Hicrî 1443 senesine girişimiz, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şehadetinden evvel ikaz ettiği “Hicrî 1400 Gergini”, Üstad Necib Fazıl’ın “Dünya Bir İnkılâb Bekliyor” tezi ve aktüel şartların toplamı üzerinden yaptığımız değerlendirme neticesinde kapağımıza taşıdığımız “Kıtalar Çapındaki İslâm İnkılâbına Doğru Adım Adım!” manşetli sayımız daha gazete bayilerinin raflarındayken, Afganistan’dan gelen müjdeli haberle büyük bir sevinç yaşadık.

İnşallah, Allah, 1443 senesini daha nice zaferlerle taçlandırır ve bizi gözcülüğünü yaptığımız Kıtalar Çapındaki İslâm İhtilâli ve İnkılâbının vesilelerinden eyler.

Haçlılarla Aynı Yola Çıktı, Aynı Akıbeti Tattılar

11 Eylül’de Usame bin Ladin’in Amerika’yı Amerika’da vurduğu İkiz Kule saldırısından sonra adeta İslâm’a savaş ilân eden, hatta bunu gizleme gereği bile duymayarak, Afganistan ve Irak işgâllerini Haçlı Seferi diye duyuran Amerika ve onunla beraber bu sefere iştirak eden diğer gavurlar, 20 sene sonra nihayet tarihî haçlı seferleri ile aynı akıbeti tatmak şerefine(!) nail oldular.

Sürekli ön plana çıktığı için Afganistan’da Amerika’nın mağlub olduğu konuşuluyor; fakat asla gözardı edilmemeli ve unutulmamalı ki, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tesis edilen dünya düzeninin bütün başat aktörleri ve onların kuyrukçuları, hepsi birden Afganistan’da Müslümanlar tarafından mağlub edildiler. Afganistan’da Amerikalılarla beraber İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Hollandalılar başta olmak üzere 26 NATO üyesi, 10 NATO partneri ve beş de NATO üyesi yahut partneri olmayan ülke, hep beraber, Afganistan’da Müslümanlar tarafından hezimete uğratılmıştır. Hatta bu öylesine bir hezimettir ki, orada kalan unsurların tahliyesini bile ellerine yüzlerine bulaştırarak, aslında iddialarının aksine ne kadar da aciz bir vaziyette bulunduklarını dünya âleme beyan etmişlerdir.

Daha açık bir dille ifâde edecek olursak, müesses nizam, Batı menşeili dünya düzeni Müslümanlar tarafından Afganistan’da yenilgiye uğratılmış, düzen, bu düzeni meydana getiren unsur ve müesseseleriyle beraber tamamen çökmüştür. Bu gibi büyük çöküşlerin idrak edilmesinin zaman aldığı muhakkak; fakat biz yaşanan hadiseyi sizler için kısaca bir özetleyelim.

Çöken Düzen

Amerika’nın dünya üzerindeki siyasî hakimiyetinin başlıca vesilesini teşkil eden ve müesses dünya düzeninin devamlılığını sağlayan “savaş makinesi” sıfatı, Afganistan’daki bir avuç Müslüman’ın kızgın tunçtan iradesi karşısında erimiş, erimiş ve bütün gerçekliğini yitirmiştir.

Afganistan’da Müslümanlar tarafından sergilenen irade karşısında mağlub edilen yalnız dünya düzeni değil, aynı zamanda bir çağ idrakidir. Düne kadar hakimiyetin “mutlak” vesilesi olarak kabul edilen silah ve para gücünün hakiki bir irade karşısında esamisinin okunmayacağı Afganistan misâli ile beraber ayan beyan gözler önüne serilmiştir.

Afganistan pratiği vesilesiyle ortaya çıkan bir diğer husus ise Amerika’nın başı çektiği Batılı dünya düzeninin kuyrukçularının, zannettiklerinin aksine, ocak kızıştığı vakit sahibsiz kalacaklarıdır. Dolayısıyla bu saatten sonra “eski” dünya düzeni efendilerinin, önceden olduğu gibi kendisine sadık bir kuyrukçular kadrosunu işletmesi mümkün değildir.

