Genel başkanlığını Saadet Partisi kurucusu ve eski başkanı Recai Kutan’ın yaptığı Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) öncülüğünde düzenlenen, İslam ülkelerinden çeşitli mevkilerde temsilcilerin de katıldığı 27. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi İstanbul yapıldı.

Protokol konuşmalarını yapmak üzere kürsüye çıkan başkan Recai Kutan, yaşı hayli ilerlemiş, T. Karamollaoğlu’nun koluna girmiş vaziyette salona gelmişti. Protokolde sırasıyla Afganistan’dan Islah Cemiyeti Başkanı Dr. Muhammed Hanatifi, Fas’tan Tevhid ve Islah Hareketi Gen. Bşk. Vekili Dr. Muhammed Tollabi, Avrupa Müslümanlarını temsilen Belçika merkezli Avrupa İslam Teşkilatları Fed. Gen. Bşk. Dr. Samir Felah, Pakistan’dan Cemaat-i İslamî Gen. Bşk. Vekili Abdurraşid Turabi, Filistin Alimler Bir. Bşk. Dr. Nawaf Takrurî, Filipinler’den Moro İslamî Özgürlük Partisi Gen. Bşk. Dr. Hacı Murad İbrahim ve Saadet Partisi Gen. Bşk. Temel Karamollaoğlu birer konuşma yaptı. 

Kongre boyunca hakkında oturum düzenlenecek başlıklar, “Krizler, Aktörler ve İslâm Dünyası, İslâm Birliği: Niçin ve Nasıl?, Medeniyet Krizi ve yeni Dönemin İnşaı, Küresel Sistem Krizleri ve Yeni Bir Dünya, Birlik Fikri ve İttifak Ahlâkı, İslam Topluluklarının Çözüm Arayışları...” şeklinde duyuruldu. Kongreye Türkiye dışında Filistin, Suriye, Yemen, Kosova, Irak, Moritanya, Malezya, S. Arabistan, Cezayir, Mısır, Lübnan, Kuveyt, Cibuti, Arakan ve Doğu Türkistan’dan araştırmacı ve akademisyen katıldı.

“Boşlukta Mekân İşgal Etme Hassası”
Bu yılki gündemi, 'Değişim ve Dönüşümleriyle Yeni Dönem ve İslam Birliği'olarak belirlenen kongreye Cumhurbaşkanı Yrd. Fuat Oktay, HAMAS lideri Halid Meşal ve Moro'nun bağımsızlık mücadelesinin öncü isimlerinden Hacı Murat İbrahim'in de katılacağı haber olurken, salonda sadece Moro temsilcisi İbrahim’i gördüm. Adalet Bakanı Abdülhamid Gül’ün mazeret bildirerek katılmadığı kongreye AK Parti çevresinden hiç kimsenin katılmamış olması iç siyaseti bilenlerce sürpriz sayılmazdı. Davetlilerden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilettiği telgraf, usûl gereği temsil makamı dikkate alınmaksızın Saadet Partisi’nden Oğuzhan Asiltürk’ün telgrafının ardından okundu. Sunumdaki bu tutum, kongre havasının basıncına dair önemli bir işaret sayılabilir. Nitekim temsilcilerden bazılarının mesajlarına dikkat edenler, yapılan samimi birlik-beraberlik çağrılarında geçen “Lütfen ayrılık-gayrılık olmasın...” gibi ifadelerden durumu kavramış olmalı.

Kürsüye geçen tüm temsilciler aynı kalıpları kullandı: “Birlik olmalıyız, güç birliği yapmalıyız, işgal ve zulme karşı koymalıyız...” Öteden beri basından veya yerinden takip ettiğim nice toplantı, konferans, kongre vs etkinliklerde öne çıkmış ve artık yıllanmış birtakım klişe cümleler tekrar edilirken, halihazırda Türkiye merkezli siyasî kültürü yüksek, teşkilatlanması ciddi, sevk ve idareyi temine hazır bir mevkide gerçek ve ehil temsil kadrosu arayışımız sürmektedir.

Üstad Necip Fazıl’ın ifadesiyle, “boşlukta mekân işgal etme hassası”na erdirici bir fikrin “yeni insan, yeni nizam, yeni yurt” sloganıyla çıkışa geçip nesilleri yoğurduğu Büyükdoğu geleneği ve onun devamı İbda Fikriyatı dikkate alınmaksızın bir araya gelip gelip dağılan daha kaç kalabalığa şahitlik edilecek, bunun için şartlar daha ne kadar dayatacak ve giderek kritikleşen şartlara ne ölçüde hazır olunacak, işte bu can alıcı nokta -ne hazindir ki- belirsizliğini korumaktadır. İlginçtir; bundan birkaç hafta önce CB başdanışmanlarından Emk. Tuğ. Adnan Tanrıverdi’nin başkanlığını yaptığı ASSAM(Adaleti Savunanlar Stratejik Arş. Der.) kongresi de aynı mekânda tertiplenmiş, benzer başlıklar altında ve yine uluslararası ölçekteydi. Her iki girişim arasında karşılaştırma yapmak niyetinde değilim fakat CB Erdoğan liderliğinde tüm İslâm coğrafyasında adımları sıklaşan ve ümmet birliğinin siyasi/ekonomik birliğe dönüşüm yolunda destek ve katkı sunması beklenen Refah-Fazilet-Saadet çizgisinin coğrafyamızda hazin bir hayal kırıklığına yol açma istidadı taşıdığına dikkat çekmek isterim. Bu bakımdan söz konusu kongrenin hâlâ kime karşı, ne adına, hangi çapta “birleştirici kimlik” taşıdığı sorusunun askıya alınmış olduğu gözlemimi paylaşmalıyım. 

