Göçmen, Latin Amerikalı basit bir çiftçinin oğludur Jean-Michel Basquiat. Okulunu ve daha da ehemmiyetlisi ailesini terk edip, New York'a gelir. Seyyar satıcılık yapıp, ayak işlerinde çalışır. "SAMO" (Same Old Shit-Aynı Eski Bok) lakabıyla sokaklarda grafiti yapar. Haiti'den kalkıp, New York'a, bir yığın ruhsuz ve hayatın hakikî temaşasından uzak insan yığını arasına karışır. İnsanî muamele görmesi mühim değildir; başlarda geçinmek için dilencilik bile yaptıysa da, kısa süre sonra kapısının önünde kartpostal satmaya çalıştığı müzelerde, kendi resimleri sergilenecektir. Sadece bu kadarla kalsa iyi, Musee d'Art Moderne'de bile Basquiat sergileri tertiplenecektir.
Basquiat'i birçok şekilde tanıtabiliriz; "Haiti-Porto Riko kökenli siyahi bir velet; duvarları resimleyen, sonraları resim yapmaya başlayan, resimleri dünya çapında ünlenip tüccar akbabaların eline düşen, Andy Warhol'la (1) birlikte çalışmış bir velet, ortaklaşa boyadıkları tuvaller cesur ve son derece halis işler; on yılı aşkın bir zaman dilimi içinde binlerce imge yapan ve aşırı doz eroinden ölüveren bir velet."
Zevken tetkik edip, kendi çapında mânâ çıkaran, resim-sanat bahsinde ihtisas sahibi olmayan bizler bile Basquiat ve hatta diğer ressamların eserlerine bakıp, bilvesile araştırma yapabiliriz. Sokaktaki kaldırım taşından bile daha hakir görülmüş bir çocuk, grafik ve resimde nasıl bu kadar başarılı oldu? John Berger diyor ki, "Yüzlerce işaretten oluşan kendi alfabesini icat etti. Yunan alfabesi, sayılar, geometrik şekiller, grafiti simgeler, logolar, harita işaretleri, hiyeroglifler, çizimler, bunların tümüyle dünyayı dillendiriyor o!" (2) Resimleri hem kuvvetli ifade gücüne sahiptir, hem de bunları kelimelere dökmek tam mümkün değildir.
Zenci Polisin İronisi, 1981: Şapkalı, sol yanı vücuttan kopmuş bir adam. Rastgele karalanmış gibi gözükse de öyle değil. Sol ayağının üzerinde "Pawn" yâni, piyon-rehin yazıyor. Gözleri kırmızı karalanmış, belki de gözünü kan bürümüş demek istiyor olabilir. Amiyane tabirle "Siyah piyon polis, siyah adama saldırıyor!" şeklinde de söylemek mümkün.
Yangın Musluğunda Oğlan ve Köpek, 1982: Brooklyn'de bir yaz günü, bir oğlan ve bir köpeğin yangın musluğundan fışkıran suyu etrafa saçarak neşe içerisinde oynayışlarının resmi. Berger'in ifadesiyle, "Özgür gözüküyorlar!"
İmza sembolü Taç (Crown): Basquiat'in dostu Francesco Clemente, “Jean-Michel’in tacının üç kraliyet soyunu gösteren üç ucu vardır: Şair, müzisyen ve büyük boks şampiyonu!” demiştir.
Ticarî başarılardan sonra Basquiat'ın şöhreti kaldıramadığı, en pahalı kıyafet ve şaşaalı otellerde aşırılığa kaçan harcamaları ressamı zor duruma soktu. Oysa bu onun tenkid ettiği, olmak istemediği bir hâldi. Keith Haring'in ifadesiyle, “Sanat sahnesinde bu tür şeylere eleştirel davrandıktan sonra Jean-Michel aniden eleştirdiği şey haline dönüştü!” Hatta limuzinin penceresinden dilencilere yüzlük bankotlar fırlattığı söyleniyor. Basquiat ölmeden birkaç sene evvel, "Ben gerçek bir şahsiyet değilim; bir efsaneyim!" demişti. Dönemin sanat cemiyeti, onun Bebek Picasso olduğunu söylüyordu.
Yazımızla çelişkili olacak bir ifade: "Açıklamak, sanatı öldürür!" derler, Picasso sadece resmederek değil, açıklayarak sanata can veriyordu, üstelik şöhreti de kendine yakışır güzide bir sanatçıydı. Picasso'nun sadece doğum hâdisesi bile Basquiat'in tüm sansasyonlarından daha büyüktür. Basquiat ibret alınacak bir şahsiyettir. Picasso ise bir sanatçıdan fazlasıdır.
Dipnotlar
1-Andy Warhol, Amerikalı ressam ve film yapımcısıdır. Pop-Art akımının (mücerred dışavurumcluğuk) öncülerinden sayılıyor.
2-John Berger, Portreler, Metis Yay. s. 474
Baran Dergisi 733.Sayı