Batılı dünya düzeninin bekasını korumak üzere tesis edilmiş Birleşmiş Milletler teşkilâtının Irak ve Afganistan işgâli süresince insanlık namına tek bir karar çıkartamaması, tek bir faydaya vesile teşkil edememesi sayesinde yüzünde senelerdir taşıdığı maske düşmüş ve arkasındaki sırtlan yüzü bütün insanlık tarafından resmen görülmüştür. Bu aynı zamanda BM teşkilâtının da gayr-ı resmî iflasıdır.

Senelerdir kendisini insan hakları havarisi gibi pazarlayan Amerika başta olmak üzere Batı’nın, insan hakları evrensel palavrasının hakikati de yine bu süreçte aşikâr olmuştur.

Hakeza, düne kadar kendisini “İslâm” ile pazarlayan, ismine hiç utanmadan “İslâm”ı ekleyen Batılı dünya düzeninin kuyrukçusu devlet ve teşkilâtların gerçek yüzü de aradan geçen bu 20 yıllık zaman zarfında bütün Müslümanlar tarafından görülmüştür.

Afganistan’da müesses Batılı gavur nizamına karşı elde edilen zafer bir yangın mı yoksa kıvılcım mı, bunu zaman gösterecek.

Türkiye’deki Aynalardan Akisler

Afganistan’da Amerika’nın başı çektiği misyonun aldığı ezici mağlubiyetin Türkiye’de de çeşitli yansımaları oldu. Biz de muhtelif aynaları ön plana çıkartarak bu yansımalara şöyle bir bakmak niyetindeyiz.

Öncelikle başa Türkiye’deki gayr-ı müslimleri alalım. Osmanlı Devleti yıkıldığından beri Batı ve Batıcılar tarafından düzenlerinin devamlılığını sağlamak adına yapılan “Şeriat” öcüdür propagandasından müteessirler ve muhtemeldir ki Afganistan’daki gibi Türkiye’de de Şer’i düzene geçilmesi ihtimâlinden dolayı endişeleniyorlar. Taliban Afganistan’da nasıl bir idare sergiler onu biz bilemeyiz; fakat hakiki bir şeriat düzeninde Müslüman’ın nasıl ki hakkı hukuku varsa, gayr-ı müslimin de aynı şekilde hakkı hukuku vardır ve bu hakkı hukuku savunmak devletin sorumluluğundadır. Yâni, bir İslâm devletinde yaşayan gayr-ı müslimler, kendi hak ve hukukları çerçevesinde yaşadıkları sürece o memleket için bir nefret objesi, imha hedefi değil, bilakis bütün hakları devlet tarafından teminat altına alınmış vatandaşlardır. Allah Resûlü kendi zamanlarında nasıl muamele etmişse, ölçü odur.

Gelelim bu memlekette yaşayan gavurlaşmışlara. Afganistan’da taptıkları Batı’nın yaşadığı hezimet ve tesis edileceği açıklanan Şer’i düzenin en çok bunları müteessir ettiğinden şüphe yok. Bildiğiniz travma geçiriyorlar. Bunlar hakkında uzun uzun konuşacak da değiliz. Yalnız şunu ifâde etmeden geçmeyelim. Yolcu ve kargo uçaklarının iniş takımlarına tutunarak, kanadının üzerine oturarak, hele ki turbo motorların içine girerek memleketten kaçamazsınız. Batının azılı köpeklerinden size efendilik eden ev zencilerinden birtakım ya kendi uçaklarıyla yahut efendilerinin kendilerine tahsis ettikleri uçaklarla, senelerdir hayalini kurdukları üzere “bu memleketten s.ktir olup giderken”, sizin büyük bir çoğunluğunuz ancak onların arkasından mendil sallar, sonra da bu toprakların hakiki sahibi Müslüman milletle başbaşa kalırsınız. Biz şimdiden deriz ki, artık kendinize gelin, iş işten geçmeden!

Bir diğer kimseyi ise Müslüman olmasına rağmen, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun defaatle ifâde ettiği üzere Kemalizmin idraklerini iğdiş ettiği tip teşkil ediyor. Adam Müslüman, namazında niyazında; fakat İslâmî bir düzen kurulmasından açıldığı zaman, kendisine dayatılarak öğretildiği gibi tüyleri ürperiyor. Onlar yeni düzenden çekiniyorlar; fakat adapte olmak noktasında büyük sıkıntı çekeceklerini düşünmüyoruz açıkçası.

