Ocak 2007’de yayın hayatına atılan haftalık siyasi dergi Baran, 12. yılına girmiş bulunuyor. Dergimiz, o tarihten bu yana istikrarlı biçimde Türkiye, bölge ve dünya hadiselerini Büyükdoğu-İbda dünya görüşü etrafında mânâlandırma ve buna göre tavır koyma noktasında has ve hususi bir anlayışın ifadecisi olma çabasında...

Baran’ın ilk sayısı, ABD’nin Irak işgalini takip eden ilk yıllarda Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in vahşice katline ve milyonlarca insanımızın Batı soykırımına uğrayışına tavır koyarak ülke gündemine girmişti. Aslında derginin çıkış tarihi öne alınmıştı. Bunun sebebi ise, Müslüman bir ülkenin liderinin kasıtlı biçimde Kurban Bayramı’nda, işgalci ABD ve işbirlikçileri tarafından asılarak şehid edilmesiydi!

Bu vahşetin ertesi günü İran konsolosluğu önünde bir grup İbda bağlısının tutuklanmasıyla sonuçlanan protesto düzenlenmiş ve haberi ilk sayımızın kapağında kamuoyuyla paylaşmıştık. Dönemin vahşet dolu zihniyetine daimî tepkilerimizi koymak amacıyla haftalık yayın kararı almıştık. Kumandan Mirzabeyoğlu’nun hapishane hücresinde telegram işkencesi altında sükût suikastlerine maruz kaldığı bir dönemden bahsediyoruz.

Dergimiz, o tarihten bugüne, iç ve dış gelişmelerde “gerekeni gerektiği yerde yapma” ilke ve şuurunu ihtar edici mevkiini korurken, milli, yerli, tam bağımsız tavır koyma hassasiyetini sürdürüyor.
 
Salih Mirzabeyoğlu Baran’la 6 eser verdi
Baran, Büyük Doğu-İBDA dünya görüşüne bağlı, çizgisini ona göre belirleyen bir yayın organıdır. Ve fikir ve aksiyon adamı Salih Mirzabeyoğlu’nun haftalık yazılarına yer veren tek yayın kuruluşudur.

İlk olarak, “Sinyal Muhabbetleri” başlığı altında “Telegram-Zihin Kontrolü” işkencecileriyle yaşadığı kavgayı kaleme alan Mirzabeyoğlu, 57. Sayıyla birlikte (7 Şubat 2008) iki ciltlik “İnsan” adlı eserini tamamladı. Ardından “Esatir ve Mitoloji” adlı eseri yayımlandı: 123. Sayı. (21 Mayıs 2009). 20 Mayıs 2010’da başladığı ve ilk üç cildi çıkan “Ölüm Odası-B 7” adlı eseri ise 175. sayıdan bu yana yayımlanmaya devam ediyor. Ölüm Odası’nın dördüncü cildi ise yakında kitab halinde basılacak.

Tıpkı Üstad Necip Fazıl’ın, Büyük Doğu dergilerinde yayımlanan yazılarının daha sonra çeşitli eser ve başlıklar altında toplanışı gibi, Salih Mirzabeyoğlu’nun da dergimizin sayfalarında eserlerini paylaşmasından duyduğumuz şeref ve itibar bize yeter.

Yayınlarımıza dünya ölçeğinde bir başka mânâ katan isim de, gönüldaş Carlos ve onun ileride eserleşmeye hazır, haftalık yazı ve değerlendirmeleridir.
 
28 Şubat Sürecinde ve 15 Temmuz’da Baran
Baran, fikir mihrakı İBDA’ya nispetle hadiseleri fikirleştirmek ve fikri hadiseleştirmek misyonuna layık olmaya çalışan, kendi cemiyetinin inşâı için çabalayan, elindeki aracı ona hizmetçi kılan bir yayın organıdır.

Bir cemiyet modeline sahip dünya görüşü olmasından dolayı, bilinen türde basın-yayın faaliyetlerinden ve sivil toplum kuruluşlarından farklılık arz eder.

Bu his ve düşünceden hareketle, Baran’ın Türkiye’de birçok hadiseye eylemci yönüyle dâhil olup, davaya gerçek ve soylu istikamet kazandırmada gereken ikaz ve ihtar mevziini tuttuğunu hatırlatalım.

“Salih Mirzabeyoğlu’na Özgürlük” kampanyasını başlatan, organizasyonunu yürüten Baran’dır.

“28 Şubat süreci”nin zulümlerine bir türlü son verilemediğine işaret halinde gönüldaşlarımız 20 yılı aşan hapis hayatını cezaevlerinde sürdürürken kampanyaları ateşledi. En son gazeteci Yakup Köse’nin başlatmış olduğu “Bu Son 28 Şubat Olsun” kampanyasında ise o an desteğe geçti!

15 Temmuz 2016 işgal ve darbe girişiminde sokak ve meydanlara atılan Baran cephesi, farklı İBDA cephelerinde görülen irade ve hamleyi o gün de göstermiştir. Baran yazarı Halil Kantarcı, Şehidler Köprüsü’nde, mekân plânında can vermesini bilirken, zamanının İBDA gençliğine dava adamı örnekliğini göstermiştir.
 
