir yaş ve belirli bir işe geldikten sonra hareketin rizikoları kendine gelecek diye kendini yenileyemeyen bazı ağabeylerin hareketi tutucu oldukları bilinen bir gerçek. Cepheleşme ile ayakbağı olacak bu ve benzeri tavırlar ortadan kalkmış olur.
6-"Kendinden zuhur" diyalektiğinin tercümanı cepheleşmedir. Bütün iş ve verim sahalarında bu model bu ruha tam denk düşer... "Otomobil; zatıyla hareketli" davası da cephe esprisine göredir. Cepheleşme ile "topluluk hakikati"nin cemaat halinde ifadesi görülecektir. Fertte toplu "topluluk hakikati"... Cepheleşmede ferd ve ferdin oluşu ön plandadır. Ferdin oluşunu nazarı dikkate alarak içtimai yapı oluşturur.
7-Provakasyonlara karşı koruyucudur. İBDA, cephelere bölündüğü ve her cephe faaliyetinde bağımsız olduğu, diğer cephelere hesap verme, emir alma durumunda olmadığı için polisin (Kontgerillanın) herhangi bir provakasyonunda da bütün zümre suçlanamaz. Herhangi bir kanunsuz eylemde polis mecburen bir cephe üzerine gidecek; zaten her cephe bağımsız olduğu için diğer cephelere gitse de birşey bulamayacaktır. Bunu II. İBDA-C Panik operasyonunda gördük: Polis, 1. Panik Operasyonu'nda olduğu gibi genel değil, cephe üzerine ve özellikle TARAF cephesi üzerine gitmiştir... Çorap söküğü gibi çöken örgütler yanında bu modelin sağlamlığı meydanda. Bir cephenin yaptığından diğerinin haberi olmadığı için soruşturmalardan polis bir netice elde edemez. Bu teşkilatlanma modelimizden dolayı bize provakasyon yapanlar provakasyona gelmektedir. Son operasyonu da polis provakasyon ile başlatmıştı; fakat bize yaradı.
8-Herkesin, yeteneğine ve iş kapasitesine göre ihtisas alanlarına yönelmesi... Yani, genel takılmak yok... Hukuk, sanat, edebiyat, askeri, siyasi, ilmi, eğitim vs. ihtisas alanları gibi hayatın her alanına sarkmak... Cephe bir alanda faaliyet gösterebileceği gibi değişik birçok alanda da faaliyet gösterir; kendi içinde cephe ve birimler oluşturabilir. Herkesin yetenekleri ve istidatlarına göre kendini bulacağı bir yapıdır bu. Gerçek kıymetlere göıünebilme ve kendini ifadelendirme imkanı verir.
9-Cepheleri bir orkestraya benzetebiliriz. Kumandanımız orkestra şefi, İBDA fikriyatı beste, İBDA-C ise korodur. Şef yönetiminde, aynı besteyi ustalıkla çalan değişik enstrümanlardan meydana gelen ORKESTRA. Ayrı ayrı cephelerin aynı besteyi çalması, usta şef ve üstün beste eşliğinde. Üstadımız demiyor muydu", Orkestra, Senfonya ve Biz” ve Kumandanımızın idealindeki cemiyet modeli bu değil miydi? Bu orkestrada kakafoni sesi veren cepheler kadro dışında kalır...
10-Böyle bir cepheleşme modelinin sağlıklı uygulanabilmesi için sistem çapında bir dünya görüşü, eşya ve hadiselere tatbik edilecek motive edici bir fikir olması gerekir. Böyle bir fikri yapısı olmayanlar, böyle bir modeli yürütemezler; ve varsa cepheleri de dağılır gider. Bu kadar değişik renk ve şekildeki bağımsız cepheyi bir arada tutmak ve bunların verimlerini aynı çarşafa silkeleyebilmek için "İBDA DİYALEKTİĞİ" gibi bir diyalektik gerek.
11-Cephelerin hatası sevabı kendine aittir. Cephe, İBDA değil, İBDA'dan olduğu için bir cephenin hatalı tavırlarına bakıp kimse İBDA'yı karalayamaz. Hatalar cephenin kendine aittir; sevapları da İBDA'yı yürütür. Her cephe kendi muhasebesini şu anlayışta yapar: İyi şeyler İBDA'ya ait, kötü şeyler nefsimize ait.