Tüm bunlar arasındaki en aşağılık tipe gelecek olursak, onun, İslâm âlimi diye geçinen; fakat ne Haçlı birliklerinin mağlub edilmesi ne de Afganistan’da İslâmî bir düzen kurulacağının ilân edilmesinden yana çıt bile çıkartamayan kimse olduğundan hiç şüpheniz olmasın. Tüm bunlara sesi çıkmaz, rejime sesi çıkmaz ama iş bu rejimin doğurduğu cinsî sapık olduğu iddia edilen bir voleybolcuya gelince hepsinin ağzından salyalar akmaya başlıyor. Sivrisineğe salla sallayabildiğin kadar, nasılsa bedava; fakat iş bataklığa gelince aman susun, sakın sesinizi çıkartmayın! Sapıklığı da, sizi de bir bünyeden doğuran rejim, sizin kutsalınız olmayacak da bizim mi olacak? Aman aman… Sakın diyelim. Kızarlar falan sonra. İslâm âlimiymiş, bir ara FETÖ de öyleydi, değil miydi?

Unutmadan, bir de ikide bir başını çıkarıp, “Taliban’ın sınavı asıl şimdi başlıyor!” diyen tipler yok mu… Bir tarafta imkânın ihanetinde 20 senedir aralıksız cihad edip, küfür düzeninin bütün başat aktörlerini rencide ederek yenmiş adamlar, diğer tarafta kıçını kaşıyarak telefonundan twit atıp, “Taliban’ın sınavı asıl şimdi başlıyor” diyen tip… Edebsizliğe bak. Senin sınavın ne zaman başlıyor? Biz öyle duyduk ki, bu hayatta sınanmayanlar yalnız hayvanlarmış.

***

Lâf arasında geçtiği üzere şu saatten sonra Taliban Afganistan’da nasıl bir düzen kurar, nasıl bir idarecilik sergiler artık orası onların bileceği iş. Bize dönecek olursak, Üstad Necib Fazıl’ın biçtiği misyonumuz belli:

- “İslâm, Türkiye’de bozuldu ve her yer bozuldu; Türkiye’de düzelmelidir ki, her yerde düzelsin!..”

Yine Üstad’dan hatırlatalım; “Allah’ın tecellileri hiçbir hesaba gelmez. Elbette kapıları açılır ve günü gelir herşeyin…”

Ve tekrar Üstad’dan:

- “Evet, dünya bir inkılâp bekliyor! Nerede kalmış Türkiye?.. Konuşmamızın ismi de bu. Dünya bir inkılâp bekliyor! Bütün beşeriyet… Çünkü, beşeriyet o noktaya geldi ki, ne kadar müessesesi varsa bitti, eridi, pörsüdü, tükendi, bir tek eksiği kaldı; başında ve sonunda eksiğin ismini tesbit edebiliriz: Bütün hakikatiyle İslâm…

Dünyanın beklediği inkılâp, üç daire hâlinde… Dış daire dünya, içindeki daire İslâm Âlemi, onun da içinde Türkiye… Asıl Türkiye… Merkez Türkiye…”

Bizden bekleneni, kendi sorumluluğumuzu, hiçbir mesuliyete girmeden başkasına ısmarlamak bedavacılığına kaçmak istemeyen için, işte, istikâmet!

***

Taliban’ı, müesses nizâmın banisi Amerika ve onunla beraber bu haçlı seferine iştirak eden diğer gavurlar karşısında elde etmiş olduğu ezici zaferden ve bu küfür düzeninin kuyrukçularına yaşattığı ağır ve onarılmaz psikolojik travmadan dolayı tebrik, yaşanan bu hadiselere bakarak herkesin kendi hissesine düşen dersi çıkarmasını ümid ve “Hicrî 1400 Gergini”nin hasrı içindeki 1443 senesinin daha nice zaferlere şahitlik etmesini Allah’tan niyaz ederiz.