Çocuk çok mücerret bir varlıktır. Bu sebeple aynı oranda müşahhastır. İnsanın sadece sezgi ile algılanabildiği ruh yani hal durumuna fazlasıyla hakimdirler.
Çocuklar sizin ne anlattığınızla değil, o şeyi nasıl söylediğinizle ilgililer; tüm tespit ve algılama şekilleri sizin ruhunuzla alakalı olarak işliyor. Büyüklerin "çocuk işte" diye hayıflandığı şey, aslında o kişilerin kendilerinde kaybetmiş oldukları çocuktur.
Çocukların zaafı kolay kandırılabilir olmasıdır ki bu da saflıklarının tezahürüdür. Kendisini velisi konumundaki büyükten daha zeki görse ve onu kandırabileceğini düşünse de, çocuk bunu saflığı içerisinde ve istekleri doğrultusunda, çocuk olmanın gereğince kullanmış olur. Şöyle bir hakikat var ki; insan birine bütün samimiyetiyle gerçekten inanıyorsa, inandığı her neyse aldatılsa dahi inanmış için hiçbir kayıp yoktur. Aldatan kaybetmiştir.
Sevgimizi çocuğa, kelimelerin ne olduğuyla değil, halimizin nasıl olduğuyla göstermeliyiz. Çocuk, ona kızarken dahi bunu aklıselim bir dile dönüştüremese de, gerçekten onu sevdiğiniz için mi yoksa kızdığınız başka bir hadisenin öfkesini ona yansıttığınız için mi olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Bambaşka bir şeye öfkelenerek, "çocuğum yesene artık şunu, aç kalacaksın!” gibisinden...
Çocuk çok mücerret bir varlıktır. Bu sebeple aynı oranda müşahhastır. İnsanın sadece sezgi ile algılanabildiği ruh yani hal durumuna fazlasıyla hakimdirler. Size karşı beslediği sevginin aşırılığı, onları yaptığınız her şeyin doğru olduğu kabulüne sevk eder.
Hadiste Efendimiz (sav), "çocuk babanın sırrıdır" der. İşte içimizde bir sır olarak gizli zannettiğimiz her hal onda açığa çıkacaktır. Bütün bunları hayatın realitesi içerisinde faaliyete geçirmek zor olsa da imkânsız değil. Doğru düşünce olmadan insan, sevgisini dahi gösteremez. Bir hadiseyi ya da bir eşyayı kendisine izah etmeden önce bunu doğru düşünce etrafında bir dille kendimize izah edebiliyor olmamız gerekiyor.
Anne ve babanın diyalektiği yani istikameti tezatsız bir bütünlük göstermediği ölçüde çocuğun kendisini izah dilinde bozukluk oluşacaktır. İçimizdeki çocuk ölmemeli, onu yaşatmalıyız ve içimizde yaşattığımız bu çocuğun farkı da şu olacak ki; artık onun velisi de biziz.