12-İBDA-C, İBDA fikriyatının kavgasını veren cephelerdir, diye ifade ettik. Bunların çoğu legaldir; fakat bir veya birkaç kişi biraraya gelip illegal bir faaliyetle bu kavgaya katılabilirler. "Gerektiği yerde gerekeni yapma" esprisi içerisinde böyle bir cepheleşmeye gidilmesi de icap eder... Birden fazla illegal cephe olabilir... Zaten bir kaç illegal cephe faaliyetleriyle isimlerini duyurmaktadır. İBDA-C'nin teşkilatlanma ilkesi gereği, her cephe bağımsız hareket ettiği için illegal cephelerin faaliyetlerinden dolayı legal büro/cepheler sorumlu tutulamaz.
13-Cephelerin insiyatifındeki bazı meselelerde farklı tavırlar, İBDA için çelişki değil, rahmet olabilir. Fakat rahmet sınırına giren ihtilafla girmeyeni iyi ayırmak gerek. Aslolan duygu ve düşünce beraberliğidir, bunun sağlanmasıdır... İBDA'nın genel stratejisinden farklı tavırlar sözkonusu olursa; demek ki, İBDA fikriyatı yeterince kavranamamıştır veya cephe bunu uygulamamaktadır. Bu durumda İBDA'ya nisbetle doğru tavır, yanlış tavrı düzeltir. İBDA fikriyatı, hayatın her sahasına uygulama imkânı veren ipuçlarına sahip sağlam bir dünya görüşüdür. İBDA ruh ve anlayışı kavrandıktan sonra rahatlıkla eşya ve hadiselere sarkılır. Buna rağmen yanlış tavırda ısrar edilirse, diğer cepheler bunu düzeltme hakkına sahiptir.
14-Cepheleşmenin ruhu ve gayesi kavranmalıdır; sadece şekilcilik ve şekilde takılıp kalmak reddettiğimiz tavırdır. Kimse cepheyi, bağımsız çalışma özelliğinden dolayı başıbozukluk mânâsına kendi başına buyruk olarak algılayamaz. İBDA-C başına buyruktur; fakat bu, İBDA'ya nisbetle dilediğini yapma serbestliği manasınadır. Yani, bağlandıktan sonra atını sür sürebildiğin kadar; kainat fetih alanın Yoksa, keyfine göre takılmak manasına değil... İBDA'nın menfaati nerede ise ona göre cepheleşmek ve ona göre faaliyette bulunmak... Cepheye göre İBDA anlayışı değil, İBDA 'ya göre cephe faaliyeti sözkonusu.
15-Cepheler arasında rekabet faydalıdır. Herkes yaptığı işle bilinecektir... Bu nefsaniyet yarışı değil, İBDA'ya hizmet yarışıdır. "Senin cephen böyle, benim cephem böyle" gibi bir inatlaşmanın cepheleşmenin ahlakı yapısına uymayacağı apaçıktır. "Herkes yaptığı işle görünecek" dendiğine göre lüzumsuz laf yarışlarının uygun olmadığı bellidir. Laf yapanla iş yapan bu modelde gayet açık olarak görülür.
16-Daha İBDA’yı anlamamış kişinin cepheleşmeye gidemeyeceği aşikârdır. Bu şuna benzer: İslam'ın itikadi ölçülerini bilmeyen kişiye ameli ölçüler öğretilirse neye yarar? Neye inanacağını bilmeyenin ameli-ibadeti de olmaz. İBDA'yı anlamamış insanın cepheye hizmeti varsa tesadüfîdir. Bir müddet sonra sapmalar başgösterir. Neye nisbet ettiğini doğru dürüst bilmeyen ne yaptığını da bilmez. "İBDA'yı anlamak" mevzuunda şunu da belirtelim: İBDA'yı en iyi anlayan haliyle onun mimarıdır. O seviyede olmadığımıza göre biz gücümüz nisbetinde anlamaya gayret gösteriyoruz. Demek ki İBDA mensupları anladığı kadarıyla faaliyet gösterir, anladığının kavgasını verir. İş içinde daha iyi anlar anladıkça işi artar Bunun iç ve dış oluşta olduğu gibi birbirini teşvik edici yönü vardır. Herkesin şuur ve anlayış seviyesine göre faaliyeti sözkonusudur.
