Hatırlayabileceğiniz üzere; derginin önceki sayılarından birinde, yazarımız Gökhan Gümüş tarafından tercüme edilmiş olan, Felsefe ve Kültürel Bilimler Profesörü Byung-Chul Han’ın bir röportajına yer verilmişti. Bu röportaj Almanya’nın Zeit isimli gazetesinin Zeit Wissen Dergisi’nde yayımlanmış. Gökhan Gümüş röportajın tercümesini paylaşmadan önce yazdığı “Takdim” yazısında, Feylesof Han hakkında bilgiler veriyor. Bu açıklamalar merakımı arttırdı. Ve ardından röportajı okudum. Çok etkilendim aynı zamanda beni çok düşündürdü. Günümüzdeki birçok meselenin, olayların ve kullandığımız eşyaların birbirleriyle benzerlikleri bulunduğunu farkettim. Bu durum bana Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “herşeyin herşeyle ilgisi” bağlamını hatırlattı. Ve bir kez daha haklılığını anlamamı sağladı. Bir hoş tutma zihniyeti yaşadığımızı ve bu zihniyetin, her şeyden önce ilişkilerimizi, insanî değerlerimizi tükettiğini ve dolaylı olarak en başta kendimizi sömürdüğümüzü bir kez daha anladım. Daha sonra; Byung-Chul Han’ın “Şeffaflık Toplumu” isimli eserini buldum ve okudum ve sizlere bu kitaptan bahsetmek istedim.

Byung-Chul Han bu kitabında şunlardan bahsediyor. Günümüz dünyasında Şeffaflık (saydamlık), olumlu bir olgu olarak biliniyor. Şeffaflıkla birlikte hayatın her alanında verimliliğin artması bekleniyor. Enformasyon özgürlüğünün artmasından dolayı şeffaflığın güven sağladığı düşünülüyor. Fakat Feylesof Han bunların tam tersini söylüyor. Enformasyon elde etmenin günümüzdeki gibi çok kolay olması, toplum düzenini güven toplumu değil de kontrol toplumu yapar, diyor. Sosyal medyada özellikle facebookda şeffaflık çok net görülebilir. Herşeyin ışıklandırıldığı, gizliliğin, mahremiyetin olmadığı alanlar tüketilir. Böylelikle dünyamız her geçen gün daha utanmaz ve daha çıplak bir hâl almıyor mu? Ayrıca şeffaflığın düzgünleştirici ve hizaya getirici etkisinin bulunduğundan bahsediyor Han. Bu hâlin bir örnekliğe yol açtığını ve farklılıkların asla yer edinemediğini söylüyor. Şimdi bu durum ile toplum düzenini birlikte düşünürsek; toplum düzeninde uyum sağlama zorlamasının da aslında buradan kaynaklandığını görebiliriz. Günümüzde birçok insanın karşısındaki kişinin yetiştiği yörenin şivesiyle konuşmasına bile tahammülü yok. Birilerini sürekli belirli kalıplara dahil etme ve oraya hapsetme peşindeyiz. Ve bu durumu şeffaflık ile ilişkilendirmek mümkün…

Feylesofun şeffaflık konusunda bahsettiği bir başka husus; şeffaflık toplumlarında özgürlüğün yoğun bir biçimde kullanılması gerektiği… Bu durumun da kişinin kendisini gönüllü olarak ortaya çıkarması sayesinde mümkün olduğuna dikkat çekiyor. Yani, aslında özgürlük sömürülüyor. Kişinin kendini vitrine koyarak bu şekilde özgürlüğünü yaşadığını zannetme eğilimi artıyor. Ve bu eğilim kendisinin özel alanını koruma ihtiyacını bastırıyor. Böyle olunca da, kişinin yaratılış gayesini yaşayabileceği bir alan kalmıyor.