Gölge Çizgisi ve Çağrısı
İnsanımız, coğrafyasını eskisinden daha emin, daha bilinçli kavrama istidadı gösteriyor. Yeni nesil Müslümanlar eski dönemlere göre coğrafyası hakkında daha kolay bilgi edinebiliyor. Hatta dünya Müslüman toplumları hakkında yeni bilgiler resmi kurum ve kuruluşlar üzerinden toplumumuzun tüm tabakalarına rahatlıkla ulaşabiliyor.

1 Aralık’ta Öncü Eğitimciler Derneği’nin İstanbul’da düzenlediği ‘Eğitimin Yeni Dinamikleri’ başlıklı 10. Öğretmenim Sempozyumu’nu takip etmiştim. Anadolu’nun çeşitli illerinden gelen öğretmenler, görev yaptıkları okullardaki proje ve etkinliklerinden bahsettiler. Mesela, Şanlı Urfa’dan katılan Din Kültürü ve Ahlâk dersi sorumlusu Betül Türkeş, “Kardeşliğin Tahsisi ve Temini” başlıklı bir sunum yapmıştı. Betül öğretmen, okulunda dışlanan Suriyeli çocukların okulda ve mahallede benimsenmesi, insanımızla kaynaşması için sürdürdüğü çabalarından bahsetmişti. Aynı öğretmen, ortaokul çağındaki çocuklara Arakan Müslümanları hakkında araştırma yapma görevi verdiğini anlatmıştı. 

1975-77 yılları arasında, 20’li yaşlarının ortasında bir gençken Gölge dergisini yurt ve İslâm coğrafyasında temsilcilere kavuşturan Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, kapağında “İnancımızın ve İnsanımızın Kavgası” satırıyla çıkan Gölge’nin her sayısında Filipinlerden Kıbrıs’a, Balkanlardan Filistin’e Müslümanların kurtuluş mücadelesiyle ilgili gelişmeleri gündeme taşıyordu. O dönem Filistin Marksistlerin “tekel”inde gösterilir, Moro neresi pek bilinmezken Gölge Dergisi insanımıza alternatif görüş ve tavır kazandırmak için sesi gür bir çıkış yapmış, unutulmaz tesiriyle İslâmcı mücadele kültürüne damgasını vurmuştu.

İşte bu “efsanevi” derginin ilk sayısını 27. ESAM kongresi için Türkiye’ye gelen Moro’nun köklü direnişinin siyasi temsilcisi Hacı Murat İbrahim Bey’e sundum. Kendisine Kumandan Mirzabeyoğlu’ndan ve Gölge’nin muhtevasından bahsettim. Başkan İbrahim, Moro direnişinin başlangıcını ilan eden bildirinin tam metninin, Zengibar direnişçilerinin açıklamasının yer aldığı Gölge’nin ilk sayısına göz atarken hayranlığını gizleyemedi. Başkana, Mirzabeyoğlu’nun İngilizce ve Arapçaya çevrilen “Yeni Dünya Düzeni” alt başlıklı “Başyücelik Devleti” adlı kitabını takdim ettim; memnuniyetle karşıladı. Ayrıca kongreye en kalabalık topluluk olarak katılan Filipinli öğrenci ve basın ekibinin de yakın ilgisiyle karşılaştım. Doğrusu kongrede odaklandığım ilk isim Başkan İbrahim Bey’di. Konuşmasında, Moro direnişinin 70’lerden bugüne geçirdiği süreçlerden bahsetmişti. Filipinli topluluk, Moro’nun bağımsızlığının halk oyuna sunulacağı 21 Ocak 2019 tarihli referandumu takip etmemi tavsiye etti.

ESAM kongresine katılan simaların merhum Erbakan döneminden bu yana süren gelenek icabı orada bulunduğunun farkındaydım. Salih Mirzabeyoğlu da Erbakan dönemi Müslüman gençliğinin öncülerindendi. Kumandan Mirzabeyoğlu’nun “Filistin ve İşkence, Cemaat, Nasıl Birlik?” başlıklı verdiği konferans (1988) metinlerine göz atıldığı takdirde, toplumumuzun dışarıya doğru açılış zeminlerini kuraklaştırıcı, heyecanları söndürücü, şuurları sağırlaştırıcı zihniyet ve yapılanmalara dikkat çektiği görülecektir. İçeride birlik olmadan coğrafyamızı birleştirmek gibi bir davadan bahsedilebilir mi? Bu itibarla Gölge dergisinin İslâmî hassasiyette her türlü siyasi örgüt ve sosyal yapılanmaları fevkalade nazik İslamî oluş çizgisinde birleştirici, kurtarıcı ruh ve anlayışı kazandırıcı çağrısı her dönem için ihtar niteliği taşımaktadır: “Her türlü verimi çizgisinde mânâlandıran anlayış...

Birleşmenin “arınma”yla eşzamanlı gerçekleştiği takdirde anlamlı ve kalıcı olacağını hatırlatmaya gerek var mı?


Baran Dergisi 621. Sayı