17-Tek kişi dahi büro/ cephe olabilir; mühim olan iş yapmaktır.
18-Kişi mutlaka cephe kurmak zorunda değildir; gücünü mevcut cepheler içerisinde de değerlendirebilir. İBDA'nın menfaatine göre tavır alır. O an elinden ne geliyorsa, nereye takviyede bulunması icap ediyorsa onu yapar. Eğer yardım ettiği cepheye iltihak etmiyorsa, bu durumda da o kişinin cephe özelliği kaybolmaz. Takviyede bulunan bir cephe olarak vardır; veya falan cepheye bir katkısı söz konusudur. Bir mevzuuda ortaya atılan bir cephenin faaliyetine herkes gücünce katkıda bulunmalıdır: Bir yayın organını yaymak, abone bulmak, cezaevi ve hastanedeki gönüldaşlara yardım etmek, cephenin dışa dönük faaliyetlerine, toplantı ve gösterilere katılmak gibi...
19-"Gerektiği yerde gerekeni yapmak" ilkesi çerçevesinde büro/ cepheler ortak eylem ve faaliyette bulunabilirler. Zaten cephe/ bürolar kardeştir. Gerektiği yerde yardımlaşmaya giderler. "Toplu görüntü vermeme" prensibinin uygulamasını, gerektiği yerde gerekeni yapacak cepheler takdir ederler. Toplu görüntü vermeme, toplu hareket etmeme manasına değildir. Cephe esprisini ortadan kaldırıp polise toplu olarak adres vermemek demektir; mahzurlu olan budur. Yoksa cephe esprisine riayet ettikten sonra her hangi bir mahzur yoktur. Hatta bilakis gövde gösterilerinde bulunmak bir hareket için elzemdir.
20-Aynı dünya görüşünün özümlenmesi sonucunda kazanılacak duygu ve düşünce beraberliği hiçbir haberleşmenin elde edemeyeceği sürati ve yöntemi sağlamaktadır. Teşbih edersek, telepati gibidir, İBDA-C'nin İBDA'ya nisbeti. Fakat bu bildiğimiz mânâda haberleşme sağlanmayacak demek değildir. Gerekirse haberleşilecek, haber alınacak; karar alınacak, karar bildirilecektir. Haberleşme ağı da mutlaka kurulacaktır. Mesela, yayın organı, cemiyet modeli olan bir fikrin kavgasını verenler için vazgeçilmez bir silahtır.
21-Cepheleşmek, şahsiyetleri ezmeden bilakis tekamül ettirerek İBDA’ya bağlandıktan sonra hayatın bütün sahalarında at koşturma imkanı verir. Cepheleşme de şahsiyet, asalet ve hürriyet vardır.
22-Cephe/bürolann Anadolu ile bağlantılı çalışmalarına mani hiç bir kural yoktur. Avrupa da buna dahildir. Zaten cephe, mizaç hususiyetleri vs. yakınlıkları olan dileyenin dilediği ile işbirliği yapması demektir. İstanbul'daki bir cephenin Maraş'da, Van’da, Edirne'de şubesi olabilir. Bir cepnenin adamı oralara gidip cephesi adına faaliyette bulunabilir. Anadolu'daki İBDA mensubu müstakil olarak cephe faaliyetinde bulunabileceği gibi kendine yakın gördüğü İstanbul veya başka bir şehirdeki cephe ile bağlantılı çalışabilir. Avrupa için de durum aynıdır.
23-Lafta İBDA-C'yim demekle İBDA'cı olunmaz; cephe inkılâp mânâsını nabzında duyan insanadır. Bunu iş ve eserinle göstereceksin Bu mânâyı nabzında duyan, lafından ziyade iş ve tezahürlariyle bunu gösterir; ama öyle, ama böyle... "Bir günü bir gününe eş geçen aldanmıştır" ölçüsünü İBDA-C'ye uygulayabiliriz... Cephe bir günü bir gününe eş geçmemeyi ihtar eder. Bunun için "İş yapan nerede İBDA orada”...