Şeylerin pürüzsüzleştirilmesi, düzleştirilmesi yada hizaya getirilmiş aynılar olarak da ifade edebileceğimiz olumluluk toplumu daha genel adıyla şeffaflık toplumu her şeyden önce insan ruhuna ters özelliklere sahip. Han, insan ruhunun geçirgen bir özelliği bulunmadığını, bu yüzden de olumluluk yada şeffaflık toplumunda bir tür ruhsal tükenişin görüleceğini, hatta günümüzde çok net görüldüğünü söylüyor. Kendimizle ilgili bu durumu birçok alanda farkedebiliriz. Mesela ilişkilerimizi ele alalım. Her türlü pürüzden arındırılmış, düz bir ilişkiden bir canlılık beklenir mi? Böyle bir ilişki ölü bir ilişkidir. Günümüz dünyasının en büyük probleminden biri de bu. Karşımızdaki insanı bütünüyle içimize alırken, onun iç dünyasına saygı gösterme gereğini unutuyoruz. Onun iç dünyasındaki farklılıkların farkına varmak yerine, bu ince detayları düzleştiriyoruz. Bu durumda ilişkilerimiz donuk bir özellik gösteriyor.

Bir başka konu da şu… Hepimizin bildiği üzre; bilgi artışının daha iyi kararlar vermemizle doğru orantılı olmadığı artık kanıtlandı. Aşırı bilgi yoğunluğunun sezgi gücümüzü alt-üst ettiğini, yargı yetimizi körelttiğini her alanda görmek mümkün. Günümüzde de olduğu gibi şeffaflıkta bilgi konusunda en ufak bir boşluğa tahammül yok. Fakat düşünce ve ilhamın boşluğa ihtiyaç duyduğunu söylüyor Feylesof. Bilgi alanında boşluğa yer vermemek düşünme yetimizi köreltmiyor mu gerçekten? Daha az bilgiye sahipken isteklerimizi, ihtiyaç duyduklarımızı daha net belirleriz. Bunların üzerinde düşünürüz. Ve bu durum bize, ne istediğimizi bilme, istikrar gibi olumlu özellikleri kazandırır. Yorum bilgisine sahip oluruz. Ama şeffaflık bunlara müsaade etmez. Ayrıca bu şekildeki olumluluk toplumlarında olumsuz hiçbir duyguya da yer verilmiyor. Bu durum da acıyla baş edebilme, acıyı yaşayabilme becerimizi yitirmemize sebep oluyor. Ve diğerleri gibi bu da günümüzün büyük problemlerinden biri. Çünkü “Hayatın inişleri de var çıkışları da…” (Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu) Fakat bu hakikat önemsenmiyor günümüzde.

Şeffaflığın sağlanması için gerekli olan özelliklerden birisi de teşhirciliğin olması. Şeylerin sürekli sergilenmek zorundalığı taşıması. Buna en iyi örneği sosyal medyadan verebiliriz. Facebook’da çoğu insan bir şeyleri sergileme peşinde… Şeyler karanlıktan değil, aşırı ışık altında kaldığından kayboluyor. Fakat yukarıda da söylediğimiz gibi; insan ruhunda sergilenmemesi gereken, sadece kendine has olması gereken özel alanlar bulunuyor. Bu alanların sergilenmesi ruhun sınırlarını kaybettiriyor. Çünkü teşhir etmenin aşırılığının o şeyi derhal tüketilmeye açık bir meta haline getirdiği gerçeği basit bir durum değil.

Alman sosyolog ve filozof Georg Simmel’in bir sözü aktarılıyor kitapta. Simmel şöyle diyor; “Sadece hayatımızın temeli olarak belli oranda doğru ve yanlışa değil, hayatımızın öğelerinin düzenlenişinde aynı oranda berraklık ve belirsizliğe de ihtiyaç duyan bir yapımız vardır.” Bu sözden de anlaşılabileceği gibi; şeffaflık tam olarak ferdi iptal eden bir özelliğe sahip…

Kitabın ilerleyen sayfalarında Feylozof Han, bir şeffaflık toplumunun hangi sıfatları barındırdığından bahsediyor. Şeffaflık toplumunu aynı zamanda;

*Bir Olumluluk Toplumu,

*Bir Teşhircilik Toplumu,

*Bir Apaçıklık Toplumu,

*Bir Porno Toplumu,

*Bir İvme Toplumu,

*Bir Teklifsizlik Toplumu,

*Bir Enformasyon Toplumu,

*Bir İfşa Toplumu,

*Bir Kontrol Toplumu olarak değerlendiriyor. Ve şeffaflığın barındırdığı bu özelliklerini güncel örneklerle açıklıyor.

Aylık Dergisi 163. Sayı, Nisan 2018