Baran ve Kitle
Baran’ın geleneksel hale gelen okur buluşmalarındaki amaç da, irtibat, haberleşme ve dayanışmayı sürdürmek, onların tüm yönleriyle temasını temin etmektir. İdealindeki cemiyet yolunda sırtlandığı yükle, davayı önce öz nefsinde şuurlandırmayı faaliyetlerinin başı saymıştır. Zira, kendi adacık ve köşeciklerine kapanarak, sanal/dijital ortamlarda yetinip sanal tatminler bularak, körlerin ve sağırların birbirlerini ağırlamakla İslâm inkılabının gerçekleşmeyeceğinin farkında.
 
Yayın Organı, Fikir ve Aksiyon
Hadiselere mânâ ve yorum kazandırma çabasında “fikrin gayesi” gerçekleştiği ölçüde ideale yaklaşılacak, fikrin muharrik mânâ ve unsurları tecelli ettiği, hadiseleştirildiği ölçüde “oluş” yolu ve usulü anlaşılabilecektir.

Büyük Doğu-İbda, “yüzyılın diyalektiği”ni kendinde toplayan fikir kuvvetini fiil ve enerjiye, sosyal ve siyasi hadiseler zemininde beliren dinamikleri de, onun gerçekleşme muradına bağlayan tesir merkezi olarak ifade edilebilir.

Baran’ın gazetecilik diliyle “fikri takip” davasından anladığı da bu;

İBDA diyalektiğinde kıymet ifade eden gelişme ve hadiseleri “oluş merkezi”ne bağlama, kastedilen muradı öz diliyle ifadeye kavuşturma çetinliğidir. Hadiseleri koklama ve ihtimaller âlemini kurcalama?

Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergilerinde hadiselere vurduğu “Büyük Doğu mührü”nün açılımı İdeolocya Örgüsü bu ülkede hâlâ gündem oluyorsa, fikir yürüyor, hayata geçirilmeyi murad ediyor demektir.

Devre devre Büyük Doğu, devre devre Gölge ve Akıncı Güç, devre devre farklı isimlerle çıkan diğer dergileriyle Baran’a kadar varan ve “yürüyen fikir”in çizgisi.

Kopmadan, eksilmeden, apışmadan, yılmadan, durmadan arayan, insan ruhundaki aramanın borcunu iman ve fikir birlikteliğiyle izah çabasında bir serüven ve mücadele tarihi.
Zamanla seziliyor ve anlaşılıyor ki; “Zamanın ruhu”, İBDA diyalektiğinde ifadelendirilen maksad ve plânın tecelli dairesinde...

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun 500. Sayımız vesilesiyle dergimize ilettiği tebrik mesajını paylaşarak 12. yılımızı idrak ederken, bu anlayışla yeni zamanların taşıyıcı kadrosunun oluş çabasından geri kalmayalım;

“Miras hakkını her coğrafyada arama hakkı mahfuz, Osmanlı’dan kalan Anadolu’da “Yeni Nizam-Yeni İnsan” idealini şerefle taşıyan BARAN Dergisi ile gurur duyuyorum. Emeği geçen herkesi, şehid ve gazilerimizin aydınlığında kutluyorum. Allah heyecanlarını hep taze tutsun!..”

Baran, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun yazılarını yayımlamakla kalmadığı gibi “miras yedi” gibi de davranmadı; nitekim çıkış sebebi ortadadır. Öz yazar kadrosuyla yeni bir şey yapmak ve yeniyi hazırlamayı murad etti. Telkinle alınanı kuru kuru ikrardan kaçındı. Tahkik üzere hareket edip fikri takipte bulundu. Kendisiyle temasları olan ve irtibatını koruyan yeni ve genç yazarlarla güç buldu. Samimi olan içeriden ve dışarıdan kesimlerle bütün dayanışmasını sürdürdü. Dedikodu ve hasetliklere alet olmadı. Davanın gerektirdiği dik duruşa layık olmaya çalıştı. Zaman zaman düştüğü yorum hatalarını ise düzeltmesini bildi. “Ben yaptım oldu” tavrına hiçbir zaman izin vermedi. Eleştirel ve dayanışmalı fikir oluşumunu prensip edinerek kendisini güncellemesini bildi. Baran, AK Parti hükümetlerinde davaya harç teşkil eden politikaları desteklemesini bilirken, Batı’yla ilişkilerde Batıcı ve millici tavırda keskin fark ve nüansları gözetmeye dikkat etmiş; ona göre tavır ve söylemini belirlemiştir.

Davamız ne şu ne bu, İslâm davasıdır. Derdimiz onun bunun menfaati değil, İslâm davasının ve onun 15. İslâm asrındaki tezahürü BD-İBDA’nın menfaatidir.
Allah iddiamıza layık olmayı nasib etsin.

Baran Dergisi 574. Sayı