24-"Kendinden zuhur" hikmeti cephelerde geçerli olduğuna göre cephe içerisinde de bu espri uygulanır. Her büro/cephe'nin bir başkanı olması ve kendi içerisinde altüst belirtebilmesine rağmen İBDA'nın cepheleşme esprisindeki modelin bizzat cephenin içerisinde de uygulanması kendinden zuhur esprisinin yaşatılması mânâsına gelir. Yani, İBDA'ya nisbetle İBDA-C teşkilatlanma modeli her hangi bir İBDA-C içerisinde aynen uygulanabilir. Başkanına bağlı; fakat "gerektiği yerde gerekeni yapma" ilkesi doğrultusunda büro içerisinde serbest faaliyette bulunan kişi/cepheler sözkonusu olabilir... Misal verirsek... Bu uygulama TARAF bürosunda geçerlidir. Dolayısıyla Anadolu'da mesela Maraş'taki TARAF bürosu elemanlarına hareket serbestisi sağlanmış olur. Böylece haberleşme zorluğu da ortadan kalkar; telefon açıp emir vermekten (zaten anlamsız) daha hızlı bir yapı oluşmuş olur. Zaten aslolan da budur. Bir nevi TARAF cepheleri diyebileceğimiz bir yapıdır. Buna göre Taraf bürosu (veya başka bir büro) içerisinde, o büroya bağlı birçok değişik cephe/ birimler olabilmektedir. Dergi, yayın, eylem, malî, hukukî, gençlik, istihbarat, haberleşme vs. cepheleri gibi Bu minval üzerine şunu da misal gösterebiliriz; TARAF dergisi, TARAF Bürosunun yayın organıdır. Zaten daha önce bunu böyle ilan etmiştik Burada da aynen İBDA- C'lerde olduğu gibi bir yan cephenin yaptığı hukuki açıdan asıl cepheyi bağlamaz. Yalnız böyle bir uygulama, kendinden zuhur esprisinin gereği olarak zaten her cephede olmasına rağmen geniş bir tatbik alanı bulup bulmaması cephenin durumuna ve başkanın insiyatifıne göre de oluşur. Fakat "gerektiği yerde gerekeni yapma" ilkesi, gerektiği yerde cephe başkanının da beklememeyi icap ettirebilir. Bu da, cepheler içerisinde bile bu modelin uygulanabileceğine işarettir.
25-Cepheler, Kumandanımızın dışında, İBDA'nın yürüyüşüdür. Yeryüzünün her noktası fetih ve sirayet alanımızdır. İBDA'daki cepheleşme, Allah'ın Halifesi misyonunu her kesime, her alanda uygulama imkanı verir. Bu modelde herkese meydan açıktır. Yani, buna er meydanı derler yiğit olan çıkar. Herkese kendini gösterme iş ve fırsatı vardır. Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu'nun "İBDA Fikriyatını ve İBDA-C'ni en güzel tarif kalıbına sığdırmış" notunu verdiği bir milletvekilinin dergimizde yayınlanan şu sözünü bu mevzuda belirtmek yerinde olur: “İBDA, Büyük Doğu'nun mücadeleye ve şartlara tatbiki yönünden ele alınmış yorumu Allah ve Resülü davası için çalışan her kesimin içinde kendine yer ve fikir bulacağı bir anlayış!” Evet, İBDA-C, Allah’ın halifesi misyonunu gerçekleştirmeye talip güzel bir modelden başka bir şey değildir...
İBDA-C'nin, özellik ve güzellikleri sadece bu maddelerden ibaret değildir. İlave olabileceği gibi bazı maddeler birleştirilebilir de. Biz İBDA-C TARAF olarak, Kumandanımızın dışında İBDA'nm yürüyen hali olan cephelerden ne anladığımızı ortaya koyduk.
Taraf Dergisi 18. Sayı / 1 Ağustos 1992